KIRIM TATARLARI: Kırım Tatarları, anavatanları Karadeniz'in kuzeyindeki Kırım yarımadası olan Türk topluluğudur. Ukrayna' nın ana Müslüman unsurunu teşkil ederler.

1768 yılında Osmanlı- Rus Savaşı başladı. Bu savaş sırasında 1771 yılında, Kırım’ da yaşayan nüfusun Osmanlı yanlısı kesimi Rusların silâhlı saldırısı nedeniyle topraklarını bırakarak Osmanlı yönetimindeki bölgelere sığındı.

1768- 1774 Osmanlı- Rus Savaşı’ nda Osmanlıların yenilmesinden sonra imzalanan Kaynarca Antlaşması ile bağımsızlaştırılan Kırım’ ın 9 Temmuz 1783 tarihinde Ruslar tarafından ilhakından sonra Rusların Kırım’ da giriştiği katliam hareketi ile binlerce Kırım Tatar Türk’ü öldürüldü; geride kalanların büyük kısmı vatanlarından sürüldü.

1788-1792 Osmanlı - Rus - Avusturya Savaşları süresince ve sonrasında da, Osmanlı topraklarına Kırım, Kazan, Kafkasya ve Özi bölgelerinden kitleler halinde ilticalar başladı ve kısa sürede 400 000’e ulaştı. Vatanlarından sürülen bu Tatar Türkleri’ nin önemli bir bölümü Osmanlı topraklarına sığınarak iskân edildi.

Kırım’dan Türk- Tatarlar’ ın ilticası 1806- 1812 Osmanlı- Rus Savaşı’ ndan sonra yoğunlaştı ve devam eden savaş boyunca sürerek 1853’te başlayan Kırım Savaşı’ndan sonra tekrar hız kazandı. Bir görüşe göre, 1783- 1922 yılları arasında Osmanlı topraklarına göç eden Tatarların toplam sayısı 1 800 000 civarındadır. O dönemin nüfusu dikkate alındığında, bu gerçekten de büyük bir rakamdır.

Bu büyük iltica dalgası kısmen Anadolu’ya, kısmen de Osmanlı Rumelisi’ne gerçekleşti. Ancak, o dönemde Osmanlı toprakları olması nedeniyle gönderildikleri Rumeli’den bu sefer 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı’nın Ruslar lehine sonuçlanması nedeniyle ayrılmak zorunda kaldılar ve tekrar yollara düşerek kitleler halinde Anadolu’ya geldiler.

1890’da, Tatar gençlerini Ruslar tarafından askere alınmak istenmesi; 1917 devrimi sonrası Kırım’ın Bolşevikler ile devrim karşıtları arasında devamlı el değiştirmesi; 1921 yılında bölgede görülmemiş bir kıtlığın yaşanması Kırım Tatarları’nı Anadolu’ya yönelten yeni sebepler oldu.

Stalin, 1930’lu yıllarda, daha önce Osmanlı topraklarına gelerek pasaport almış olan Kırım Tatarlarını ya da onların soyundan gelenleri sınır dışı etti. Bu sınır dışı edilenler de Türkiye’ye geldiler.

İkinci Dünya Savaşı’nda, çeşitli nedenlerle Almanya’da bulunan ve savaş sonrasında Sovyet güçlerine teslim edilmekten mucizevi şekilde kurtulan Kırım Tatarlarından bir kaç bini 1940’ların sonlarında Orta Avrupa’daki mülteci kamplarından Türkiye’ye geldi.

1944’de Kırım Tatarları topyekûn Kırım’dan Orta Asya ve Urallar’a sürüldüler. Artık tek bir Kırım Tatarı’nın kalmadığı Kırım’dan Türkiye’ye göç olabilmesi de elbette ki mümkün değildi. Bununla birlikte, Türkiye’ye Kırım Tatar göçleri 1944 sonrasında dahi dolaylı da olsa devam etti..

Kırım Türk Tatarları’na ilâve olarak, 19 ncu yüzyıl boyunca Doğu ve Kuzey Kuban ile Kazan  Tatarları ve Başkırd Türkleri’nin yaşadığı İdil- Ural bölgesinden de büyük Müslüman Türk toplulukları Osmanlı topraklarına göç ederek yerleştirildi.

 MACARLAR: Macaristan’ın kurtuluşu için yaptığı mücadeleyi kaybeden Erdel Prensi Rakoczy ile yanındaki Macarlar, 1720 yılında Osmanlı Devleti’ne sığındılar.

1849’da Macar ihtilâli başarısızlıkla sonuçlanınca, Lajos Kossuth önderliğindeki Macar askerler ve politikacılar ile onların müttefiki olan yaklaşık 16 000 kişi, Tuna Nehri’ni geçerek Osmanlı’ya sığındı. Avusturya ve Rusya’nın ardı kesilmeyen protestolarına rağmen, mülteciler geri verilmedi. 

POLONYALILAR: Polonya Krallığı'nda Rusya'ya karşı yapılan "Kasım Ayaklanması" (1830-1831) yenilgisi sonucu, Polonya tarihinde "Büyük Göç" olarak anılan göç sırasında sayıları birkaç bin kişiyi bulan göçmenlerin çoğunluğu Fransa'ya gitti; bir kısmı da Osmanlı’ya sığındı.

Osmanlı Devleti, ihtilâlden sonra, sürgünde kurulan bir hükümet sayılabilecek “Polonya Millî Komitesi” ni tanıdı ve komitenin İstanbul’daki temsilcisine adeta bir Elçi gibi muamelede bulundu. Çok sayıda Polonyalı mülteci Osmanlı topraklarına dağıldı. İstanbul’un şirin tatil yerlerinden biri olan Polonezköy, o günlerin hatırasıdır. Prens Adam Jerzy Czartoryski'nin 1841'de İstanbul'da kurmuş olduğu Polonya Temsilciliği' nin yöneticisi olan Michal Czajkowski (Müslüman olup Mehmet Sadık Paşa adını almıştır) Padişah’ın izniyle, günümüzdeki Polonezköy’de 5 000 dönümlük arazi satın aldı ve Polonyalı göçmenlerin bir kısmını buraya yerleştirdi.

Michal Czajkowski' nin Prens adına İstanbul'daki Lazaristler cemaatinin başı Peder Leleu ile bir anlaşma imzalamasının ardından 03 Mart 1842 tarihinde köy resmen kurulmuş oldu. Yerleşime "Adampol" adının verilmesi, Prens'in ilk adı (Adam) ile yeryüzünün bir yerinde özgür bir Polonya (Pol) kurma düşünün sonucu olarak ortaya çıktı.

Bazı Polonyalılar, 1849’da Macar ihtilâli sırasında, ihtilâli yapanların yanında oldu. Ancak ihtilâl başarısız olunca, ihtilâlcilerin yanında olan kalabalık sayıdaki Polonyalı ve az sayıda İtalyan, Osmanlı Devleti’ne sığındı. Polonyalı mülteciler arasında sonranın Murat Paşa’sı General Bern, Dembinsky, Wisocki ve Bulharin vardı. General Bern ile birlikte olan Polonyalı bazı subaylar ve askerler İslâm dinini kabul ettiler.