Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye ve Dünya Meseleleri”ne ilişkin yaptığı yazılı açıklamada Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) sert ifadelerle eleştirdi. CHP’yi Türkiye’nin huzur ve istikrarına yönelik tehdit olarak gösteren Bahçeli, açıklamasında çarpıcı ifadelere yer verdi. Bahçeli, Türkiye’nin her cepheden tehdit edildiğini belirterek şunları kaydetti:
“Öyle ki CHP, kanayan yaradır, kaynayan kazandır, kaybolan zamandır”
Dalga boyu yüksek münakaşaların, dibi bulunmayan münasebetsizliklerin sürekli tahrik ve tamim edilmesine yönelik kırıcı, sıkıcı ve yıkıcı bir kara kampanya biteviye ilerleyiş halindedir. Ülkemiz genelinde karışıklık çıkarmak için müsait zaman kollayan, güven ve istikrar ortamını kundaklamak niyetiyle yanıp tutuşan; bunun provasını da sistemli, şiddetli ve sinirleri geren gayri ahlaki taktiklerle yapmayı deneyen kimliksiz ve kifayetsiz bir melez akıl devrededir. Türkiye’miz her cephe ve cihetten tehdit edilmektedir. Bu tehdit alenidir, alçaktır, ahlaksızdır, alarm verici niteliktedir. Kanun tanımayan, demokratik erdemleri takmayan siyasi ve ideolojik bir güruh devletin egemenlik haklarıyla hukukun üstünlüğüne fütursuzca kafa tutmaktadır. Tehdit saçan bu güruhun adını doğru koymak lazım gelirse; dışarıdan tembihli, içeriden tedarikli Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Provokasyon partisine dönen CHP çok yoğun şaibe ve şüphe altındadır. Hiçbir yama karşımızdaki siyasi yırtılmayı kapatacak ebat ve boyutta değildir. Öyle ki CHP, kanayan yaradır, kaynayan kazandır, kaybolan zamandır.”
“CHP Genel Başkanı ve yönetiminin yolu yanlış, yöntemi sakat, kafa ve kalbi bozuktur”
Bu sakil ve sakim siyaset anlayışında, sapla saman birbirine karışmış, temizlikle kirlilik iç içe geçmiştir. Doğru ile yanlış, helal ile haram, güzel ile çirkin, haysiyet ile habaset, hakikat ile hamaset yer değiştirmiştir. İlke ve iradeye, inanç ve itibara, milli istiklal ve istikbale CHP tarafından yüz çevrilmiştir. Maalesef Türk siyaseti tuhaf, tutarsız ve sancılı bir dönemden geçmektedir. Ülkemizin demokrasi ve hukuk emniyeti; huzur ve asayiş iklimi ardışık ve çoklu siyasi operasyonlara, yığma kalabalıklardan mütevellit eylemsel miting anaforuna maruz kalmaktadır. Nitekim vahim ve vaki puslu manzara kritik, bir o kadar da kırılgandır. CHP’de gözlemlenen nihayetsiz suçluluk psikolojisi, günden güne genişleyen telaş ve panik atakları çamur siyasetinin ikmaliyle geçiştirilemeyecek ehemmiyet ve ciddiyettedir. Yeni bir dünyanın eşiğinde olduğumuz hissini veren büyük ölçekli askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik sarsıntıların yaşandığı, stratejik düğümlerin yaygınlaştığı, tarife ve ticaret alanındaki bloklaşmaların sertleştiği bir dönemde Türkiye’nin içerden meşgul edilmesi ister istemez akıllara pek çok ihtimali getirmektedir. Bu kapsamda muazzez milletimizin muhatap olduğu, CHP’nin maşa gibi kullanıldığı mahut gelişmelerle illiyet bağı bulunan, iç ve dış bağlantıları olduğunu değerlendirdiğimiz belli başlı beş ana gündem konusundan bahsetmek mümkün ve müsellemdir:
