Eski Vali Erbay, “Yüzyıl boyunca yaşanan tecrübelerin beslediği birikim bir yana konmuştur, yerine yeni olgunsallaşan tecrübesiz ve liyakatsiz bir yapı konmaya ve oluşturulmaya çalışılmıştır, buna devam edilmektedir” dedi. Yalova eski Valisi, İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Erbay, 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu tarafından youtube kanalı üzerinden düzenlenen Deprem ve Devlet Tecrübesi 2 konulu toplantıya katıldı. Doç. Dr. Ozan Zengin’in açılışını yaptığı, Prof. Dr. Ruşen Keleş’in de konuşmacı olarak katıldığı programda önemli açıklamalarda bulunan eski Vali Erbay, depremin büyük yıkıma sebebiyet verdiği bölgede artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirtti. Prof. Dr. Erbay, “Yaşanan deprem felaketinden dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır ve güç diliyorum. Depremin yaşandığı bölgede artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Devlet ve toplum olarak ağır bir yükün altına girmiş bulunmaktayız. Toplumsal bazda ekonomik anlamda bir sıkıntı var bir de psikolojik anlamda bir sıkıntı yaşıyoruz. Ülke genelinde de yaşanan depremden dolayı vatandaşlarımızda bizim de evimiz yıkılır mı endişesi hakim. Devlet tecrübesi diyoruz ya buna devlet hafızası da diyebiliriz. Ben sondan başlamak istiyorum, devletimiz kurumsal hafızasını önemli ölçüde yitirmiştir. Dolayısıyla yaşanılan tecrübelerin hafızaya aktarılması ve buradan kullanılması da artık söz konusu olmamaktadır. Yüzyıl boyunca yaşanan tecrübelerin beslediği birikim bir yana konmuştur, yerine yeni olgunsallaşan tecrübesiz ve liyakatsiz bir yapı konmaya ve oluşturulmaya çalışılmıştır, buna devam edilmektedir. Bu tecrübesiz ve liyakatsiz yapı devletin her alanında oluşturuluyor ve bir paralel yapılanma aslında. Bir zamanlar çok bahsedilen paralel yapılanma bir şekilde devam ediyor. Bu yapılanmanın hedefi aslında devletin, cumhuriyetin kurumları içerisini boşaltarak bunları yok ederek yerine yenilerini kendi oluşturduklarını ikame ederek yeni bir rejimi tesis etmek, iddia budur. Buna katılırsınız katılmazsınız bilemem. Bizim bildiğimiz devlet ve devlet tecrübesi bir yana bırakıldı. Mülki idare amirlerinden, valilerden bahsediyoruz ama onu da bir süreye tabi tutmak lazım” dedi.

‘Devletin tecrübesizliği bu afette açıkça ortaya çıktı’

AFAD’ın, devletin birikimlerini ve hafızasını bir yana koyan, devlet tecrübesizliğinin nasıl bir şey olduğunu ve nasıl sonuçlar doğurduğunu bize bu felakette açık bir biçimde gösterdiğini ifade eden Yalova eski Valisi, İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Konumuz olan afet ve deprem alanında eski kurumların yerine AFAD adı verilen bir yapılanmaya gidildi. Deprem ve devletin tecrübesi konuşulurken, tartışılırken belki de bu kurumun üzerinden yola çıkmak aydınlatıcı olabilir. Devletin birikimlerini ve hafızasını bir yana koyan, devlet tecrübesizliğinin nasıl bir şey olduğunu ve nasıl sonuçlar doğurduğunu bize bu felakette açık bir biçimde gösteren bir kuruluştan bahsediyoruz, AFAD. Doğruyu söylemek gerekirse hafızasız, liyakatsiz, hazırlıksız bir kuruma buna teslim olmanın ne demek olduğunu acı bir şekilde tecrübe ettik. Devletin artık negatif bir tecrübesi var ve çok acı bir tecrübeden bahsediyoruz. Bu tecrübenin işe yarayıp yamayacağını, devlet hafızasından çıkartılıp, kullanılıp kullanılmayacağını da zaman gösterecek ama hemen depremin ardından gösterdiği şeyler hiç iç açıcı değil. Depremin sıcaklığı geçmeden birtakım tepkiler verilmeye başlandı siyasal vesayetlerle” şeklinde konuştu.

