Yani kalbi dost o Nuhşehir'li ile o kahvehane önünde çay içerken bana sormakta olduğu sorulara cevap vermeye çalışıyordum... ''Şehrimizi nasıl buldunuz'' diye sormaktaydı. Bir süre uzaklara baktıktan sonra cevap veriyordum. İçimden de ''lafı evirip çevirmeden cevaplayayım'' diyordum. ''Bak İsa, madem sordun, ben de sana kalbi cevap vereyim mi! İnan gelirken birçok dostumdan helallik almıştım, ister inan, ister inanma!''
            Bakışlarını bana doğrultmuştu ve bundan bir anlam çıkaramadığını anlıyordum. 
            ''Nasıl yani, anlayamadım'' diye soruyordu...
            ''Yanlış anlaşılmasın, elbette burası güzel insanlar diyarı, ama yıllar önce yaşanan ''hendek olayları'' insanın hafızasından hemen silinmiyor. Hani o da gelirken strese girmeme yol açmıştı!''
            Ayağa kalkıyor... ''Hocam şöyle iki adım atar mısın'' diyor  ve biraz ilerideki mahalleyi gösteriyor.... ''Bak haklısın, şu dar sokaklar var ya, buralara hendekler kazılmıştı ve bir nevi mevzi gibi kullanılmıştı askerimize ve polisimize karşı! Şimdi ise ortalık güllük gülistanlık. Yani huzur ve güven açısından söylüyorum!'' O sırada gelen gürültü üzerine bakışlarımızı gökyüzüne  çeviriyoruz. Evet, ''atak helikopterleri''nin biri gidip biri geliyor...
            ''İsa bu hareketlilik normal mi yani! Yani hayatın olağan akışına ters değil sanırım!''
            Omuzuma dokunuyor... ''Merak etmeyin, arada Skorsky'ler de gidip geliyor, bak! Üslere asker bunlarla taşınıyor, ama helikopter sayısı artınca kırsalda bir çatışma ihtimalini de düşünüyor insan!'' O özlü sözü söylüyorum... ''Bak derler ki tarlayı koçan zaptetmez, saban zapteder!''
            Tebessüm ediyor... ''Yani diyorsun ki sen ortamı boş bırakırsan başkaları boy gösterir! Yani devlet gücünü gösterince!''
            ''Aynen öyle!''
            ''Bak hocam, geleli epey oldu, şimdi nasıl düşünüyorsun şehrimiz hakkında?''
            ''Bak'' diyorum, ''kişi bilmediğinin düşmanıdır, yani sözün gelişi... Haşa ne diye düşman olayım ki! Şöyle de diyebiliriz: 'Kişi bilmediği konularda zan besleyebilir.' Halbuki asayiş, güvenlik ülkemizin diğer şehirlerinden hiç de şağı kalır durumda değil. Şehrinizde en hoşuma giden husus nedir biliyor musun!''
            Merakla soruyor... ''Nedir?''
            ''Bak'' diyorum, ''misafirperverlik karşısında insan eziliyor inan! Enteresan bir şey anlatayım mı?''
            ''Merak ettim!''
            ''Bak, sen de hastane personelisin İsa, haftalardır sağlık kurulu başvuruları ile uğraşıyorum. Nerden baksan 300 kişi başvurdu. Köy koruculuğundan uzman erbaşlığa gerçiş bu... Dün saat tam 5'ti ve mesai de haliyle bitmişlti. Baktım kapıda iki kişi daha bekliyor. Tam da yemek saati gelmiş. İçeri giren bir genç'hocam biz iki kişi kaldık, ne olur bak bize, yarına bırakma' diye boyun büküyordu. Ben de tamam gelin dedim ve ikisine de onay verdim. Tam çıkmak için kapıya yönelmiştim ki bir de ne göreyim, en az 10 kişi daha bekliyor!''
            ''Eee!''
            ''Birisi içeri girdi, bize de bakar mısın diyordu. Saatimi gösteriyordum... 'Bak yemeği kaçıracağım, yarın gelin' diyordum. O gariban bana yaklaşarak ne dedi biliyor musun!''
            ''Ne dedi?''
            ''Vallahi hocam seni aç bırakır mıyız, ayıp değil mi! Sen diğer arkadaaşlara bak, ben hemen gidip yemek getireyim sana demez mi! Şaşırmıştım, gerçekten gitmeye yeltenmişti, hatta gidiyordu. Arkadan seslendim... Gel, hepinize bakacağım, yemek istemem!''
            İsa da gurur duymuştu belli ki! ''Hocam bizim yörede bu böyledir!''
            ''Sonra ilk olarak o genci aldı içeriye. Adı Furkan'mış. Hoşuma gitmişti. Bak Furkan, senin şu mert kalbin yeter, yemiş gibi oldum'' diyordum...
            İsa başka bir konuya geçiyor... ''Hocam gece otelden Cudi Dağı'na bakıyor musun hiç?''
            Gülüyorum... ''Sanki kalbimi okudun, her gece bakıyorum, ışıl ışıl... Üs bölgeleriymiş onlar!''
            Arkasına yaslanıyor... ''On yıl önce oralara gitmek yürek isterdi. Bak hem Cudi'de, hem Kato'da, hem de Gabar'da bizim asker var! Gabar'da petrol çıkarılmaya başlandı. Demek ki emperyalist güçler bu taşeron örgüte demiş ki siz oraları bizim için bekleyin!''
            ''Yani taşeronluk hizmeti mi diyorsun!''
            Gülüyor... ''Başka izahı var mı?''