CHP’nin ve yanında yöresinde hizalanan siyasi partilerin terörsüz Türkiye hedefinden duydukları açık veya gizli rahatsızlıklar ve hazım zorluklarıdır. Bilindiği üzere terörün sona ermesiyle Türkiye gücüne güç katacak, iç cephesinde ve mücavir coğrafi çevrelerde barış ve huzur kuşağı tesis edilecektir. CHP’nin, havanda su döven ve siparişle İYİ olduklarını zannedenlerin terör musibetinden kurtuluşa akıllarının yatmadığı, işlerine gelmediği, gönüllü olmadıkları az çok bilinen bir husustur. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Mersin’de yaptığı hezeyan dolu konuşmasının satır araları ve görevinden uzaklaştırılan, halen tutuklu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı’nın tek suçunun Kürt olduğunu iddia etmesi bölücülüktür, kötü ve kötürüm bir siyaset dilidir. Özgür Özel fitneye bedenlik ve sözcülük yapmaktadır. Terör başka Kürt kardeşlerim bambaşkadır. İkisini birlikte değerlendirenler katıksız vatan hainidir. Özgür Özel’in beyan ve duruşu, hayal mahsulü suçlamaları, Türkiye’nin iç denge ve dinamizmiyle siyasi istikrarını zedeleme çabaları düşmana bile şapka çıkartacak seviyesizliktedir. Türkler ile Kürtler arasına nifak sokmak için emre amade bekleyen kim varsa vatan ve millete doğrultulmuş emperyalist silahtır. Mütecaviz ve mütehakkim emelleri olan ülkelere göz kırpan, yeşil ışık yakan, el sallayan, şifreli mesajlar ulaştıran CHP Genel Başkanı ve yönetiminin yolu yanlış, yöntemi sakat, kafa ve kalbi bozuktur. Özgür Özel’in Mersin provokasyonuyla eşzamanlı olarak, Suriye’nin Kamışlı kentinde ABD ve Fransa’nın teşvik ve desteğiyle, ENKS ve PYD’nin organizasyonuyla düzenlenen, “Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”nda bölücü talepler dillendirilmiş, Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünün hilafına kararlar alınmıştır. Suriye’de merkeziyetçi olmayan, yani üniter yapıyı dışlayan bir çözüm teklifi tartışmaya açılmıştır. Elbette Şam yönetimi bu ayıplı, arızalı, icazetli ve fırsatçı konferansın karar ve açıklamalarını şiddetle reddetmiş; Suriye Arap Cumhuriyeti’nin birliğini, topraklarının ve halkın bütünlüğünü savunarak kırmızıçizgi olduğunu vurgulamıştır.
“Görünen odur ki, tuz kokmuş, belediye yönetimi kokuşmuştur”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni saran; örgüt kurmak, ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet ve nitelikli dolandırıcılık soruşturması mucibince geçtiğimiz günlerde 50’ye yakın şüphelinin gözaltına alınmasıdır. Görünen odur ki, tuz kokmuş, belediye yönetimi kokuşmuştur. Ekrem İmamoğlu’nun kasası olduğu iddia edilen, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yıllarından itibaren beraber hareket ettiği; tanık, müşteki ve etkin pişmanlıktan yararlanan işadamlarının ifadelerine göre imar, ruhsat, iskan karşılığı korkunç bir rüşvet ve irtikap ağı kurulmuştur. Lüks otellerde kaçak toplantılar düzenleyenler ortadadır. Saraçhane’den daha çok pahalı otel odalarıyla lobilerinde vakit geçirenler kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet felsefesine aykırı hareket etmiştir. Ak koyun kara koyun tefrik edilmiştir. Bu toplantılar sırasında frekans kesici kullanıp güvenlik kameralarını bantlayan, yeri geldiğinde peçeteyle kapatan, toplantı bitiminde içinde ne olduğu muammaya dönen valizlerle bulundukları muhitten ayrılan kuşkulu yüzler bilinmektedir.
Özgür Özel’in itiraf ve iddiaları ise paçası tutuşan bir zavallının suç ve suçluyu örtbas etme aceleciliği olup aynısıyla şöyledir: “Erdoğan’a niye jammer çalıştırılıyorsa, geleceğin cumhurbaşkanına da ondan jammer çalıştırılıyor.”