‘Çok enteresan ve dikkat çeker bir kararname’

OHAL kapsamında yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin olarak bir Cumhurbaşkanı kararnamesi ilan edildiğini, bu kararnamenin çok enteresan ve dikkat çekici olduğuna değinen Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Ortaya konan birtakım refleksler var ve iyiye işaretler değil bunlar. OHAL ilan ettik bu niye edildi, edilmedi bunu tartışmak lazım aslında gerek var mıydı, yok muydu. Bu OHAL kapsamında yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin olarak bir Cumhurbaşkanı kararnamesi ilan edildi. Çok enteresan, çok dikkati çeker bir kararname. Diyor ki, mera ve ormanlar kullanılabilecek, plan beklenmeyecek? İmar planlarındaki mevcut bazı hükümler uygulanmayacak çok ilginç. Biz plan yapmaktan, onun aksaklıklarından söz ediyoruz ama bu kararnamede uygulanmıyor. Maden sahaları açılacak, acele kamulaştırmalar yapılacak ki bu acele kamulaştırmaların ne için kullanıldığını çok iyi biliyoruz ve planlara itiraz edilemeyecek, yeni yapılacak planlara bu kararnameyle. Ve devam ediyor çok ilginç, aslında tepkilerin yerine, serin kanlı, siyasal ve maddi kazanç hırsının yerine adaleti ve bilimi koymadan devam etmekte direniliyor. Ve bu direnç devam ederse, toplum ve devlet olarak ders almadığımız bir tecrübe daha yaşamış olacağız” diye konuştu.

‘Her konuda uzman olanların deprem konusunda da uzman olması tuhaf’

Son depremden sonra her platformda meselelerin konuşulduğunu, her boyutuyla yapılanlar ya da yapılmayanların gözler önüne serildiğini ifade eden Yalova eski Valisi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Afetle ilgili uzmanlar ya da ellerinde çubuklarla TV ekranlarını yıllardır işgal edenler, uzmanlar. Her şeye ne kadar önceden de isabet ettiklerini de söylüyorlar böyle bir furya da başladı ve uyarılarına nasıl kulak asılmadığından söz ediyorlar. Bu gerçek yönü olan bazı bilim adamlarına yakışan bir durum ama bundan 1 ay önce bambaşka konularda uzman olanların şimdi deprem konusunda uzman olmasına da biraz tuhaf bakıyorum. Bir telaş var böyle hemen Marmara depreminden sonra olduğu gibi. Deprem sonrasında müdahale ve yardımlar konusunda bir tartışma başladı. Fakat daha önce böyle dönemlerde rastlamadığımız ciddi bir ayrışmayı beslemeye başladı bu tartışma. STK’nın ne olduğu ve işlevi konusunda sağlıklı bilgi sahibi olmayan, STK’yı içselleştirememiş, yönetemeyenler, ayrıştırma ve ötekileştirme alışkanlığını depreme müdahale anlamında da şiddetli bir biçimde sürdürüyorlar. Sadece insanları, grupları, partileri, siyasi yapılanmaları, STK’ları bölerek değil, birde dönemleri bölerek bir ayrıştırma sürüyor. Zamanında yapamadıkları müdahalenin kaybını, koordine edinemeyen işleri ve yönetimdeki zaafları, geçmiş dönemde olduğunu varsaydıkları, öyle olmasını istedikleri bazı hatalarla kıyaslayıp temize çıkartmaya çalışıyorlar. Dönemler de ayrıştırılmaya çalışılıyor. Yeniden ve hızlıca betonlaşmayla ilgili tartışmalar aslında önümüzdeki seçim dönemi malzemelerinden biri olmaya da sürükleniyor iddiaları var” dedi.

’99 depreminden 24 yıl geçti ama bir şey değişmedi’

1999 yılında meydana gelen Marmara depreminden sonra geçen 24 yıl içerisinde bahsedilen önlemler alındı mı? Kentsel dönüşüm gerektiği kadar uygulanabildi mi? Sorularını ileten Yalova eski Valisi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Bunların cevabı açık ama burada cevap vermek istemiyorum birde burada bir mali mesele var. Böyle bir başkanlığın mali durumu. Deprem vergileri, ne kadar toplandı? Nereye harcandı? Hesap veren yok, sorumlu yok, açıklık yok. Bizim üniversitelerde, yönetimlerde talebelerimize anlatmaya çalıştığımız katılımcılık, şeffaflık, açıklık hak getire. Çok açık bir biçimde AFAD Başkanlığı illerde doğrudan valiye bağlı kuruluşlardır, yani ona bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü teşkilatları vardır. Daha önceki müdahalelerde önemli rol oynayan askerlerinde devreden çıkarılmasına vesile olan profesyonel ekipler yetiştirilecekti, onlar anında müdahale edecekti. AFAD, afet ve acil durumlarda tek yetkili kurum haline getiriliyor. Yazılanlar hayata geçirilirken örneğin burada STK’larla iş birliği ne kadar başarılı olmuştur. Böyle bir iş birliği aslında istenmiş midir? Tek yetkili olmak, toplumsal gücü birleştirip koordine etmek yerine kimseyi çalışmalara ve yapılanlara ortak etmemek ne demektir? Bu noktada bu taşra yapılanmasına göz atmakta da fayda vardır. Neticede alanda, 11 tane ilde ya da deprem olacak illerde görev yapacak olan kuruluşlar bunlardır. 4 no.lu kararname 2018 yılında yayınlanıyor bunun 52. Maddesinde İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri düzenliyor” diye konuştu.

