Tam 135 yıl önce 1889 tarihinde tüm dünyada kutlanmaya başlanan ve ülkemizde ilk olarak 1911 yılında Selanik’te, 1912 yılında İstanbul’da kutlanmaya başlamış, 1923 yılında yasa ile İşçi Bayramı olarak kabul edilmiş gün tüm dünyada coşkuyla kutlanmaya devam ediyor. 

22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen 5892 sayılı yasanın, 27 Nisan 2009'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesinin ardından resmi tatil olarak ilan edilen 1 Mayıs İşçi Bayramı, Yalova’da da tüm coşkusuyla kutlandı. Saat 12:00 itibariyle Batı Sahil Bandındaki Deprem Anıtında toplanan Yalova Emek ve Demokrasi Güçleri, saat 13:00’te Gazi Paşa Caddesi boyunca yürüyüşe başladı. Bileşenlerini, DİSK, GENEL-İŞ, EMEKLİ-SEN, KESK, EĞİTİM-SEN, SES, TÜMBEL-SEN, Tiyatro Düşün, Yalova Barosu, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, Cem Vakfı, TEMA Vakfı, CHP, DEM, TİP ve EMEP’İN oluşturduğu Yalova Emek ve Demokrasi Güçleri saat 14:00’te marşlar söyleyerek 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanına teker teker giriş yaptı. 

Meydanda toplanan bileşenlere ve vatandaşlara EĞİTİM-SEN Yalova Şubesi’nden Ruken Gedik ve 1 Mayıs Tertip Komitesi’nden Tuncay Coşkun seslenerek ortak basın açıklamasını okudular.  

“Yağma ve baskı düzenine direnenlere, sabahın sahiplerine selam olsun” 

Konuşmasına meydandakileri selamlayarak başlayan Gedik, “Merhaba dostlar, işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, emekliler Merhaba! İnsanca bir yaşam mücadelesinde tek sermayesi emeği olanlar, Gelmiş geçmiş bütün değerleri yaratanlar Merhaba! Gelecek güzel günlerin filizlerini yüreklerinde, beyinlerinde taşıyanlar, Merhaba! Emek, insan ve doğa düşmanı düzene itiraz edenler, Umudun resmini çizmek için alanları renklendirenler merhaba, Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Hoş geldiniz. Birlik, Mücadele Dayanışma Gününüz kutlu olsun. Dünyanın ve yurdun neresinde olursa olsun yüreği aydınlık bir gelecek. Dünyanın ve yurdun neresinde olursa olsun yüreği aydınlık bir gelecek için çarpanlara buradan, emeğin kürsüsünden selam gönderiyoruz. Selam olsun! Çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnenlere, sömürü, talan, yağma ve baskı düzenine direnenlere, sabahın sahiplerine selam olsun” dedi.  

“Kapitalist barbarlığın yarattığı yıkım her geçen gün büyüyor”

Dünyada ve Türkiye’de kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasının her geçen gün büyüdüğünü söyleyen Gedik, “Her baktığı yerde doların yeşilini, petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor. Dostlar, dünyada ve ülkemizde kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturası her geçen gün büyüyor. Her baktığı yerde doların yeşilini, petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor. Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor. İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı. İster asgari ücretli olalım ister emekli. İster küçük esnaf olalım ister çiftçi.. İster atık kâğıt işçisi olalım ister en temel hakkı olan barınma hakkı yok sayılan, "yurtsuz" bırakılan üniversite öğrencisi.. Hiç fark etmiyor. Her krizin faturası bizlere kesiliyor. Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan dört her kişiden biti işsiz. Çocuklarımızın geleceği MESEM ve GEDES projeleri ile karartılıyor” ifadelerini kullandı.

“Her gün ortalama 5 canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor”

Ülkemizde her beş çocuktan birinin daha hayatının ilkbaharında işçi olarak çalıştırıldığını iddia eden Gedik, “Çalışma yaşamı güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediliyor. Geçtiğimiz genel seçim öncesi söz vermelerine rağmen kaldırılmayan mülakat sistemi ile torpilin kapısı sonuna kadar açılıyor, liyakat yok sayılıyor. Her gün ortalama beş canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor. Maliyet gerekçesi ile alınmayan önlemler ve yapılmayan denetimler nedeni ile ülkemizin işçi cinayetlerinde Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü olma tablosu değişmiyor. Sendikal hak ve özgürlüklerimiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız bir yana en temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor” şeklinde konuştu. 

“Gelir adaletsizliği uçurumu gittikçe büyüyor”

Yerler Çöp! Yerler Yağ! Yerler Leş! Yerler Çöp! Yerler Yağ! Yerler Leş!

