Günümüz siyaseti, siyasetçiden kültür talep etmiyor ne yazık ki. Halk olup hayatta barınmak artık öyle kazık ki... Bu nedenle üretim durdu, kurt yedi kurdu... Gezegen lider üretemez oldu, halk lideri yemez oldu. Uydu kumandalı seyyarede seyrüsefer kaptanları çakılmış durumda, çarkçıbaşlarsa çarka kapılmış durumda. 

Engin denizler ve uzun ufuklar talep etmiyor sığ ve çamurlu sular... Kayalıklara vurmalar, karaya oturmalar, su almak kaçınılmaz. Bir de o sığlıkların üzerine dolgu alanları oturttuklarında, al sana at koşturacak çakma meydan, al sana olta atılacak çakma rıhtım, al sana koyun otlatacak çakma çayır.  At ne? Balık nice? Koyun halk...
İllimünatigiller ellerinde joystickleri, kendi yazdıkları oyunu oynuyorlar bu siber salak ortamda. Osmanlı'nın kurucu bilgesi Edebali bugünleri görseydi, Osmanlı modeli zamane liderlerini o bilgelik otağında toplar ve şunları derdi. " evlat, oyun sana oyuncu sana, acizlik bize atmacalık sana, bütünlemek bize bölmek sana, faziletsizlik bize adaletsizlik sana... Nefs bize, nefaset sana, zindan bizim dükkan senin... Al Dünya'nı turşusunu kur, dağı yüksek gösteren çukur... "

Sonra soruyoruz,”  Niçin Dünya artık eskisi gibi karizmatik lider çıkaramıyor da çanak artıkları sürülüyor piyasaya lider diye” diye... Egemen güçlerce yönetilebilir olmak artık liderlik vasfı. Egosuna mağlup olabilmek bir liderlik vasfı. İçi boş olsa da, vitrini façalamak, ağzı iyi laf yapıp, alttan kaçanları örtbas edebilmek sıkı bir liderlik vasfı. Halkının zafiyetlerini iyi bilmek ve kullanmak ise süper bir liderlik vasfı. Lider gani, vasıf hani?Nasıl yani?
Liderlik ego tatmin yeri değildir. Liderin nefsi eğer halkın nefesini açlıktan kokutuyorsa, ihtirası uğruna bir halkı diğerinin kuması edebilir bir lider... Dünya’nın dönüş hızına, yaşananların sert temposuna ayak uydurup, güncel politikaları halkının lehine dinamikleştiremiyorsa o lider gider eninde sonunda. Basiret, vizyon ve dik duruş üçgenini kuramıyorsa, ister duvara hatip olsun, ister Üsküdar'a katip olsun, bir yerde patlar balonu, avamlıklarıyla bozar salonu.

Elbet zamanımızın temposu ve Dünya’sı eski durağan ya da cool modda değil. Herşeyden önce, iletişimin seriliği ve yaygınlığı sorunları tetikliyor. Eskiden 10 yılda filizlenen bir sorun, şimdi 1 haftada sorun halinde boy gösterebiliyor. Biri bitmeden öbürü hortlayabiliyor ve Dünya sırf bu yüzden bile zortlayabiliyor. 
Putin mesela, dış görünümü karizmatik, sportmen, hatip, vizyonlu. Halkının sorunlarına hakim ve gerektiğinde halkı adına, yumruğunu karşıdakinin alnının ortasına vurabilecek tiynette. Ama gelin görün ki, sert rejimlerden gına getirmiş olan halkı tarafından nedense pek sevilmiyor. Tıpkı bizdeki gibi, halkın kalitesi ve basiretsizliği ile doğru orantılı olarak, sevmeyenlerinden de, her ne hikmetse, oy alabilme becerisine sahip. Tek adamcılıkta usta. Ülkesini pamuk eldivenli demir yumrukla, sınıflar arası büyük uçurumlar yaratarak, polit büronun başka türlüsü bir kıvamda yönetiyor. Zamanın adamı, yani egosu görevinin önünde. 

Obama, anca çıra olur sobama. Bir rol model. Uzun karantina dönemlerinden sonra, seralarda yetiştirilip, küvez bebeği olarak, Dünya vitrinine planlı programlı ama hesapsız olarak sunulmuş, şirinliği bile suni olan, aslını tarihe gömmüş, ezilmişlik genlerini ezerek bastırmaya meyilli tipik bir zamane dayatması. Androittir, kişilik beklenemez, bir tarafına bir şey eklenemez. Dokunmatik de çalışıyor olsa, dokunmaya gelmez Hüseyin Burak Obama'ma...
Sarkozy'den sarkanlar ve Berlosconi'den bellenenler asıllarını arattı, daha iyilerini koyamadı yerine Fransa ve İtalya... İspanya ve Portekiz liderleri silik, Almanya mekanikleşmiş bir sistemin dişsiz çarklarını getiriyor hep dümene, İskandinav liderleri ülkeleri kadar soğuk ve iticiler. Uzakdoğu liderlerinin Kuzey Kore hanedanından pek farkları yok. Japonya’da bile, güneşin oğlu Hirohito kıvamında lider yok artık. 

Ortadoğu'nun emirleri, şeyhleri ve krallarından hiçbiri halkıyla özdeş ve mütevazı değil, uzaktan kumandasız tek numuneliğe bile halk zaten razı değil. Ahmedinecat ehveni şer, hiç olmazsa kalender ve halkından daha iyi bir yaşam standardının peşinde değil, üstelik inandıkları adına dik durabiliyor. Bağnaz da olsa, Pers İmparatorluğu’nun vakuruyla bağdaşık. Yani düşünün, ben Ahmedinecat'a razıysam, ötekileri hesabedin.
Bizde ise çakma Osmanlıcılık hüküm sürmekte ama, Osmanlı'nın hangi dönemi olduğu belli değil. İlerleme desek, gerisiyle güler Dünya, duraklama desek, hiperaktivitesine yazık liderimizin. Gerileme desek, gerileyecek yer kalmadı. Tarih bile artık bilemiyor neyi nereye sokacağını...