Demokrasiye vurulan ikinci darbe: 12 Mart 1971 Muhtırası
Yakın siyasal tarihimizin altüst oluş yıllarıydı. Tarihsel bir kaynama, bir kaos dönemi…
Her şeyin birbirine karıştığı, yerleşik değerlerin sarsıldığı bir değişim dönemiydi.
· Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası, 16 Mart'ta yakalanmışlardı.
· Dönemin CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, partisinden istifa ederek 26 Mart 1971'de tarafsız başbakan olarak ve yeni hükümeti kurdu.
· Kabineye Adalet Partisi 5, Cumhuriyet Halk Partisi 3 ve Millî Güven Partisi 1 bakan verdi.
· Hükûmette yer almaları için Dünya Bankası'nda çalışan eski plancılardan Atilla Karaosmanoğlu ile NATO Genel Sekreterinin Birinci Yardımcısı Osman Olcay yurda çağrıldı.
Atilla Karaosmanoğlu, yurda gelir gelmez devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak kabinedeki yerini aldı. En önemli görevlerden birini, yani ekonomiyi düzeltme işini üstlendi.
· Hükûmetin 27 üyesinden 15'i parlamento dışındandı. Türkiye'nin ilk kadın bakanı Prof. Dr. Türkan Akyol da bunların içindeydi. Kültür Bakanlığı bu hükûmet döneminde kuruldu ve başına Talât Sait Halman getirildi.
Türk siyasi tarihinde, "sivil siyasete ikinci müdahale" olarak anılan 12 Mart 1971 Muhtırası sürecinde Türkiye, "ara rejim" dönemine girdi. Çok sayıda işkence ve kötü muamele iddiasının ortaya atıldığı, demokrasiden uzaklaşıldığı bu dönemde, temel hak ve özgürlükler de ağır yara aldı.
Dönemin CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit; "12 Mart'ın ince ayar bir askeri darbe olduğunu, Erim hükûmetine yardım etmenin askeri darbeye destek anlamına geldiğini" açıkladı. Buna rağmen hükûmet Meclis'ten güvenoyu aldı. Hükûmet, "Ya reform yaparız ya gideriz." diyerek büyük iddialarla yola çıktı.
Türkiye’nin siyasî tarihinde “12 Mart Muhtırası” döneminin ayrı bir özelliği ve yeri vardır. Daha önceki dönemlerden farklı olarak; eski CHP’li Nihat Erim’in kurduğu partiler üstü hükûmetlerin karşılaştığı önemli dış politika sorunlarından en başında haşhaş üretiminin yasaklanması geliyordu.
Yine iç politikada da önemli sorunlarla karşı karşıya bulunan Nihat Erim’in Başbakanlığındaki hükûmet, haşhaş üreticisi çiftçilere farklı geçim kaynakları sağlayabilecekleri düşüncesiyle ve Türkiye’ye yönelik olumsuz algıları değiştirebilme umuduyla, haşhaş üretimini yasaklama kararı aldı. Ancak kısa süreli Başbakanlığı zamanında Nihat Erim bu konuda bir çözüm üretemedi.
Muhtıra sonrasında başlayan operasyonlarda, birçok kişi gözaltına alınıp hapse atıldı. Yargılama sonucu Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idama mahkum edildi.
DENİZLERİN İDAMLARININ EGELLENMESİ İÇİN SON ÇABALAR
Yaşar Kemal, Erdal Öz, Altan Öymen ve Onat Kutlar gibi aydınların öncülüğünde bir imza kampanyası da yürütüldü. Ancak yanıt alınamadı.
CHP'li Zihni Betil ölüm cezasının bir fayda sağlamayacağını ileri sürdü; fakat önergesi reddedildi.
4 Mayıs 1972 Boğaziçi uçağının kaçırılması
Dönemin deyişiyle “dört anarşist" İstanbul - Ankara seferini yapan Boğaziçi uçağını kaçırdı. Yalova üzerinde kokpite ellerinde silahla giren Yaşar Aydın ve arkadaşları uçağı Sofya'ya yönlendirdi.
Uçak ve içindekiler 36 saat beklediler. Görüşmeler umulan sonucu vermeyince dört "hava korsanı" teslim oldu, uçak boşaltıldı.
