Bir zamanlar siyasi otoritenin emriyle otomobil yapıp, tanıtımı sırasında içine benzin koymayı unuttuğu için zamanın Cumbabası Bayar'ı 100m sonra yolda bırakan alaturka kafa gibi bizim Yalova Belediyesi...  Londra'dan esinlenip, Yalova'ya uyarladığı bisiklet yolu projesi de aynen Anadol'a Boeing motoru takılması gibi bir şey... 

Ya da diyelim, deniz seviyesinden 3600 m yüksekteki, Tibet'in başkenti Lhasa'nın belediye başkanısınız. En yakın denize 1500 km uzaklıktaki bu dağlık şehirde belediye olarak halka yelken kursları açarsanız size gülerler. Ya da Amsterdam gibi deniz seviyesinin bile altındaki şehirde yamaç paraşütü yaptıracağız derseniz sadece gülmezler, toplumsal terapiye alırlar ve sizi  ibret olsun diye bisikletle pedal basmaya Venedik'e gönderirler. İşte Yalova'daki bisiklet yolları da bu kafayla yapılmış durumda. 

Bir yerden kiralanıp başka bir yere bırakılabilen bisiklet projesi Londra'da 2 yıl önce hayata geçirildi. Barclays Cyle Hire (http://www.tfl.gov.uk/roadusers/cycling/15155.aspx )   (http://en.wikipedia.org/wiki/Barclays_Cycle_Hire ) adlı proje için özel bisiklet yolları yapılmasına bile gerek duyulmadı ama aylar öncesinden halka çeşitli şekillerde eğitim verildi. Flyerlar basıldı, evlere dağıtıldı, bisiklet istasyonlarına kondu, seminerler verildi. Bunun içindir ki, sadece bisiklet kullanacaklar değil, bisikletin de içinde aktığı şehir trafiğindeki hatta ana arterlerindeki tüm oto sürücüleri araba kullanırken bisiklet faktörünü hesaba alırlar, ona göre temkinli olurlar. Bisikletlerin üzerinde uydudan yer tesbiti yapabilen chipler takılıdır ki kaybolursa bulunsun, çalınırsa tesbit edilsin...

Şimdi gelelim bizim Yalova Belediyesi'nin temel örmeden, çatı katı çıkmasına... Bisikletler ve bisikletlerin konduğu istasyonlar parçalandı, bisikletler çalındı... Bunda hırsızın suçu elbetteki var, ama böyle  malzemesi olan memlekette bu yatırımı yaparken bu zararı verebilecek vandal kesimi ve onların eğitim ve ahlak kalibresini de hesaplamanız gerekirdi. 

Bir de komedi konusu olan ve bisiklet sürücüsünün hayatını kolaylaştırır gibi görünen, ama aslında hayatını riske atan bisiklet yolunu, proje diye sunanlara iki çift laf edelim. Bisiklet kaskınızı takın, atlayın bir bisiklete, kaskınıza da bir video kamera monte edin ve kayıt ala ala, Fatih Caddesi'nin en sonunda şehir merkezine doğru gelip, Cumhuriyet Caddesi'nden yukarı saparak sonuna kadar gidin.

