Gürel, “Siyasi iktidar ne yazık ki sınıfta kaldı” diye konuştu. Bir süre önce CHP Yalova İl Başkanlığı görevinden istifa ederek milletvekili aday adayı olan Şehir Plancısı Mehmet Gürel, yaşanan deprem felaketi ve sonrasındaki süreç hakkında iktidar partisine eleştirilerde bulundu. 

Hükümetin başarılı olamadığını kaydeden Mehmet Gürel, “Deprem sonrası sürecin yönetimden siyasi iktidar, hükümet başarılı çıkmadı ne yazık ki. Bu çok aleni. Bu durumu sınıflandırmak lazım. Hükümetin deprem sonrasında deprem sonrası veya bir felaket sonrasında hazırlıklı olmama süreci, karar vermede gecikme, yanlış karar vermeler, organizasyon eksikliği olarak 4 ana başlığa ayırarak yanıtlıyorum. Tüm bunlara bir de siyasetin yansıması.”

Deprem vergileri nerede?

“Yıllardır toplanan deprem vergileri var. Yaklaşık 40 milyar dolar. 40 milyar dolar deprem vergisi toplanmış bununla alakalı yapılan bir şey yok, nerede bu vergiler? Bu 40 milyar dolar nerede? Ortada böyle bir şey yok. Depremle ilgili bir çalışmaya bir kuruşu bile ayrılmamış bu çok büyük bir handikap. Deprem sonrasında binaların neden güçlendirilmediği imar planlarının, kentsel dönüşüm planlarının neden hazırlanmadığı, toplumun daha çok bilinçlendirilmediği, kamu kurum kuruluşlarının, okulların, hastanelerin neden daha iyi bir tedbirle inşa edilmediği noktasında eksiklikler var.”

Karar verme sürecinde gecikme olamaz

“04.17 civarında deprem oluyor. Bütün yetkileri elinde bulunduran cumhurbaşkanı ne yapar? Hemen o dakikada ana ihtiyaçlar neler işte hemen deprem bölgesine askerlerin intikali sağlansın. Hemen araç gereç ve cihazlar, Kızılay, AFAD organize edilir. İlk anda hemen verilecek kararlar vardır. Bunun için beklenilmez çünkü depremde bir saniye bile hayat kurtarıyor. Ciddi bir bölgeyi etkilediği için muhakkak bunda eksiklikler olur ama üç gün boyunca haberleşme sağlanamadı, asker yok ortada gibi eksiklikler olmaz. Yollardan dolayı iş makinelerinin gecikmesi söz konusu olabilir fakat insan gücüyle olabildiğince insanı kurtarabilme şansın var. Karar verme sürecinde gecikme olmaz, olamaz. Ama oldu.”

Belki on binlerce kişi kurtarılacaktı

“Askerin geciktirilerek oraya gönderilmesi, kararın doğru zamanında verilememesi ana hatalardan birisi. Belki on binlerce kişi kurtarılacaktı. Biliyorsunuz şimdilik 50 küsür bin kişi deniliyor ama Allah göstermesin ama bilimsel verilere göre çok daha üstünde bir kaybımız var. Onların çok büyük bir kısmı donarak, kan kaybından, açlıktan öldü. Yani hemen müdahale edilememesinden kaynaklı ölüm. E burada hata kimin? Bu konuda hazırlık yapmayan, hızlı hareket etmeyenin. Çok yanlış kararlardan birisi de internet yavaşlatılması. Belki binlerce kişi bu yüzden öldü. Orada enkaz altında millet birilerine ulaşmaya çalışıyor tweet atıyor, haberleşmeye çalışıyor o yavaşlatılıyor. Neden? Şaka gibi. Turkcell, Telekom gibi şeylerin altyapısı eksik. Devlet devletliğini nerede gösterecek başka? Savaş, afet anında. En öncelikli buralarda gösterecek. Yardım ve kurtarma çalışmaları konusunda koordinasyon eksikliği söz konusu. Hiçbir grup birbirinden haberdar değil. Yardımlar sokakta. Bütün millet muhteşem bir yardımlaşma örneği gösterdi. Fakat yollarda kıyafetler, yemekler ne nereye gidecek, hangi köyün neye ihtiyacı var bu anlamda çok ciddi bir koordinasyon eksikliği var. Burada sorun koordinasyon eksikliğinden kaynaklı insan kaybı.”

Ne yazık ki sınıfta kaldılar

“Siyasi iktidar ne yazık ki sınıfta kaldı. Siyasetin bu sürece yansıması hem kayıpları artıran dezavantaj durumları ortaya çıkardı hem de toplumsal birlikteliğimizi zedeleyen bir ortam yaratıyor. Herkes can derdinde, siyasi bir vurgu yapmamaya çalışıyor. Siyasi kimliklerinden arınmış sağcısı solcusu herkes beraber yardım etmeye çalışıyor AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik çıkmış ‘Merak etmeyin Cumhur İttifakı olarak sahadayız’ diyor. Şaka gibi. Cümle alem orada tüm partiler, belediye başkanları, vekiller, muhalif liderler sen gidiyorsun bunu söylüyorsun. Bu işte ayrıştırıcılık. Siyasi rant elde edebilir miyim? Reklamımı yapabilir miyim? Koyun can derdinde kasap et derdinde durumu oluştu”

Susalım mı?

