Sevgili kardeşlerim, tefsiri asırlarca medreselerde ders kitabı olarak okutulan Kadı Bedavi, “Ben gaybı da bilmem” ayetini “bana vahy edilmedikçe ve kendisine bir delil bırakılmayınca” kaydını söyleyerek tefsir eder. (Beydavi, Envarut-Tenzil ve Esrarut-Tevil, 1, 380 Kaynak) sözün burasında, Hz. Peygamberin, birbirinden farklılık arz eden iki şahsiyetine dikkat çekmekte yarar görüyoruz. 1. Beşeri yönü 2. Risalet yönü.
Hz. Peygamber, beşeri yönü itibariyle bizim gibi bir insandır. O da yer içer, sıcaktan, soğuktan etkilenir, yarın ne olacak, ileride ne olacak bilmez. Risalet yönüyle ise vahye mazhardır. Allah’dan gelen mesajlara bir alıcı durumundadır. Beşeriyet itibariyle “zelle” denilen bir yanılması olsa, vahiyle yönlendirilen bir konumdadır. Misal vermek gerekirse, Tebük savaşına katılmamak için kendisinden izin isteyen münafıklara izin vermiştir. Allahın Rasulü gelen ayetlerde kendisine şöyle bildirilir, “Allah seni affetsin niye onlara izin verdin. (Kaynak Tevbe Suresi Ayet 43)
Sevgili kardeşlerim. Allah’ın rasülünün de bizim gibi bir beşer olduğunun en belirgin örneklerinden birisi şu olayda kendini göstermektedir. Yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim; Peygamberin bir beşer olması, onun için noksanlık değil aksine bir kamildir. Bir beşer değil de, bir melek olsaydı insanlara önder olamazdı, rehberlik edemezdi. Yüce Allah cümlemize Peygamberimizin sancağının altında olmamızı nasip eylesin. Amin.