‘Sorun, yönetememe sorunudur’

İldeki afet ve acil durum faaliyetleri valiye bağlıdır ve yönetiminden vali sorumludur ifadelerini kullanan Yalova eski Valisi Erbay, “Hukuki bir anlaşmazlık durumunda husumet valiye yönetilir. Dolayısıyla ortalıkta görmediğimiz vali aslında hukuken taşrada bu işlerin sorumlusu. Valilerin konumuna baktığımız zaman biz tarih içerisinde, yetki genişliği ilkesi dediğimiz anayasal bir ilkemiz var bizim. Taşra örgütlenmesinin başındaki valiler yeri geldiğinde merkeze danışmadan, merkezden emir ve talimat beklemeksizin kendi başlarına merkez adına karar alabilme yetkisine biz yetki genişliği adını veriyoruz. Gelelim il genel idaresiyle ilgili hususa. Bunun başı ve merci validir diyoruz, 2018 düzenlemelerinde bile valilik ön plana çıkmaya devam ediyor. Zaten biz biliyoruz ki 657 sayılı kanuna göre valilik istisnai bir memuriyettir. 2018’de bu yeni tek adam rejiminde yapılan düzenlemelerle valinin süresi kendini atayan Cumhurbaşkanının süresini geçemez diye de bir husus var bu da çok ilginç. Ve Cumhurbaşkanının süresi sona erdiğinde, valilerinde süresi sona erer, bunun tek tek valilerle ya da Cumhurbaşkanıyla ilgisi yok. Bu aslında doğrudan devletin hükümetleştirilmesi ve Cumhurbaşkanının temsilcisi haline getirilen valilerin aslında partili Cumhurbaşkanının temsilcisi konumuna indirilmesi sonucunda olur. Tabi bu Cumhurbaşkanının istediği zaman valileri görevden alma yetkisini ortadan kaldırmıyor. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ne diyordu, vali ilde Cumhurbaşkanının, devletin ve hükümetin temsilcisidir. Valiler ilin genel idaresinden sorumludurlar. Şimdi çok açık bir biçimde değiştirildi ve deniyor ki, vali ilde Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idareyi yürütme vasıtasıdır. Devletin valisi, partili cumhurbaşkanının valisidir. Devletin sürekliliği, hükümetin geçiciliği ilkesi bir yana bırakılmış, hükümette kalmayıp her şey tek makama bağlanmıştır. Valilere geniş yetki tanıyan İl İdare Kanunu yürürlükte, afet olaylarına müdahaleyle ilgili yetkilerin burada olduğunu görüyoruz. Bir de EMASYA tartışmalarımız var, valilerin mevcut ama kullanamadıkları yetki meşhur 5442 sayılı il yönetimi yasasının 11. Maddesinin D fıkrası. Valinin afet durumunda ya da ilde çıkabilecek birtakım olaylara karşı bunların önlenmesiyle ilgili yardım istediğinde, silahlı kuvvetlerin bu yardımı geciktirmeksizin yerine getirmesi söz konusudur ve acil durumlarda yazılı isteğe de gerek yoktur, sözde olarak yapılıp sonradan yazılı hale getirilir. Ancak sorun yönetememe sorunudur, sorunların anası yönetememek. Çok doğurgan bir yönetememek sorunuyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

‘Bana 10 yıl boyunca mesleğim yaptırılmadı’

