Kağıt üzerine yansıyan verilerle gerçek hayatta hissedilen ekonomik verilerin aynı olmadığı gün gibi aşikar. Yaşanılan ekonomik buhrandan etkilenenlerden bir tanesi de küçük esnaflar.

Bir zamanlar Yalova’nın çarşısında yürürken, her köşede tanıdık bir yüzle karşılaşır, selamlaşırdık. Kasap İhsan Salman’ın “hoş geldin”i, bakkal Yıldırım Kemal’in “ne vereyim ağabey”i, kırtasiyeci Anibal Mesut’un defteri özenle paketleyişi… Artık hepsi mazide kaldı. Şimdi o sokaklarda aynı sıcaklıkla karşılanmak neredeyse bir lüks haline geldi. Çünkü küçük esnaf, her geçen gün biraz daha kayboluyor; vitrinler bir bir kararıyor.

Kentimizde, son yıllarda hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Nüfus arttıkça, büyük zincir marketler, AVM’ler ve ulusal markalar şehrin dört bir yanımızı sarmış durumda. Her mahalleye aynı markadan bile birkaç zincir market düşerken, aynı sokakta yıllardır ayakta kalmaya çalışan bir esnafın artık rekabet etme gücü kalmadı.

Kira fiyatları Yalova’da İstanbul seviyesine yaklaşırken, küçük esnafın aylık kazancı çoğu zaman sadece kirayı karşılamaya yetiyor. Üzerine bir de enerji maliyetleri, stopajlar, vergiler, SGK primleri eklenince, dükkânı açık tutmak bile bir başarı hikayesine dönüşüyor.

Ekonomik sıkıntılar sadece işletmeleri değil, tüketiciyi de değiştirdi. Artık birçok vatandaş alışverişini “indirim günü”ne göre planlıyor, zincir marketlerin promosyonlarına yöneliyor. Küçük esnafın, bu devlerin kampanya gücüyle yarışması mümkün değil.

Oysa küçük esnaf, sadece ürün satan değil; aynı zamanda güven satan, dayanışma kültürünü yaşatan bir yapıydı. Mahalle bakkalı veresiye defteriyle, ayakkabıcı tamir hizmetiyle, terzi küçük jestleriyle bir toplumsal dokunun parçasıydı. Şimdi bu değerler de birer birer siliniyor.

Bir başka gerçek de şu ki çağımız teknoloji çağı ve yeni kuşak, alışverişini dijitalde yapıyor. E-ticaret sitelerinden alışverişini yapanlar, köşe başındaki dükkanın farkına bile varmıyor. Küçük esnafın da dijital dönüşüme ayak uydurması gerekiyor. Bu noktada bu dönüşüm için destek mekanizmaları gerekiyor.

Yerel yönetimler ile esnaf temsilcisi olan odalar, esnafın e-ticaret platformlarına adım atmasını kolaylaştıracak projelere ağırlık vermeli. Çünkü artık sadece dükkan açmak, yeni ürünler getirmek değil, ekranlara ulaşmak gerekiyor.

Küçük esnaf, bir şehrin kimliğini oluşturur. Yalova’nın çarşısında, sahilinde, arka sokaklarında geçmişe dair onlarca hikaye var. İlk dondurmasını alan çocuk, ayakkabısını ilk kez boyatan genç, babasının dükkanında büyüyen bir usta…

Eğer bu hikayeler kaybolursa, Yalova sadece “bir şehir” olur; kendine has dokusunu, sıcaklığını, hafızasını kaybeder. Şehrin geleceğini planlarken, ekonomik haritaların arasına bu duygusal haritaları da eklemek gerekir.

Ne yapılmalı?

Bugün yapılması gereken şey, küçük esnafı sadece “nostalji” olarak görmekten vazgeçmektir.

Yerel yönetimler, küçük esnafı destekleyen kira indirimi, tanıtım ve dijital dönüşüm projeleri geliştirmelidir.

Vatandaşlar, alışverişlerinde “önce yerel” ilkesini benimsemeli, vatandaşın bunu yapabilmesi için uygun ortam (kampanyalar, yerel indirim günleri vb.) oluşturulmalı.

Marketlerin ürün yelpazesi sınırlandırılmalı.

Cadde ve sokaklarda hangi sektörden kaç adet dükkan açılabilir bu konuda belirleyici bir çalışma yapılmalı.

Çünkü bir şehirde esnaf yoksa, o şehir nefes alamaz. Ve Yalova’nın nefesini kesmek değil, yeniden canlandırmak hepimizin görevi.