“Muhalif gazeteci, medya kuruluşu olarak bilinen kişi ve grupların özgürce haber yapmasını engelleyici tavırlar. Vatandaş oradaki gerçek durumu, eksiklikleri söylüyor hemen yayınlar kesiliyor. Bu çok ciddi bir sorun. Eleştiren eksiklik söylen herkes ne oluyor ‘vatan hainisin sen’. Öyle olduk. Siyaset yapmayın dediler. Büyün bu kayıpların yüzde 90’ı siyasi eksiklikler yüzünden. İnsanlar orada ölürken, çadır, yemek, jeneratör beklerken siyaset sayılacak diye susalım mı? Herkesin siyaset yapması lazım yani siyaseti oradaki eksikleri tamamlayıcı şekilde yapmak lazım. Orada yapacağımız en iyi şey zaten siyaset. İktidarı uyaracağız.”

Devletin kurumlarına güven kalmamış

“Kızılay, AFAD’a yardım göndermek yerine millet Ahbap gibi sivil toplum kuruluşlarını öncelikli hale getirdi. Neden? Güvenmiyor ki. Devletin kurumlarına güven kalmamış. Kızılay çadır satıyor. Kızılay stoğunda bu çadırları bulundurması ve afet durumunda ücretsiz olarak hemen oraya vermesi gereken bir kurumun başka bir yardım kurumuna satması bir ticarethane gibi işletilme mantığının gerekçesi nedir? Ya bu bir firma değil ki. Ticarethane değil. Yardım kuruluşu.”

Neresinden tutsan elinde kalıyor

“Neresinden tutsan elinde kalıyor. Cumhurbaşkanı tabi ki zor bir görev. Hiçbir cumhurbaşkanı tabi ki millet ölsün, afetten daha zarar görelim istemez ama yani yanlış yapana da yanlış yapıyorsun diyeceksin. Millet ölmüş enkazlar kaldırılmıyor ‘kader bu’ diyor. Kaderdi o gün. Ne oldu bir hafta geçti Adıyaman’la alakalı itirafta bulundu. ‘Eksik kaldık helalleşelim’ dedi. On binlerce kişi ölmüş helalleşelim ne demek. Tamam helalleşelim de sen bu hatayı yaptın sormayayım mı ben? O zaman devlet eksik kalsın. Bir hafta sonra gitsin. Çadırda eksik kalsın. Donarak ölsünler. Ondan sonra Kızılay, AFAD içi boş siyasi yuvalanmalar haline gelsin. Görevlerini yapamasınlar. Hiçbir şey demeyelim biz. Helalleşelim sonunda. Milletin eşi, dostu akrabası ölmüş, çoluk çocuk anasız babasız, analar babamlar çocuksuz kalmış. Helalleşelim! Hani kaderdi.”

Böyle hükümetlik yapılmaz

“Tribünlerden ‘hükümet istifa’ diye bağırıldı. İlk 9 gün deprem bölgesine gitmemiş Bahçeli çıktı ‘Beşiktaş’tan istifa etti’ diyerek açıklama yaptı. Etsen ne olur, etmesen ne olur? Fenerbahçe-Kayseri maçına da seyirci yasağı gelmiş. Şaka gibi. O zaman hapse atalım hepsini. Yardım toplayanlar hapse girecekti az kalsın. BabalaTV Oğuzhan Uğur. Her şey bizim istediğimiz gibi olacak mantığı ile devlet yönetilmez. Böyle hükümetlik yapılmaz. Toplumun güveni bu kadar kaybedilmez. Türkiye’nin yarısından çok daha fazlası ‘hükümet istifa’ diye bağırıyor. On binlerce insan ölsün biz ses çıkarmayalım ‘aferin hükümet’ diyelim. Böyle bir şey olur mu? Siyaset yapmayalım da ne yapalım peki? Senin beceriksizliğine mi bırakalım insanların canını.”

Sarayını açsana depremzedelere

“Bizim paramızı bize bağışlıyorlar. Devletin parasını yine devlete bir şov gibi. Sen bu şovları yapacağına meşhur bin odalı sarayını açsana depremzedelere veya 15 uçağının 14 tanesini satsana öncü olsana sen. Merkez Bankası para bağışladı ne demek? Şaka mı bu? Bu millet dindar bir millettir ama gerizekalı bir millet değildir. Bu kadar insan aptal yerine konulmaz.”

Bana kalsa bugün seçim yapılsın

“20 yıldır iktidarsın. Depremle alakalı 40 milyar vergi toplayıp bütün yetkiler sendeyken hiçbir şey yapmamışsın. Deprem olmuş bize bir yıl verin diyorsun. Bu toplum 20 yıl vermiş zaten sana. Bir yıl daha neden versin. AFAD’ı, Kızılay’ı bu hale getiren, bakanlarını, siyasi aktörlerini bu kimliklere büründüren ekonomiyi çökertmiş bir siyasi iktidara bana kalsa bir gün bile vermemek lazım. Bana kalsa seçimin bugün yapılması lazım. Keşke bugün yapılıp bitse ve değişse. Bundan sonraki süreç önemli çünkü o bölgelerin ve Türkiye’nin depreme dayanıklı hale getirilmesi. Bu kadar amatör veya sadece kaderci hem beceriksiz olup hem beceriksizliğini kabul etmeyen zihniyetlere bundan sonraki günler emanet edilemez. Başka bir Türkiye yok. Bu seçimde verilecek oy en önemli oyumuz. Bundan sonraki yıllardan sonra nasıl yönetileceğimizin kararı verilecek. Tabi ki hep beraber olalım tüm siyasi partiler bu yaraları saralım ama beceremiyorlar işte ne diyeyim. O zaman becerenlere yol açsınlar.”

Editör: Uğur TEZCAN