1957’de ilkokulu bitirsem de ortaokula ancak 1961’de başlayabilmiştim. Genç Cumhuriyetimizin ciddi öğretmen açığı sorunu olduğu anlaşılıyordu. Doktorlar, veterinerler, mühendisler, avukatlar ortaokul ve liselerde derslere giriyor, öğretmen açığında gençlere ışık oluyordu.

Orta birde biyoloji öğretmenimiz veterinerdi.

Matematik dersine mühendis, Türkçe-edebiyat dersine çoğunlukla avukatlar giriyordu.

Orta okul ikinci sınıfta ise parasız yatılı olarak Edirne’ye gitmiştim. Aynı yıl okulumuza genç bir Türkçe öğretmeni atanmıştı.

Genç Türkçe öğretmenimiz çok yetkin ve çok sevilen biri olsa da geçmiş yıllarda okula dışardan Türkçe dersine gelen tıp doktoru Ratıp Bey hep aranıyor, hep ondan söz ediliyordu. Çok sevildiği, saygı duyulduğu açıktı.

Ratıp Kazancıgil kimdi? (1920, Malatya - 12 Ağustos 2017 Edirne)

· 1946 yılında Aydın ili Merkez Sıtma Savaş Tabipliğine, 1948 de Aydın Sıtma Savaş Başkanlığı Laboratuvar şefliğine, 1950 de merkezi Edirne'de olan Trakya Sıtma Savaş Bölge Başkanlığına atan[L1] dı. Bu görevleri sırasında Aydın'da ve Trakya'da köyleri dolaşarak bataklıkların kurutulması, sivri sivrisineklerin yok edilmesi ile savaştı.

  • Sağlık Bakanlığı tarafından Dünya Sağlık Teşkilatı'nın bursu ile 1950–1960 arasında iki defa İtalya'ya gönderilen Kazancıgil, Roma'da "Enstitü Superiora Di Sanità" Sıtma Enstitüsünde birer ay süre ile kurs gördü.
  • 1958 yılında Sıtma Eradikasyon Bölgeler Grubu Başkanlığına, 1963 yılında, Sıtma Savaş Başkanlığı üzerinde kalmak koşulu ile Edirne Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğü görevine getirildi.
  • Aynı yıl Dünya Sağlık Teşkilatı'nın bursu ile Suvason Bölgesi Halk Merkezi'nde, köy halk sağlığı konusunda düzenlenen kursa katılmak üzere Fransa'ya gitti ve ardından UNICEF'in katkıları ile üç ay süre ile İsveç, Fransa, Fas, Romanya ve Yunanistan'a giderek, bu ülkelerin sağlık sistemlerini inceledi.
  • 1968 yılında il sağlık müdürü görevine getirildi.
  • 1978 yılında Cerrahpaşa tıp fakültesi tıp tarihi ve deontoloji kürsüsünde tıp tarihi dalında ve tıp bilimleri alanında doktorasını tamamladı.
  • Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve derneklerde görev alan Kazancıgil'in 25 civarında yayınmış kitabı ve 100'ün üzerinde makalesi bulunuyor.
  • Edirne'de üniversite kurulması ile ilgili çalışmaların başlamasında rol oynadı. 1975'te Edirne’de Mühendislik ve Mimarlık Kurma ve Yaşatma Derneği’nin başkanlığına getirildi.
  • 1985 yılında Edirne Sağlık Müdürlüğü görevinden yaş haddinden emekli oldu ve Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanlığı'na yardımcı doçent olarak atandı. 2005-2006 eğitim ve öğretim yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından yılın hocası seçilen Kazancıgil, bu görevinden emekli olduktan sonra Edirne şehri üzerine yayınlar üretti.
  • Kütüphanesini Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalına bağışladı.
  • Sağlık hizmetleri alanındaki çalışmaları 1991'de Türk Tabipleri Birliği tarafından ödüllendirildi. Cahit Başkök ile birlikte Birliğin, halk sağlığı konusunda iz bırakan çalışmalar yapan kişilere iki yılda bir verdiği Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü'nü layık görülen ilk kişi oldu.
  • Edirne'de sağlık alanındaki çalışmalarının yanı sıra kültür ve sosyal hayata katkılarıyla tanınan ve yazdığı eserlerle şehrin tanıtımına katkı veren Kazancıgil, Süheyl Ünver, Rifat Osman ve Hafız Rakım Ertür'den sonra "Edirne Sevdalısı" olarak tanınmıştır.
  • Başta "Sağlık Kuruluşlarına Yardım Derneği", "Edirne Musiki Cemiyeti (Kuruluş 1952)", "Edirne Turizm ve Tanıtma Derneği" olmak üzere pek çok derneğin kurucusu olmuş ya da yönetim kurullarında yer almıştır. Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi'nin de kurucularındandır.

Ben bu çok değerli, Türkiye Cumhuriyet ve Edirne sevdalısı insanı tanıma şansını yaşayan biriyim. Çok yönlü ve çok detaylı özgeçmişine ulaşabildiğimiz bu değerli insanının bilinmeyen bir yönünü hoşgörünüze sığınarak paylaşmak istedim.

Ratıp Kazancıgil 1920’ de doğdu. 1937’de tıp okumaya başladı, 1943’da mezun oldu, 1946’da Aydın ili Merkez Sıtma Savaş Tabipliğine atandı. 1920 doğumlu Malatyalı bu tıp adamı 1950’de atandığı Edirne’ye neden sevdalı oldu ?..

Geogle ve benzeri kaynaklarda bulamayacağınız çok özel bilginin takdiri elbette size ait olacaktır.