Hadi diyelim bisiklet yolu üzerinde park etmiş olan arabaları, mal boşaltan kamyonetleri geçtiniz, hadi diyelim el arabalı satıcıları da slalom yaparak ekarte ettiniz, karşıdan ters istikamette seyredip, son sürat şekilde kaldırımlar da dahil geçiş üstünlüğü olan, pizzacı motorsikletlerinin dozer kılığına girmiş formatta sizi biçmeye gelişlerinden de sıyırdınız, bisiklet yolunu kullanan diğer bilimum motorların yanından da maharetinizle geçtiniz. Ya 3 tekerli bisikletiyle pazardan dönen insanlar ile karşılaşırsanız kaldırıma çıkarak mı yol vereceksiniz, trafiğe çıkarak mı? Hele karşılıklı 2 adet 3 tekerli bisikleti nasıl yanyana geçireceksiniz o yoldan? Bisiklet yolunu kullanan yayaları hiç saymıyorum bile, çünkü o yol onların daha rahat yürüyebildikleri bir yol, ne işi var kalabalık kaldırımda canım! 
Peki kaldırım da dahil olmak üzere, bisiklet yoluna şerit çekip kapatan ve mal boşaltan Cumhuriyet Caddesi'nde sağda konuşlanmış olan beyaz eşya satıcılarının kamyonlarını nasıl geçeceksiniz, sola didon kırıp, bisiklet yolundan çıkarak ve aynen arkadan hızla akan araç trafiğine atılarak mı? O zaman ne esprisi kaldı bisiklet yolunun? Ve nasıl bir tehlikeye atmış oluyorsunuz bisiklet sürücüsünü? Hiç bunları hesapladınız mı hasbelkader belediyeciler?

İşte, "bir projeyi yapmış olmak için yapmak budur..." "Ayağı yere basmayan proje budur." Ayağı yere basan proje istiyorsunuz muhalefetten, 2 Kasım'da öğreneceksizniz, proje nedir, nasıl yapılır... yakında göreceksiniz belediye nasıl yönetilir... işte sizin projenizin, bırakın ayağının yere basmasını, pedal bile bastıramaması bundandır. Çünkü sizin kafanız da bu kadar basar. Siz IDO'ya kaptan diye imamı işe alırsınız, siz otobüse şöför diye taş ustası emmioğlunu işe alırsınız, siz taş ocaklarında çalışan yenge kuzenini kadrolu belediye zabıtası yaparsınız, siz iletişim kenti Yalova projenizde yaptığınız gibi, halkın parasını böyle çarçur edersiniz işte...

Bu küçücük kentte bile, iktidarcı, muhalefetçi çeşitli nifaklarca yaratılmış farklı modellerde tezahür eden ve kalemini nemalanma aracı olarak kullanan, satılık yandaş basınla ( yandaş demeyelim Metin Feyzioğlu sevmiyor o tabiri ) taşeron basın aracılığıyla abartılı  duyurular yapıp, sonunda çuvalladığınız kaçıncı proje bu sayın iktidar partili Yakup Koçal? Sizi aday yapsınlar diye partinize aba altından gösterdiğiniz sopaları halka gösteremeyeceksiniz artık.

Küçük düşünmek bu olsa gerek, her ihtimali hesaba katamamak bu olsa gerek. Teknik ahkam kesicilerin gazına gelip, onlara nema zemini yaratmak bu olsa gerek. İskele yaparken aşağıda deniz olduğunu bilmemek bu olsa gerek, dereboyuna çıkma terasların niçin yapıldığını ve yıllardır niçin kullanılmadığını izah edememek bu kafa yapınızdan ötürü olsa gerek. Sevginin, aşkın ne olduğunu insanına yaşatmayan zihniyetin "Aşk köprüsü" yapması gibi, sizin bütün işleriniz...

Dikkat; halk her türlü engllemelerinize rağmen, bir nevi pedal basıp yol almak isterken, milletçe ilerleyebilme hasreti duyarken, mensubu olduğunuz partinizin geri götürüşleri ile, bölüşleri ile, kendinizi de, bu milleti de son kavşağa kadar sürüklediniz. Şimdi ya yukarı sapacak yol, aydınlığa dönecek... ya da dipsiz uçurumun karanlığına  sürükleyeceksiniz bizleri, kendinizle beraber... İsmet İnönü'nün meşhur " sizi ben bile kurtaramam " sözündeki gibi, o zaman bir müddet önce girmek için can attığınız, ama içeri alınmadığınız parti bile kurtaramayacak sizi.  

Ha! Patronlarınız gibi sindirim sisteminiz bozulursa, Mutlu! Yalova'da Cumhuriyet Bayramına katılamayabilirsiniz. Çünkü sindirmek kolay değildir geri kalmayı... geride kalmayı...