1912 yılında İstanbul’un yedinci tepesi olarak bilinen Kocamustafapaşa Tepesi’ne Bolulu Habib Bey tarafından İtalyan mimar Giulio Mongeri’ye tasarlatılan Bulgur Palas’ın restorasyonunu tamamladı. Restorasyonu tamamlanan Bulgur Palas, İstanbullular için Tarihi Yarımada’da yepyeni bir kültür merkezi haline gelecek. Açılışı gerçekleşen Bulgur Palas’ta konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı emekli etmeye hazırlandıklarını ifade etti. Bulgur Palas’ın açılışında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “oy vermezseniz hizmet yok” söylemine tepki gösteren İmamoğlu, “İstiyor ki her şeyi ona teslim edelim. Neyse biz onu yavaş yavaş emekli etmeye hazırlanıyoruz merak etmesin. Yıllarca İstanbul'u hükümetle el ele yönettiler. O şımarıklık, o kibir İstanbul'un her köşesini ihmale boğdu” açıklamasına yer verdi.Bulgur Palas’ın açılışında konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları ise şu şekilde:
Göz Nuru İstanbul
Tarihe sahip çıkmanın önemine işaret ederek “Ne yazık ki İstanbul'un tarihi ve kültürel mirası, uzun yıllar ihmal edilmiştir. Pek çok yanlış ve zararlı işler yapılmıştır. Özenli davranılmamıştır. Ve İstanbul'a, tabiri caizse, gözünün nuru gibi bakmak gerekirken, sıradan davranışlar sergilenmiştir. 5 yıldır bu değişti. İstanbul’un mirası 5 yıldır emin ellerdedir” dedi.
“Tarihe sahip çıkmak, öyle lafla olmaz”
"Bulgur Palas, aslında bizden önceki yönetimle aramızdaki zihniyet farkını ortaya koyan çok özel örneklerden birisi. Bizden önce İstanbul'un kamuya ait tarihi alanları, yapıları, bazı şahısların, imtiyazlı bazı dernek ve vakıfların kullanımına verilirdi. Biz ise, tam tersini yapıyoruz. Kamuya ait alanları, yapıları yeniden halka açmakla kalmıyor, Bulgur Palas örneğindeki gibi, ihmal edilmiş özel mülkleri de tüm İstanbulluların yararlanabileceği hale getiriyoruz.
Bu önemli bir anlayış farkıdır. Zihniyet farkıdır. Ahlak farkıdır. Tarihe sahip çıkmak, öyle lafla olmaz. İş yapacaksınız. İcraat yapacaksınız. Bizim yaptıklarımızı, gerekirse kopyalayacaksınız. Sorun yok, kopyalayabilirsiniz yani. Problem değil"
“Hükümetle belediye, aynı partiden olmalıymış. Bak sen!”
“Bugün İstanbul'un hizmet alması için farklı görüşleri olanlar var. Ne diyorlar? İlla hükümetle belediye, aynı partiden olmalıymış. Bak sen! Seçim yapmayalım o zaman. Muhtarlar da gitsin otursun evinde.
İstiyor ki, her şeyi ona teslim edelim. Neyse; biz onu yavaş yavaş emekli etmeye hazırlanıyoruz. Merak etmesin. Yıllarca İstanbul'u, hükümetle el ele yönettiler. O şımarıklık, o kibir, İstanbul'un her köşesini ihmale boğdu.
Sarayburnu'na gidin; biblo gibi şimdi. Çöplüktü. Beyazıt çöplüktü, biblo gibi. Haliç kıyıları pırlanta gibi, yemyeşil. Öyle değil mi? Bakın sadece burayı anlatıyorum. İşte Bulgur Palas, Beyazıt Meydanı…
Kara surlarının içine yüzlerce kamyon çöp yığdılar, çöp. Şimdi pırıl pırıl. Onun için işi bilene, ehline verince bu işler güzel oluyor. O bakımdan demokrasiye inancını kaybetmiş insanlara, demokrasiyi güçlü şekilde hatırlatacağız. Nerede? Az kaldı. 31 Mart'ta sandıkta. Bu sandığı biz çok seviyoruz.”
“25 yılda yapamadıklarını, biz 5 yılda yaptık”
“Farkında mısınız; İstanbul'un bu 5 yılını, son 25 yılla kıyaslıyorlar. Olsun, kıyaslasınlar. Çünkü o 25 yılda yapamadıklarını, biz 5 yılda yaptık. Gururla anlatıyoruz. Hükümet, belediye el ele olduğu dönemde, bizim yaptığımız kadar metroyu yapamadılar.
Yeni metroları biz yapacağız, yapmamamız için imzayı erteliyorlar. 31 Mart'ta, demokrasi dersini alsın, bak bir hafta içinde imzalayacak. Göreceksiniz. Yapamazlar. Çünkü niye yapamazlar biliyor musunuz? Bunlar şöyle bakıyorlar, ‘Bizden mi onlardan mı!’ Bu milletin hepsi bizim.
