Yalova’nın eşsiz doğasında kurulan lavanta bahçesi, ziyaretçilerine sadece görsel bir şölen değil aynı zamanda huzur ve dinginlik sunuyor. Lavanta kokusunun daha girişte sarıp sarmaladığı bu alan, ziyaretçilerini adeta günlük hayatın stresinden uzaklaştırıyor. Mor tonların arasında yapılan yürüyüşler, kuş sesleri ve rüzgârla yayılan lavanta kokusu sayesinde burası hem ruhu dinlendiren hem de doğayla yeniden bağ kurmayı sağlayan özel bir kaçış noktası haline geliyor. ‘Lavanta Yalova’ işletmesinin sahibi emekli çiftçi Şebnem Göktürk, emeklilik sonrası hobi olarak başladığı lavanta yetiştiriciliğini kısa sürede profesyonel bir iş haline getirdi. “Lavanta aslında istediği tek şey geçirgen toprak, bol güneş ve hafif rüzgâr” diyen Göktürk, “Bizim toprak kirli, yabani ot çok, ama buna rağmen mücadele verip burada lavanta yetiştirmeyi başardık” dedi.
“İki çeşit lavantamız var”
Göktürk, yetiştirdiği iki lavanta türünü şöyle anlattı: “Birincisi Angostifolia. Onun yağlarını çıkarıyorum, çok kıymetli. Haziran’da açıyor, Temmuz’un ilk haftalarında hasadımızı yapıyoruz. İkincisi Intermedia. O da Ağustos ayının ilk haftalarında hasat ediliyor. Böylece sezonumuz çok daha uzun oluyor. Intermedia’dan daha çok keseleri yapıyorum ve buketlerimi hazırlıyorum. Çünkü daha uzun ve daha güzel buketler oluyor. Angostifolia’dan ise yağ çıkarıyorum, çünkü o yağlı bir lavanta.”
“Burada en güzel şey huzur”
Lavanta bahçesine gelecek olan ziyaretçileri için de detaylı bilgi veren Göktürk, sözlerine şöyle devam etti: “Sugören ile Esadiye arasında yer alıyoruz. En kolay yol Bursa yoluna giderken Sugören köyüne girmek. Aslında Esadiye ’ye bağlıyız. Ama ulaşım için en güzel yol Sugören köyünden buraya ulaşmak. Önce içeriye giriyoruz ve lavantanın güzel kokusuyla ziyaretçilerimizi karşılaşıyoruz. Sonra, morun her tonunu burada görüyoruz. Sonra kendimizi doğaya bırakıyoruz, lavantaların arasında yürüyoruz, onlara dokunuyoruz. O güneşten çıkan koku bizi çok rahatlatıyor. Burada en güzel şey huzur. Burada her şeyi unutuyoruz. Gelenler de çok rahatlıyor. Etrafta fotoğraf çekmek için çok eğlenceli alanlar yaptık. Lavantanın dışında da fotoğraf çekilecek alanlar var. Orada çok eğlenceli fotoğraflar çekiliyor. Ayrıca özel günler için de talepler oluyor. Sürpriz doğum günleri yapılıyor. Geçenlerde burada bir evlenme teklifi de oldu. Ardından güzel bir gölümüz ziyaretçilerimizi karşılıyor. Yağmur suyu hasadı yapıyoruz. Burası bomboş bir tarlaydı, oraya bir göl yaptık. Bütün yağmur suları ve çatılardan gelen suları biriktirdik. Şu anda ördekler, balıklar, kaplumbağalar, kurbağalar ve büyük bir nilüfer var. Çok güzel. Ayrıca doğal bir köprü yaptık, orada da fotoğraf çekilebiliyor. Burada doğada dolaşıp kuş seslerini, cırcır böceklerini dinlemek çok güzel. Burası huzur veren bir alan olmaya çalışıyor. Bana çok huzur veriyor ve bunu paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
“Çocukları doğayla buluşturmak istiyorum”