Sanırım 1964 yılı Temmuz veya Ağustos Edirne Erkek Sanat Enstitüsü Motor bölümü öğrencisi olarak 30 gün staj yapmam gerekiyor. Sılaya gitmek yerine stajımı Edirne’de yapmak istiyorum. Sılaya gitmek çok masraflı. Okul yönetiminin desteği ile stajımı azımsanmayacak bir maaşla Devlet Su İşleri Edirne Müdürlüğü araç bakım atölyesinde Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayacak şekilde yapacağım. Okulda yatıp kalkacağım. Öğlen yemekleri zaten iş yerinde. Benim gibi bir arkadaşım daha var. Biriktirdiğim parayla aileme destek olmayı amaçlıyorum.

Okumayı ve edebiyatı sevdiğim için ön sınıftaki abilerim beni Ratıp Beyle tanıştırmışlardı. Sanırım bende bir ışık gördü ki arada bir görüşmekten ’mutlu olduğunu’ söylüyordu veya ben öyle yorumluyordum.

O yazı Edirne’de geçirirken bir iki ayak üstü olsa da görüşmüştük.

“Bu Pazar Meriç köprüsünün alt tarafına oluşan kum adacıklarında plaj misali güneşleneceğim. Arkadaşın…ile sizde gelin. Güneşlenmek insan sağlığına iyi gelir” demişti.

Pazar günü saat 15 civarında Meriç Nehrinin suyu çekilmiş kum adacıkları üzerinde Ragıp beyle buluştuk. Nehir yatağında plaj keyfi…hayatımın ilklerinden birini yaşıyordum. Üç beş kişi su kalmış küçük çukurlarda mahsur kalan ve çırpınan balıkları elleriyle yakalıyordu.

Ragıp bey “balık yemek insan sağlığı için çok yararlı ve gerekli bir besindir” diye sessizliğe sanki bir nokta koyuyordu. Okul, staj gibi basit soru cevap sonrası ben tüm cesaretimi toplayıp kafama takılan soruyu sordum.

“Sizin Malatyalı olduğunuzu söylediler, ben de Gaziantepliyim. Hemşeri sayılırız diye düşündüm. Bizim o yörelerin çok ağır sağlık sorunları var ama siz bu yöreleri seçmişsiniz.”

Ragıp bey sorumu hemen cevaplamadı. Uzunca bir sessizliğin ardından:

“Doktorluğa büyük bir heyecanla Malatya’da başladım. Türkiye genelinde hekim sayısı üç bin civarında, Malatya’da ben dahi sadece dört hekim vardı. Ailem benim için merkezde güzel bir muayenehane hazırlamıştı. Daha ilk günden kapıda hasta kuyruğu oluşmaya başlamıştı.”

Yine uzunca bir sessizlik… Ragıp Bey sanki o günlere dönmüş, o günleri yaşar gibiydi ve tekrar söze başladı.

Gelenler çoğunlukla fakir insanlardı, paraları da yoktu. Birçoğu muayene için para yerine elinde olan peynir, yağ gibi kendi gıdalarını getiriyordu. Zor günlerdi, ailem ise haklı olarak bir kazanç bekliyordu. Sanırım iki yıldan biraz fazla süren zaman içinde pek bir kazanç elde edememiştim.”

Ragıp Beyin sesi titriyor, gözleri nemleniyordu. “Tam o gün, bir saat kadar önce muayene edip reçete yazdığım hasta tekrar geldi. Giysileri yamalı, başı önüne eğik, kasketi iki elinin ucunda önüne inmiş ‘doktor bey bu ilaçları alacak param yok, sende bunların el yapması var mı acep soram dedim…’ Bu olay sonrası muayenehaneyi kapattım. Bakanlık beni hemen Aydın’a gönderdi. Sıtma başta birçok hastalıktan halkın hali perişandı. Kolları sıvadım, gece gündüz demeden mücadeleye başladım. Anladım ki ben hiçbir zaman muayenehane doktoru olamayacağım. Aydın’dan sonra Edirne’yi daha çok sevdim. Aradan yirmi yıla yakın zaman geçmiş. Sanat okulunda Türkçe-Edebiyat derslerine girmek ruhumu zenginleştirdi. İşte böyle genç hemşerim…Ben yavaş yavaş toparlanacağım, siz biraz daha kalırsınız.”

19 Mayıs 2017 de Edirne Erkek Sanat Enstitüsünün pilav günü, her yıl olandan oldukça farklıydı. Öncülüğünü yaptığım birlikte yatılı olarak okuduğumuz arkadaşlarımdan ulaşabildiklerimi ‘okulumuzun pilav gününde birlikte olmaya’ çağırmıştım. Eşlerimizle, torunlarımızla katıldığımız o gün, çok özel ve çok güzel şeyler yaşandı. Okulumuzun en geniş katılımlı pilav günüydü. Okul Müdürümüz Tolga Ünal mezunlar adına konuşma için mikrofonu bana verdi, ön hazırlığım olmadığı için konuşmamı doğaçlama yapmıştım.

Sonra altı kişilik bir gurup arkadaş değerli insan Ratıp beyi ziyaret ettik. Çok zayıflamıştı. 97 yaşına karşın konuşması son derece düzgün, bilinci tamdı. Beni ve diğer arkadaşları tanıdı. Cömert ve vermeyi ilke edinmiş bu büyük insan bizim ziyaretimiz öncesi de hazırlıklar yaptırmış, güzel ikramlarda bulunmuştu.

Şimdi düşünüyorum da o pilav gününü iyi ki yaşamış, iyi ki Ratıp beyi görmüşüz. Bizim ziyaretimizden yaklaşık iki ay sonra bu değerli insan, arkasında birçok eser bırakarak sonsuzluğa göçüyor. Rahmeti bol, ışıklar yoldaşı, mekanı cennet olsun.


[L1]