Bir zamanlar köylerden birinde cahil bir imam varmış. Cemaate namazı yanlış kıldırırmış. O günlerde köye bir başka hocanın yolu düşmüş. Durumu görmüş, halka, yaptıklarının yanlış olduğundan, kendilerine bunu öğretenin cahil olduğundan söz etmiş.

Köy yeri bu, imam efendi söylenenleri kısa sürede duymuş. Bozulmuş, çok da kızmış. Sonra ki bir gün köylüyü yanına toplamış, diğer hocayı da yanına almış. Yabancı hocadan bir levhaya “öküz” yazmasını istemiş. O da arap harfleri ile “öküz” yazmış. Cahil imam da bir başka kağıda bir öküz resmi çizmiş.

Köylülere dönerek “Allah için söyleyin, bunlardan hangisi öküzdür?” diye sormuş. Köylüler kendisinin çizdiği öküz resmini göstermişler. Böylece cahil hoca, bilgili hocadan daha başarılı olduğunu kanıtlamış.

Herhangi bir konuyu birine, birilerine, topluma anlatmanın çeşitli yol ve yöntemleri vardır. Konuşarak, yazarak olduğu gibi şekillerle, resim ve sembollerle hatta müzikle de mesajlar başkalarına iletilebilir.

Anlatıcının başarısı karşısındakine uygun anlatım şeklinin seçimine bağlıdır. Okuma yazması olmayan veya olduğu halde okuma alışkınlığı olmayan birine yazıyla, yazılı bildirilerle bir şeyler anlatmak, görme özürlüye şekiller göstermeye benzer. Bunun yanı sıra öyleleri vardır ki okuduğunu anlamaz, ters anlar. Saplandığı kafasındaki ön yargının etkisiyle okur, yanlış yorumlar yapar. Bunları da göz önünde bulundurmak gerekir.

Eğer toplum bir kişiye çok inanmışsa, körü körüne bağlanmışsa her söylediğine inanır, alkış tutar. Onlar bir sağır ve dilsizler topluluğudur. Bu noktada iş, anlatıcının niyetine kalıyor. Art niyetli ise kitleleri işine geldiği şekilde yönlendirir.

Ne var ki, inandırma gücü ile kamuoyuna bir şeyleri kabul ettirmek bilimsel değildir. Halkın oyuyla hiç kimse, halkın oyuyla oraya gelmiş olsa bile, oranın adamı olamaz.

Doğru ve gerçekleri anlatmakta sadece iyi niyetli olmak yetmiyor. Karşıdakinin anlayacağı dili saptayıp, o dilden konuşmak gerekiyor. Hikayedeki hoca cahil ama zeki. Köylüyü kendine inandırmış ve onları iyi tanıyor. Alim hoca teoride üstün ama pratiği yok, o yüzden kaybediyor.

Yüzde elli bire (aslında yüzde ellinin çok altında olduğu açık seçik anlaşıldı) alim hoca yöntemi yerine cahil hoca yönteminden de yararlanılsaydı, gerçekleri anlatmakta başarı sağlanabilir miydi acaba?