Ama Allah'a emanet miyiz bazı durumlarda, evet öyleyiz. Bir arkadaşım Türkiye'nin çok ünlü bir otobüs firmasıyla İzmir'den Yalova'ya gelirken yaşananları aktarınca, pes demekten kendimi alamadım. Büyük bir facianın ucuz atlatıldığını ama ihmalkarlığa müsamaha gösterilmesinin tekrarına sebep olacağını düşünerek, paylaşmaya karar verdim. Okuyunca hak vereceksiniz diye düşünüyorum. Olay biz Yalovalıların çok eleştirdiği ama binmekten geri durmadığı Yalova Seyahat'te bile olamayacak tarzda vahim. Gerçi Yalova için bir fenomen olan Yalova Seyahat'in artık bir şehir efsanesi haline gelen "Kedi hikayesi" gibi öyküleri, bilenler arasında dolaşıp durur.
Bülent ağabeyimizin bir dönem köşesinde de paylaştığı olayın gerçekliği her zaman tartışma konusu olmuştu, ama hatırlayanlar neşeyle gülümseyecektir. Yalova'da yaşayan bir Ankaralı bayan, çok sevdiği kedisi ölünce Ankara'daki annesine Yalova Seyahat'in bagajında kediyi gömülmek üzere yollamak ister. Ancak mola yerine bagajları kontrol ederken ölü kediyi gören muavin, inanılmaz bir rezalete anında çözüm bularak, mola yerinde yakaladığı kediyi alır, mefta pisiciği bırakıverir. Tabi Ankara'da kedinin naaşını bekleyen anne, yerine canlısını, üstelik farklı bir kediyi görünce olay polise kadar intikal eder. İşte bu keyifli öykü, belki müşteri memnuniyetiyle ilgili işletme derslerinde örnek vaka olarak anlatılabilecek kadar da bizdendir, Aziz Nesin'liktir.
Ancak, geçtiğimiz bayramda İzmir'den Yalova'ya dönmek için üstelik Kamil Koç'a binen Yalovalı dostlarımızın yaşadığı olay, ne bu kadar komik, ne de hafife alınabilecek bir yönü var...Yalovalı dostumun, Kamil Koç yetkililerine yazdığı mail şu şekilde;
"22.08.2012 tarihinde İzmir-Yalova güzergahında hareket eden 23:59 İzmir kalkışlı 45 AS 223 plakalı aracınızla yolculuğuma başladım. Bayram dönüşü olması sebebiyle otogarda dakika aralıklı pek çok seferiniz vardı. Garip ki aracınız biletlerimizde yazan peron numarasına gelemediği için, otogarın arka bölümünden; Aydın'dan sefere başlayan otobüsünüze dahil olduk. Manisa çıkışında araç yakıt almak için bir benzin istasyonunda durdu. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak yarı uyur vaziyetteyken "aracı hemen boşaltın" diye bir ses duyduk. Malum ülkemizde içinde bulunduğumuz süreç sebebiyle, ben bunun bir bomba ihbarı ya da araç çevirmesi olduğunu sandım. Orta kapıdan izdiham yaşayarak nasıl çıktığımızı anımsamıyorum, üstelik tam kapı çıkışında servis arabası da yeni hazırlanıyor olduğu için çıkışımız daha da sıkıntılı bir hal aldı. İndiğimizde öğrendik ki; şoför, yakıt deposunun yeterince dolup dolmadığını kontrol etmek için bir fener kullanmak yerine çakmak kullanmış ve depo da harlama yapmış. Bu araçların mazotla çalıştığını düşünürsek yanıcı etkisi olmayacaktır, sadece benzin ve on numara yağ olarak piyasada bulunan yakıt yanıcıdır. Ben durumu gördüğümde yangın tüpü ile müdahale edilip söndürülmüştü.
Durumun vahim olan tarafı bütün bu olanlar bir yakıt istasyonunda gerçekleşti. İhmalkarlık diz boyu, insan canıysa bir hiç. Bizler ya o aracın içinde sıkışıp yanacak yada istasyon patladığı için savrularak ölecektik. Sonrası ise tartışmalı oldu haliyle, ne olduğunu anlamaya çalışan bizler ve kılpayı kurtarılmış hayatlarımız..."
Yorum okuyucuların...