5 Mayıs 1972 "Komutana suikast"
Boğaziçi uçağının kaçırılması eylemi idamları durdurmaya yetmeyince, Türkiye Halk Kurtuluşu Ordusu 4 Mayıs günü jandarma genel komutanı Orgeneral Kemalettin Eken'i kaçırma girişiminde bulundu. Başarısız eylem sırasında komutan ayağından yaralandı.
Niksar Kızıldere katliamı
İdamlar için geri sayımın hızlandığı günlerde Mahir Çayan ve arkadaşları eyleme geçti. Ünye Radar Üssü'nden rehin aldıkları üç teknisyenle Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde muhtarın evindeyken kuşatıldılar. 30 Mart 1972 günü tarihe Kızıldere Katliamı olarak geçen acı olay yaşandı.
İdamların her iki mecliste oylanması
İdam kararı Mecliste oylanırken; AP sıralarından "üç üç üç" sesleri yükseliyor, AP milletvekilleri üç sayısını gösteriyor ve Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarının adeta intikamını almak istiyorlardı.
İnönü idamlara hayır derken, Demirel idamlara evet diyordu.
6 Mayıs 1972'de Erim’in başbakanlığı döneminde, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edildi.
Nihat Erim; büyük iddialarla hükümete aldığı teknokrat kabinedeki o seçkin beyinlere rağmen istediği şekilde bir yönetim uygulayamıyor, hükümet edemiyordu.
27 Mart 1972'de istifa etti, ancak bir sonraki hükûmet kurulana kadar geçici başbakan olarak görev yapmaya devam etti.
35. Türkiye Hükûmeti kurmak için Suat Hayri Ürgüplü'nün başarısız çabalarının ardından; (aynı zamanda Erim hükûmetlerinin bir üyesi olan) Ferit Melen tarafından 22 Mayıs 1972 tarihinde kuruldu ve 15 Nisan 1973’e kadar görev yaptı.
Ferit Melen özelikle Türkiye ekonomisi ile ilgili çalışmaları öne çıkan bir siyasi kimliktir. 1967 yılında CHP ile bir yol ayrımına girmiş, Turhan Feyzioğlu ve beraberindeki arkadaşları ile partiden ayrılarak Güven Partisi’ni kurmuştur. Güven Partisi saflarında katılan Ferit Melen, 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasından sonra kurulan I. ve II. Nihat Erim Hükümetlerinde Milli Savunma Bakanlığı yapmıştır.
Bu arada Cumhurbaşkanı seçimi gündemin en sıcak maddesiydi.
Fahri Korutürk öncesi yaşanan görüşme trafiği
28 Mart 1973’te görevi sona erecek olan Cevdet Sunay, yeni Cumhurbaşkanının kim olacağına ilişkin siyasi liderlerle yaptığı birebir görüşmeleri tamamlayınca, önce kuvvet komutanları ile daha sonra da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler ve Başbakan Ferit Melen ile görüştü. Böylelikle yol haritası ortaya çıktı; Gürler, Cumhurbaşkanı tarafından kontenjan senatörlüğüne getirilecek, 13 Mart günü de Parlamento tarafından Cumhurbaşkanlığına seçilecekti.
AP; CHP ile anlaşarak, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler’in Cumhurbaşkanı seçilmesini önledi. Bu göreve, iki partinin de üzerinde anlaştığı Fahri Korutürk seçildi. Daha sonra meydana gelen siyasal gelişmeler sonucunda Türkiye’de uzun süren hükümet krizleri yaşandı.
Mehmet Naim Talu Hükümeti
Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Adalet Partisi'nin ortak adayı ve Türkiye’nin 15. Başbakanı olarak 36. Türkiye Hükümetini kurdu.
Naim Talu Hükümeti 15 Nisan 1973’de göreve başladı ve ülkeyi 26 Ocak 1974 tarihinde yapılan seçime götürdü.
Seçim sonucunda hiçbir partinin tek başına hükûmet kuracak yeterli çoğunluğu sağlayamaması üzerine Şubat 1974’e kadar işbaşında kaldı.
Değeri okuyucular bir sonraki yazım; “Milliyetçi Cephe Hükümetleri ve 12 Eylül 1980’e varan yol” olacak…