Yönetimin merkezileşmesi bir yana merkeziyetçiliğin bile bir makamda ve kişide merkeziyetleştiği sistemle karşı karşıya olduklarını söyleyen Yalova eski Valisi, İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Aşırı merkeziyetçilikten çok daha ötede kişiselleşmiş bir yönetim. İnsanların artık bunları konuşması, söylemesi lazım. Üstüne örterek yuvarlak cümlelerle bir yere varılmıyor, varılmadığını gördük. Keşke görevli olsaydım ama değildim, elimden gelen sadece konuşmak. Bana 10 yıl boyunca mesleğim yaptırılmadı bunun sebepleri de beni tanıyanlar tarafından bilinir bunu kişiselleştirmek istemiyorum. Benim gibi pek çok arkadaşımız var. Devletin tecrübesini bana soruyorsunuz, anlatın diyorsunuz. O tecrübe ve hafızayı kullanamadıktan sonra anlatmanın bir anlamı yok ki. Bağlamından koparıldı, valilikte bağlamından koparıldı. Vali artık vali değildir, bunu da anlamamız lazım” şeklinde konuştu.

‘Belediyeler ciddi biçimde devre dışı bırakıldı’

Merkezi yönetimin ağır işlemesinin ilacı olan belediyelerin ciddi bir biçimde devre dışı bırakıldığına değinen Yalova eski Valisi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Belediyelerle ilgili bir mesele var, çok ciddi bir biçimde belediyeler devre dışı bırakılmış vaziyette. Merkezi yönetimin ağır işlemesinin ilacı olan belediyeleri, hadi diyelim ki deprem anında lokal kuruluşlar olan belediyelerin hareket etmesi zor olabilir. Ama öncesinde ama sonrasında yerel yetkilerin hiçe sayılması özellikle öncesindeki kentsel dönüşüm ve planlama meselelerinde belediyelerin adım adım devre dışı bırakılması ve yetkilerinin geri alınması. Özellikle Büyükşehir Belediyeleri kaybedildikten sonra merkezi siyaset tarafından. Çok ciddi bir sıkıntıdır ve bu üzerinde ayrıca durulması gereken bir meseledir. Dolayısıyla afetten sonraki çalışmalarda yöreyi en iyi tanıyan, vatandaşın içinden çıkmış olan yerel yönetimlerin devre dışı bırakılması ne demek anlamıyorum. Onlardan daha fazla kent yönetimine hakim olan bir yapılanma, teşkilatlanma, zihniyet, bilgi birikimi var mı? Valilerin tecrübelerini bir tarafa bırakalım yerel yönetimlerin tecrübelerini, hafızalarını, birikimlerini oradaki elemanlarını, teşkilatlarını, aletini edevatını kullanmayan, kullanmak istemeyen bu tek kişilik hantal ve yönetemeyen bir yapı altında toplamak isteyen düzenleme ne demek? Böyle bir afetin nasıl bir felakete, kıyamete dönüştürüldüğünün sebebi bunlar aslında. Bunlar çok iyi biçimde irdelenmeli, ortaya konmalı. Çok karmaşık bir model kuruluyor merkeze dayalı bir yapılanma. Koordinasyon yok, onun içindeki güç ayrılıkları yok, insan ve malzeme gücünün özellikle yerel gücün kullanılması bir tarafa bırakılıyor. Dolayısıyla kurtarma faaliyetleri aksamaya başlıyor. İdarenin bir bütün olduğu yerel yönetimler merkezi idarenin karşısında ya da rakibi değil ki, bunun tamamlayıcısı, kamunun kaynaklarının tam olarak kullanılması lazım. Yerel yönetimler yetkilerini anayasadan alan, tüzel kişilikleri olan bildiğimiz kuruluşlardır” dedi.

‘Yalova’da özel uygulamalar yaptık’