Özgür Özel’in bu iddiaları siyasi ve düşünce namusu açısından yüz kızartıcıdır ve ahmakçadır. Emniyet Genel Müdürlüğü kimlerin frekans kesici kullanacağını 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanuna dayanarak açıklamıştır. Belediye başkanlarının böyle bir hak, yetki ve imtiyazlarının olmadığı netleşmiştir. Dahası Ekrem İmamoğlu’nun Büyükşehir Belediyesi’nin pek çok ofis veya binası varken gizli toplantı yapma gereği duyduğu otelin mevcut yönetimi, bahsi geçen tarihte frekans kesici kullanılmadığını kamuoyuyla paylaşmıştır. Nitekim alayı birden suçüstü yakalanmış ve kirli çamaşırlar deşifre edilmiştir. Beytülmala el uzatanlardan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını siyasetin finansmanına harcayanlardan, para kulesi dikenlerden, sorgusu sırasında telefon ve numara gizleyenlerden, sorulara cevap vermekten devamlı kaçınanlardan, cezaevinde kurye avukat kullananlardan, tutuklu olmasına rağmen sürekli mesaj yayınlayanlardan, tanıklara baskı ve şantaj yapanlardan hesap sorulmayacak da kimden sorulacaktır?
Özgür Özel’in; “iktidarın iki hedefi var: Birincisi milletin iradesine çökmek, ikincisi de İstanbul’un rantına çökmek” ifadesi hukuksuzluğun zifiri karanlığına yuvarlanmış bir densizin sızlanışı, korku dolu bühtanıdır. CHP, emanete ihanet etmiş ve adaletle yüzleşmekten kaçmıştır. Fakat bu kaçışın faydası olmayacak, hiçbir makul ve makbul sonuca da yaramayacaktır.
“CHP demek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, yağma ve talan demektir”
Kanal İstanbul’a karşı çıkıp devamlı surette yaygara koparan, kentsel dönüşüme itiraz eden malum siyasi zihniyet depremle mücadelenin hazırlık aşamasında dahi sınıfta kalmış, sadra şifa hiçbir basiret ve gayret göstermemiştir. İnanıyorum ki, Cumhur İttifakı İstanbul’da muazzam atılganlıkla depreme dayanıklı konutları hayata geçirecek, bu aziz kentimizi sonuna kadar sahiplenecektir. Ayrıca deprem konusunda çalışan ilim insanlarının ve ortaya karışık söylemleri meslek edinen sözde uzmanların çelişkili, birbiriyle tamamen çatışan söz ve değerlendirmeleri kabul edilir gibi değildir. Böylesine can alıcı bir konuda ağız birliği halinde hareket etmek akademik ahlak ve edebin gereğiyken, bu yapılamamıştır. Bir deprem uzmanı akademisyenimiz tarafından, Kumburgaz çukurundaki fay hattının tamamen kırılmasıyla İstanbul’da başka bir deprem tehlikesinin kalmadığına dönük iyimser açıklaması yüreklere su serpmiş olsa bile, sıralı tedbirleri aksatmadan ve ara vermeden almak zorunluluktur. İstanbul’un terk edilmesini isteyen işgal artıklarına ise diyeceğim şudur: Kanımızla, canımızla vatan yaptığımız İstanbul’u değil terk etmek tek bir taşından bile vazgeçmeyiz, sırt dönmeyiz. Fukara olan aklın sonucu ukala dildir. Bu dil müteyakkız zekadan mahrum, bağımsız vicdandan uzak, Türk ve Türkiye düşmanlığıyla malul CHP kuryesi dilidir ve son derece tehlikelidir. Bugünkü CHP yönetimi, milli birliğimiz, milli varlığımız ve bağımsızlığımız üzerinde hesabı olan ve kale kapımıza kadar dayanan zalimane mihrakların koçbaşı rolüne talip olacak kadar alçalmış ve başkalaşmıştır. Gelinen bu aşamada CHP demek, taviz, tahkir ve teslimiyet döngüsü demektir. CHP demek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, yağma ve talan demektir. CHP demek, kriz, kavga ve kaosa bel bağlayan utanmazlık demektir. Bu CHP’nin Türkiye’nin geleceğinde olması muhal bir hayaldir. Bilinmesini gönülden arzu ederim ki, kahırdan lütuf doğacak, süper güç Türkiye ülküsü kudret ve kuvvet bileşkesinde, milli birlik ve kardeşlik içinde bir dev misali ayağa kalkacaktır. O kutlu uyanış ve kalkışın şahitleri arasında Özgür Özel ve şürekâsı olmayacaktır.