Anlayamadılar bunu hala. Biz, insanı insan olduğu için çok seviyoruz. Vatandaşları, ‘Bize oy verenler vermeyenler’ diye bölenlerin yaptığı işten var ya, kimseye hayır gelmez kardeşim.”
“Dini ve milli duyguları istismar etmeden”
“Biz; tarihimizi, inançları, dini ve milli duyguları istismar etmeden, 16 milyon İstanbulluyu eşit ve değerli kabul eden bir anlayışla devam edeceğiz çalışmaya. Hem de çok çalışacağız, onu söyleyeyim. Yani ben artık, ‘atom karınca’ diyorum ama, atom karıncayı da geçerim, onu söyleyeyim. Durmak yok. Biz, tarihimizi bu anlamda daha da güzel günlere eriştireceğiz. Emanetlerimizi, bu milleti birleştiren, bütünleştiren, manevi köprüleri, duygusal bağları güçlendirip, büyütmeye devam edeceğiz.”
Bulgur Palas Mimarisi ile Büyülüyor, Peki Bulgur Palas hakkında bilmemiz gerekenler neler?
Görkemli Mimarisi ile büyüleyen Bulgur Palas, İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından tasarlanan yapı, Birinci Ulusal Mimarlık akımının özelliklerini taşımaktadır. Milli Mimari, Milli Mimari Rönesansı ve Neo-Klasik Üslup olarak da bilinen Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi 1908-30 yılları arasına tarihlendirilir. Şatoyu andıran mimarisiyle Bulgur Palas, etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir avlu içerisinde büyük kagir bir yapı olarak İstanbul’un Fatih ilçesinde yer almaktadır. Taş-tuğla malzemeden inşa edilen yapının inşasında kullanılan malzemelerin bir kısmının yurt dışından getirildiği bilinmektedir. Tuğla duvarlar sıvasız olup sadece kuleli kısım sıvalıdır. Tavan döşemeleri çelik putrelli volta döşemedir. Bodrum kat, üç normal kat ve çatı katından oluşan konağın bir de kulesi bulunmaktadır.
İstanbul’da dünyaya gelen ve İtalya’da eğitim gören mimari Giulio Mongeri’nin İstanbul’da tasarladığı yapılar arasında Edoardo De Nari ile birlikte tasarladığı İstiklal Caddesi Saint Antonio Kilisesi projesi, Nurettin Bey Pavyonu, Generali Han, Taksim Cumhuriyet Anıtı kaidesi ile Bulgur Palas bulunmaktadır.
2021 yılında İBB satın aldı
Bulgur Palas, 2021 yılında özel mülk iken İBB olarak satın alındı ve kamusal kullanıma açılmak üzere İBB Miras tarafından restorasyonuna başlanmıştı. Restorasyonu tamamlanan Bulgur Palas, özel arşivlerin yer aldığı kütüphanesiyle, sergi salonuyla, sosyal alanlarıyla kapılarını açtı. Bulgur Palas'ta ayrıca Sarayburnu, Çemberlitaş, Süleymaniye, Fatih, Yavuz Selim ve Edirnekapı manzaralarının seyredilebileceği seyir terası da yer alıyor.
Bulgur Kralı Habib Bey’den İBB’ye “Bulgur Palas”
Şatoyu andıran görkemli yapısı, konumu ve yüz yılın üzerindeki tarihi sebebiyle birçok eski İstanbul fotoğrafında karşımıza çıkan Bulgur Palas, Bolulu Mehmet Habib Bey tarafından 1912 yılında İtalyan mimar Giulio Mongeri’ye tasarlatılmıştır. Öncesinde İttihat Terakki Cemiyeti’nin teşkilatlanmasında önemli görevler üstlenen ve Bolu mebusu seçilen Habib Bey, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ise iktisadi alanda yaşanan değişimler sebebiyle ordunun ihtiyaçlarının yerel kanallardan temini gerekmiştir. Bu dönemde cemiyetle olan bağlantıları sebebiyle imtiyazlar kazanan Habib Bey, vagon satın alarak Anadolu’dan buğday, arpa, bulgur gibi tahılların İstanbul’a ve cepheye nakledilmesi işlerini üstlenmiştir. Bu işten elde ettiği servet sebebiyle “Bulgur Kralı Habib Bey” olarak anılan Habib Bey tarafından yaptırılan konak da semt halkı tarafından “Bulgur Palas” olarak anılmaya başlamıştır. Mehmet Habib Bey’in konağın ücretini ve Osmanlı Bankası’ndan aldığı borçları ödeyememesi sebebiyle 1926’da Osmanlı Bankası’na devredilen bina, uzun yıllar Osmanlı Arşivi olarak kullanılmıştır.
Yedi Tepeli İstanbul’un bir tepesinde Bulgur Palas
Tarihi Yarımada’nın yedi tepesinden birinde yer alan Bulgur Palas, İstanbullular için yeni kültür-sanat odaklı bir yaşam alanı oluyor. Geçici sergi, kütüphane, atölye ve etkinlik alanlarıyla ve aslında uygun kalarak restore ettirilmiş, etkileyici mimarisiyle sanatseverlerin uğrak yerlerinden biri hâline geleceği düşünülüyor.