Yalova’da rutin olanların dışında özel bazı uygulamalar yaparak Afet Yönetim Merkezini kurduklarını ve bununla ilgili düzenlemeler yaptıklarını söyleyen Yalova eski Valisi, İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “3-4 tane yeni uygulamaları hayata geçirdik ki bir tanesi şudur, binalarda güçlendirme çalışmasını başlattık ve başta okullar olmak üzere bütün kamu binaları güçlendirildi. STK’larla yakın iş birliği yaptık. Motorize afet timleri kurduk bununla ilgili 20 tane birim oluşturduk. Yalova’da molozlardan dolayı girilemeyecek olan bölgelere bir doktor ve ekipmanlarla anında müdahale etsinler diye Sağlık Müdürlüğü ile birlikte bir afet timi kurduk. Bu uygulamamızı İstanbul’daki valide o zaman örnek alacağını ve uygulayacağını söylemişti. Merkezde bir haberleşme sistemi oluşturduk. Bütün muhtarlara, köy ve mahalle muhtarlarımıza telsiz dağıttık. Deprem anında hızlı ve etkin haberleşmeyi sağlamak için 24 saat esasına göre çalışmaya başladık.  20 sene öncesinden bahsediyorum ve haberleşme falan çok gelişmiş değildi. Ama gelişmiş olsa bile gördük ki, deprem anında haberleşmeyi de sağlayamadık. Bu yapılanmalara da ihtiyaç var. 3 tane büyük geniş yeni yol yaptık, yeşil-mavi yol projemiz vardı bizim onunla entegre edilen. Afet anında boşaltma ve yardım ulaştırma ki afetin ilk günlerinde en büyük problemlerden biri de yardım ulaştırmada yaşanan trafik sorunu. Buna karşı etkili bir önlem için. O zaman ben bu 3 tane yolu İznik ve Bursa bağlantıları yolu yaptığımda, bu kadar yollara uçak mı indirecek sayın vali, ne işe yarayacak diyorlardı, şimdi ben Yalova’ya geldim tekrar insanlarla konuşuyorum ve o yollara güvence olarak baktıklarını söylüyorlar. Bunlar bizim tecrübelerimizle olan şeyler ama devletin tecrübelerinde de var. Devletin dünüyle bugününü ayrıştıran bir kafa yapısının bunun ne kadarını kullanacağını bilemiyorum. Başka önemli bir şey de Yalova Çevre Düzeni Planı yaptık 1/25 binlik, orada madenlerle ilgili aldığımız önlemler zaten onları uygulamamamız, maden ve taş ocaklarına müsaade etmememiz apayrı bir meseledir. 1. Derece deprem bölgesi olduğu için Yalova ve deprem bölgelerinde yapılacak binalar hakkında yönetmelik hükümlerine uyulması zorunluluktur. Madde 1- Yalova Çevre Düzeni Planında afete yönelik genel hükümlerin birincisi budur, bu mantık sayesinde plan uygulamaya verildikten sonra uygulamaya konmuştur ve imar planları buna göre düzenlenmiştir” ifadelerini kullandı.

‘1/25 binlik planı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar’

Şu anda bu planı ortadan kaldırmak için gayret sarf ediyorlar 1/50 binlik planla ama oda mahkemelik hala çevre düzeni planı olarak yürürlükte ve bağlayıcı olduğunu belirten Yalova eski Valisi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “İl genelinde binaların yüksekliği ve katları sınırlanmıştı. Bugün ben insanlarla konuşuyorum, bu plan olmasaydı sayın valim şu anda 8-10 katlı binalar kaplamıştı Yalova’yı, şu anda 3+1 yükseğinde yeni bina yoktur. Bu plan kapsamında kararı gerektiren alanlarda jeoteknik ve jeofizik raporları hazırlanarak Afet İşlerince onaylatılmadan harekete geçilemez bina yapılması hususunda. Üçüncüsü fay hatlarına isabet eden alanlarda ve civarında hiçbir şekilde yapılaşma yapılamayacaktır, imara açılamayacaktır. Sıvılaşma riski yüksek alanlarda hiçbir şekilde yapılaşma yapılamayacak diye engel koyduk ve buradaki imar planlarındaki yeşil alan olarak belirlenecek konusunda bağlayıcı hüküm koyduk, sıvılaşmanın olduğu bölgelerde. Zemin katlarda yer kazanmak amacıyla taşıyıcı bölme duvar ve betonları, perde duvarları kaldırıcı, karar verici nitelikte tadilat ve düzenlemeler yapılamayacaktır. Bitişik nizamla, beton kalitesiyle ilgili ayrıntıya kadar inen örneğin kolondan tesisat geçirilmesini bile yasaklayan taşıyıcı sistemlere zarar verecek alanları yasaklayan birtakım kısıtlamaları koyduk. Dediğim gibi bu plan en çok madencileri, ikincisi de inşaatçıları ki o zaman bana çok ilginç bir biçimde bir mimar arkadaştı bu. Bir toplantıda bu çevre düzeni planıyla ilgili dedi ki, sayın valim gökyüzünü bizden mi kıskanıyorsunuz, bu çok enteresan bir şey tabi. Bu planı yaptığınız zaman 20 sene önceki afetin yıkımı altından çıkmış bir bölgede bir mimar bu soruyu bana sormuştu. Hafızam ve tecrübem içerisinde çok önemli bir yer teşkil eder bu soru. Fakat şu anda bazı belediyeler inanılması zor bir biçimde bizim planımızı 1/50 binlik planla aşmaya çalışıyorlar. Bu henüz mahkemede olan bir plan ama buna dayanarak ne yazık ki Yalova’nın bazı belediyeleri kat arttırımı falan yapmaya başlamışlar, dehşetle izliyorum bunları. Eğer bu anlayış devam ederse gelecek afetlerin yıkımı artacaktır” şeklinde konuştu.