Sözü Gedik’ten devralan Coşkun, “Dostlar, yıllardır hayata geçirilen IMF'siz IMF programı ile hepimize çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet dayatıyorlar. Ülkemiz "Asgari Ücretliler Ülkesi" ne dönüştürüldü. Emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına indi. Açlık sınırı 24 bin TL'yi yoksulluk sınırı 65 bin TL'yi aştı. Buna karşın her iki emekliden biri 10 bin TL aylıkla, 10 milyon asgari ücretli 17 bin TL ile yaşam savaşı veriyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşmıyor. Gelir adaletsizliği uçurumu gittikçe büyüyor. Toplumun en zengin yüzde 1’i toplam servetin yüzde 40'ını elinde tutuyor. %99'u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 60'ı paylaşıyoruz. Bizler hakkımızı aramayalım, birlik olmayalım diye her yolu mubah görüyorlar. İnancımızdan dilimize, siyasi düşüncemizden cinsiyetimize her alanda ayrımcılığı kışkırtıyor. Bizi karşı karşıya getirmeye, bölmeye hatta düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Bugün karşımızdaki tabloda bir tarafta karın tokluğuna çalışan milyonlar var. Diğer tarafta faizden, ranttan, hazine garantili ihalelerden semirenler Bir tarafta her dördünden biri yatağa aç giren, bir öğün yemekleri tasarruf diye kesilen çocuklarımız var. Diğer tarafta yurt dışında yat kulübünde yediği ıstakoz yemeğini sosyal medya hesabından paylaşanlar... Meclis bahçesinde kebap partisi verenler…” dedi.

“İktidarın yeni müfredat hazırlama meşruiyeti yok"    

Ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü, hakların, özgürlüklerin ortadan kaldırıldığı, her seferinde kendilerinin değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu bozuk düzen, bizim düzene artık yeter dediklerini belirten Coşkun, “ Her fırsatta eğitim biliminin en temel ilkelerine aykırı davranan laiklik, bilimsellik ve kamusallık ilkelerini ortadan kaldıran, Tarikat ve cemaatler ile eğitim alanını kuşatan, ÇEDES vb. projelerle dindar ve kindar nesil hedefi için Anayasa ve yargı kararlarına meydan okuyan, çocuğun üstün yararını gözetmeyen bir iktidarın yeni bir müfredat programı hazırlama ehliyeti ve meşruiyeti yoktur diyoruz” ifadelerini kullandı ve taleplerini sıraladı; 

Coşkun, “Emeğin sömürülmediği, %1'in değil %99’un mutlu yaşadığı, Herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, Vergide adalet için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı, Temel tüketim maddelerinde dolayı vergilerin sıfıra indirildiği, Ücret gelirlerinden alınan gelir vergisinin yoksul sınırına kadar olan gelirler için %10'da sabitlendiği, Torpilin, kayırmanın kapısı sonuna kadar açan mülakat sisteminin kaldırıldığı, liyakat ve kariyerin esas alındığı, Sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı, Kamuda evrensel sendikal normlara uygun, grevli toplu sözleşme hakkımızı teminat altına alan, hak ve özgürlükle önündeki engellerin kaldırılmasını merkezine alan demokratik bir sendika yasasının hayata geçirilmesini, Haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KHK’lilerin işine geri döndüğü, Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı, Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı, eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hakim olduğu, Kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı, Çocuklarımızın okula aç gitmediği, MESEM projesi adı altında çocuk işçi haline getirilmediği, ÇEDES projesiyle bilimsel eğitimden mahrum bırakılmadığı bir ülke istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Umutla ve mücadele ile kalın” 

Taleplerinin yerine getirilmesi için mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Coşkun, “Bozuk düzenin çarkları ile ezilen milyonlar olarak en son 31 Mart seçimlerine "Bizi yok sayamazsınız, biz buradayız!" diyerek damgamızı vurduk. Önümüzde yine çok zorlu bir süreç var. Ama emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı yine bizleriz. Emeğin birliği, halkların kardeşliği için, Bilimden yana, aydınlık bir gelecek için umut yine bizleriz. Yeter ki dünyanın en büyük korosu, emeğin çok sesli korosu olarak bizi bölmeyi, parçalamayı hedef alan oyunları boşa çıkaralım. Yeter ki, yaşadığımız bu güzelim ülkeye özlenen baharı, beklenen aydınlığı getirmek için birlikte mücadele edelim. Yeter ki, yaşadığımız bu güzelim ülkeye özlenen baharı, beklenen aydınlığı getirmek için birlikte mücadele edelim. Yeter ki gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hakim olduğu bir dünya ve ülke için omuz omuza verelim. Hepinizi Yalova Emek ve Demokrasi Güçleri adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın...” diyerek basın açıklamasına son verdi. 

Basın açıklamasının ardından yerel sanatçı Volkan Yılmazer türküler ve marşlar söylerken, alandaki vatandaşlar halay çekerek bayramlarını kutladı.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Coşkuyla Kutlandı Foto Galeri: 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Coşkuyla Kutlandı

Muhabir: Göktuğ Doğukan Yüksel