Gelecek projelerinden de bahseden Göktürk, “Büyük hasattan önce mini hasatlar yapıyoruz. Hasat etkinlikleri düzenliyoruz. Misafirlerimiz lavanta kesip, buket yapıyorlar. Ayrıca çekmecelik yapımı workshopları da düzenliyorum. Burada güzel etkinliklerin olmasını isterim. İleride resim atölyeleri gibi etkinlikler planlıyorum. Meşemiz çok güzel, 300 yaşında. Altında ahşap bir platformumuz var. Gün batımı ya da sabah erken saatlerde yoga yapılabilir. Projelerimden biri de çocukları doğayla buluşturmak istiyorum. Çünkü çocuklar doğayı tanımıyor ve korkuyorlar. Anne babalar dolaşıyor, çocuklar içeride oturuyor. Bu beni üzüyor. Çünkü çocuklar doğayı tanısalar korkmazlar. Bu yıl bu konuya odaklandım. Ayrıca burada özel toplantılar ve eğitimler verilebilir. Alanımız çok müsait. Bu tür projelerim var. Minik nikahlar için de talepler geliyor ama doğada yapılması konusunda emin değilim. Şu an önceliğim çocuklar, sonra eğitimler ve atölyeler olabilir. Sabun yapımı workshop’ları gibi etkinlikler de planlıyorum. Doğayı ve huzuru bozmadan bunları gerçekleştirmek istiyorum. Her yıl yeni fikirler üretiyorum” şeklinde konuştu.
“En önemli özelliği sakinleştirici olmasıdır”
Lavantanın faydalarından ve bahçesinde başka tıbbi aromatik bitkilerinin de bulunduğunun altını çizen Şebnem Göktürk “Lavanta yağımız var. Yağı Yalova Araştırma Enstitüsü’nde buharlı distilasyon yöntemiyle çıkarılıyor. Yağ ve su birbirinden ayrılıyor. İkisini de şişeleyip satıyoruz. Tüm ürünlerimizi kendimiz yapıyoruz. Lavanta keseleri ve buketlerimiz var. Lavantaları kurutup keselere yerleştirip satışa sunuyoruz. Lavanta çaylarımız da aynı şekilde kurutulup hijyenik şekilde paketleniyor. Lavanta kolonyamız da var. Lavantanın arındırıcı ve anti bakteriyel özelliği olduğu için lavanta sabunu çok kıymetli. Ada çayı, kantaron, ıhlamur ve biberiye gibi ürünlerimiz de var. Bunları güzelce paketleyip ziyaretçilerimize sunuyoruz. Kantaron yağımız çok değerli. Lavantanın uçucu olması nedeniyle taşıyıcı yağa ihtiyaç var. Bunu kantaron yağı ile birleştirdik. Çok güzel bir nemlendirici, yaralara ve yanıklara iyi geliyor. Lavanta tıbbi aromatik bir bitkidir. En önemli özelliği sakinleştirici olmasıdır. Kokladığımızda sinir uçlarımıza ulaşıp bizi hemen rahatlatır. Bu nedenle uyku kalitesini artırır. Lavantayı yastıklarımıza damlatıyoruz. Uçucu yağ olduğu için leke yapmaz ve güzel bir uyku sağlar. Özel lavanta yastıkları yaptım. Dinlenirken içinde lavanta olan bu yastıkları gözümüze koyuyoruz ve iyi dinleniyoruz. Bebekler için de küçük lavantalı yastıklar var, onlar da lavantadan faydalanıyor. Ayrıca lavantalı kalpler yaptım. Bunlar insanlara mutluluk veriyor. Lavanta uzun ömürlü bir bitkidir; en az 2-3 yıl kokusu gidermez. Ancak çoğu kişi dolabına koyduğunda kokmadığını söylüyor. Nedenini biliyor musunuz? Dolaba koyduğumuz lavantaya sevgi göstermiyoruz, dokunmuyoruz. Önce sevgi göstermeli, dokunmalıyız o da bize koku verecektir. Ayrıca çekmeceliklerimiz var. Lavantaları kesip bağlayıp çekmecemize koyuyoruz. Açınca mis gibi kokuyor. Tanelerin dökülmemesi çok önemli, bu yüzden bu ürün benim için kıymetli” diyerek sözlerini tamamladı.