‘Bilimle bu kadar ters düşen anlayış olamaz’

Konuşmasının son bölümünde önemli ana başlıklarından kısa kısa bilgiler sunan Yalova eski Valisi, İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Erbay, “Sivil ve askeri birimler arasındaki koordinasyonsuzluk çok önemli ve bunun tekrar düzenlenmesi lazım. Asker sivil ilişkileri pek çok alanda ciddi sorunlar doğuruyor. Özellikle depremden sonra bu kopmuşluğun zararlarını ortadan kaldırabilecek önlemlerin alınması gerekiyor hem merkezde hem de taşrada. Birkaç önemli konuya daha değinmek istiyorum. Deprem halinde illere yardım ve destekle görevli illerin de depreme maruz kalması enteresan bir durum, bunun tartışılması lazım. Aynı fay hattındaki illeri birbirine deprem anında yardım edecek il olarak belirlemişler. Böyle bir öngörüsüzlük olabilir mi? Hatay’a yardım edecek olan Adana, Maraş’a yardım edecek olan Hatay insaf yani bilimle bu kadar ters düşen anlayış olabilir mi? Kim kime yardım edecek. Doğu bölgesinde deprem oldu fay hatları oradan geçiyor. İnsanları dinleyin, bilimi dinleyin akla bir değer verin. İkincisi STK’larla iş birliğinin tekrarlanması. STK’dan ne anlaşıldığı zaten çok ciddi bir tartışma meselesi. Burada birtakım akademisyenlerin de cemaatleri STK yerine koyan anlayışın bizi getirdiği yerlerden bir tanesi de bu. Bölgesel malzeme depolarında çok sıkıntılar var. Kızılay’ın zamanından yürüttüğü bir şeydi bu. Biz zamanında Yalova’da bunu yaptık. Söz meclisten dışarı o konuyla ilgili o zaman ki Kızılay Başkanı Tekin Küçük ile büyük bir iş birliğimiz oldu ve Yalova merkezinde büyük bir depo kurduk. En önemli sorunlardan bir tanesi de iç göç meselesi ve iç göç başladı, bununla ilgili ne yapılacak? Bir diğer önemli konu Türkiye Afet Müdahale Planı diye bir plan yapıldı. Bu nedir? Bunun ana çözüm ortakları arasında Milli Savunma Bakanlığı yok, bu planda işte birbirlerine yardıma gidecek iller aynı fay hattında yer alıyor. TAMP’ta bir yetki karmaşası var. Kağıt üzerinde kalan anlamsız işlemeyen öngörüsüz yetki karmaşasına yol açan bir yönetimsizlik sonucunu doğuran ilginç bir plan ve bunu afette gördük, yaşadık. Planlama denen şey yoktu. Devlet tecrübesi diyor ki, doğal afetlere karşı yeniden organize olmak ve özellikle TSK’nın etkin kullanılmasını sağlamak gerekiyor. İmar kararları, imar yasası konusunda 17 tane af falan var deniyor ama affı bir tarafa bırakalım. İmar rantı meselesine kentleşme, şehirleşme bağlamında yol açıp devam ettiğimiz zaman yerel yönetimlerin nasıl siyasetin rant aracı, finansmanı olarak kullanıldığına baktığımız zaman acayip ilişkiler önümüze çıkıyor ve bu ilişkiler ağı da bu deprem sayesinde net bir biçimde ortaya dökülmeye başlandı. 2005-2010 yılları arasında görev yaptığım sürede Belediye Meclisinin aldığı kararları inceledim. Belediye meclislerinin almış olduğu kararların yüze 62.5’i imar ve inşaat üzerine. Batı’da depremden en fazla etkilenen ilin belediye meclisinin almış olduğu kararlardan bahsediyorum. Yetkiyi nereye verirseniz verin, kafaları değiştirmediğimiz müddetçe, herkesin şapkasını önüne koyup aklını başına almadığı müddetçe biz bunları daha çok tartışırız” diyerek sözlerini noktaladı.

‘Devlet kurumsal hafızasını yitirdi’ (1)

Editör: Uğur TEZCAN