Sabah kalkıyorum, kahvaltı masasına oturup günlük gazeteyi açıyorum. Diğer günlerde olduğu gibi baş sayfa ve genellikle manşet FETÖ haberleri üzerine.

Televizyonu açıyorsunuz her gün FETÖ süz bir tek haber bülteni yok. Tartışma programlarının çoğunluğu aynı konuyu ele alıyor. Akşam kuşağında kanalları bir dolaşın, hangi saat olura olsun karşınızda FETÖ yü yorumlayan işin uzmanları! çıkıyor.

15 Temmuzdan bu yana tam 110 gün geçmiş, aynı tabloyla karşı karşıyayız. Onun için yeter artık diyorum. FETÖ süz bir gün istiyorum.

27 Mayıs ve 12 Eylülün dışında başarısız darbe girişimleri oldu. Ama hiçbirisi sonuncusu gibi gündemi uzun süre oyalamadı. En kısa sürede sebep olanlar yakalandı, yargılandı ve cezalarını çekti.

Son olayda tutuklananların, görevden uzaklaştırılanların haddi hesabı yok. Her gün yeni katılanların haberleri çıkıyor. Bunların çoğunun somut delillere dayanan nedenlerini ne biz ne de mağdur olanlar biliyor. Asılsız ihbarlara dayandığı iddiaları dikkat çekiyor.

Önceki başarılı ve başarısız darbe eylemlerinin hiç birisine, hiçbir yönüyle benzemeyen, tertip ve uygulaması ile mantıklı bir yanıtı olmayan, bir çok soru akılları karıştırırken işin içinde olanları savunmak asla söz konusu olamaz. Mutlaka yasalara karşı gelenler, ülke huzurunu ve bütünlüğünü bozmaya kalkışanlar yine yasaların öngördüğü şekilde yargılanmalı hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdır.

Çevrenize bir bakın, olaya öyle veya böyle bir şekilde karışmış, hakkında çeşitli işlemler yapılmış (tutuklama, görevden alma, görevden uzaklaştırma) bir çok insan göreceksiniz. İster cemaat deyin, ister örgüt deyin bir oluşumun varlığı çok eski yıllara kadar gidiyor ve biliniyor. Buraya her giren veya sempati duyan aynı derecede suçlu mu acaba?

Öteden beri oynanan “böl ve yönet” oyunu toplumu etnik yönden ve inanç yönünden başta olmak üzere pek çok parçaya ayırmıştı. Gelinen noktada adeta iki saf oluştu, FETÖ cüler ve onlara karşı olanlar. Sormak lazım, şimdi karşı gibi görünenler daha önce onlarla sarmaş dolaş değil miydi?

Devlet kurumlarında kadrolaşmalar olurken siz nerede idiniz? Yüz yıllık askeri okullar ve hastaneler örgüt elemanlarının işgali altında diye kapatmak neyi çözecek. Görevlerini yapmayan ve görevleri dışında illegal çalışmalar içinde olanları bulup temizlemek yerine tümden yok etmek akılcı bir yol olmasa gerek.

 

 

Sabahki kahvaltı masasına dönecek olursak, insan güne neşeli, umutlu, moralli başlamak istiyor. Bir tarafta şehit ve savaş haberleri, öte yanda bitmeyen FETÖ haberleri iç karartıyor ve akıllara o çok bilinen söz geliyor; Ne olacak bu memleketin hali?

Muhalif basını okuma, diğerlerine bak derseniz, onların yalan yanlış pembe haberlerine kanıp sonradan enayi durumuna düşmek daha kötü.