“Nasılsınız, iyi misiniz?

Önce bir konuda anlaşacağız. Gençler iktidar istiyorlar. İktidar onların hakkı. Gençleri iktidara getirmenin yolu, bu ülkede hiçbir ayrım yapmadan genci, ihtiyarı, kadını, erkeği hep birlikte iktidar için mücadele edeceğiz. Söz mü? Ben de size söz veriyorum. Kesinlikle ama kesinlikle Türkiye’yi farklı bir ufka taşıyacağız. Gençlerle beraber taşıyacağız. Kadınlarla beraber taşıyacağız. Hep birlikte taşıyacağız güzel günlere. Emin olun bu ülkeye baharı mutlaka ama mutlaka getireceğiz.  O güzel baharı getireceğiz inanın buna.

Efendim sizlere depremzedeleri ağırladığınız için, onları misafir ettiğiniz için, onları kucakladığınız için hepinize yürekten teşekkür ederim. Bu teşekkürü yapmak benim boynumun borcudur. Çünkü biz millet olarak tasada ve kıvançta beraber olmak zorundayız, birlikte olmak zorundayız. Bir çocuk açsa 85 milyonumuz aç demektir. Bir çocuğumuz eğer karanlıkta kaldıysa elektrik parasını ödeyemediği için annesi babası, 85 milyonumuz karanlıkta kalmış demektir. Borcu olduğu için, doğalgaz parasını ödemediği için doğalgazı kesiliyor ve soğukta kalıyorsa aslında 85 milyonumuz soğukta kalıyoruz demektir. O nedenle beraber olmak, tasada kıvançta beraber olmak, beraber mücadele etmek ve ayrışmak değil, kardeşçe kucaklaşmaya ihtiyacımız var. O kucaklaşmayı getireceğiz. Kavga etmeyeceğiz, beraber olacağız, birlikte olacağız, kucaklaşacağız. Türkiye'ye yeni bir ufuk getireceğiz. Bu ufku getireceğiz, bunun sözünü veriyorum. Söz, yine söz, Bay Kemal sözünden dönmez.  

‘Ürgüp’ün üzümü Kemal tutar sözünü…’ Eyvallah.

Endişe etmeyin. Hak, hukuk, adalet doğrudur. Hepsine katılıyorum.

Şimdi yaşadığımız bir sorun var. Türkiye'nin genelinde ve burada da yaşadığımız ciddi bir sorun var. Kırsal boşalıyor, köyler boşalıyor ve köylerde doğru dürüst üretim yapılamıyor ve sorun çok ciddi. Gençler de köylerden ayrılıyorlar ve onlar da üretim zincirinden kopuyorlar. O nedenle yapmamız gereken bir şey var. Çiftçiyi toprağa küstürmeyeceksin, üreticiyi küstürmeyeceksin. Onlar üretecekler, onlar üretecekler, onlar kazanacaklar ve 85 milyonun karnı doyacak. Biz bugün her şeyi dışarıdan alıyoruz. Buğdayı dışarıdan alıyoruz, samanı dışarıdan alıyoruz, canlı hayvanı dışarıdan alıyoruz, eti dışarıdan alıyoruz, yulafı dışarıdan alıyoruz, mısırı dışarıdan alıyoruz, şekeri dışarıdan alıyoruz. Her şeyi dışarıdan alıyoruz, neden? Koskoca Türkiye, zengin bir Türkiye, topraklarımız var, suyumuz var, güneşimiz var, çalışkan insanlarımız var neden dışarıdan alıyoruz, hangi gerekçeyle dışarıdan alıyoruz? Milliyetçilik dediğin önce üretim. Milliyetçilik dediğin yabancıya el avuç açmaz. Milliyetçilik dediğin zenginleşir. Zenginleşen bir Türkiye, sözü dinlenen bir Türkiye. Asıl arzumuz bu. Üreteceğiz. Bakın pandemi şunu gösterdi. Arabanız olmayabilir, eviniz olmayabilir, koltuğunuz olmayabilir, buzdolabınız olmayabilir ama günde bir sefer, iki sefer yemek yemek zorundasınız. Kim üretecek, kim? Çiftçi üretecek. Elin oğlu üretiyor, biz tüketiyoruz. O kazanıyor, biz kaybediyoruz. Bu mudur milliyetçilik? Biz üreteceğiz, biz kazanacağız ve biz dünyaya meydan okuyacağız. Milliyetçilik budur. Teknolojide ilerleyeceksin, üniversitelerin bilgi üretecek. Aksi halde boş bir sürü laf söyleyeceksin. Olmaz bunlar. Üreteceksiniz. Bakın sözüm söz, kırsalda çalışan bütün kadınların ve bütün gençlerin sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek. Çalış kardeşim, üret kardeşim, kazan kardeşim, milletin karnını doyur; ama söz veriyorum, senin sosyal güvenlik primini ben ödeyeceğim, emekli olacaksın sen, emeklilik hakkını kazanacaksın sen. Bunu yapmak zorundayız. Bereketli topraklarımız var tütünümüzü yok ettiler, bereketli topraklarımız var üzümümüzü yok ettiler. Böyle bir şey olur mu? Her şey dışarıdan gelecek. Dışarıdan gelecek, dışarıya dolar ödeyeceksin. Biz üretirsek dolar değil Türk liramız var, adı üstünde Türk lirası. Türk lirasını pula çevirdiler. Bir de ortalıkta geziyorlar biz milliyetçiyiz diye! Siz kim milliyetçilik kim?

Bakın, Nevşehir’de son 3 yılda daire fiyatları yüzde 450 artmış. Bazen diyorlar ki, gençler neden umutsuz, gençler neden geleceğini göremiyor? Bakın, benim kuşağım, biz babalarımızdan daha iyi bir eğitim aldık ve onlardan daha iyi bir yaşam standardı sağladık. Bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız bizden daha iyi eğitim aldılar ama bizden daha düşük bir gelire mahkum ediliyorlar. Ve bizim gençlerimiz diyor ki, üniversiteyi bitirdim, annem, babam fedakarlık yaptı. Şimdi iş arıyorum, işim yok, zor bela asgari ücretle bir iş bulsam ne araba alabilirim ömür boyu, ne ev alabilirim ömür boyu diyor. O zaman ben burada niye kalayım diyor. Eğer ben yurtdışına gidersem ev de alırım, araba da alırım, asgari ücret bütün bunların hepsini karşılar diyor. O zaman gençler benim size sözüm var, bu ülkede kalacaksınız, bu ülkede üreteceksiniz, bu ülkede kazanacaksınız, bu ülkeyi büyüteceksiniz ve bu ülkeyi zenginleştireceksiniz.  

Şanlıurfa’ya gittim. Şanlıurfa’da çiftçiler şikayet ediyorlar elektrik fiyatları çok yüksek diye. Buralarda da… Çünkü yer altından su çekiyorlar, elektrik lazım. Faturayı ödemiyorlar, fatura yüksek. Onlara şunu söyledim, ‘Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını bize verin elektriği en geç iki yıl içinde bütün çiftçilere bedava vereceğiz’ dedim. Dediler ki, ‘Vay efendim elinden tutan mı var, yap...’ Yaptık. Denizli’nin Bozkurt ilçesinde Belediye Başkanımız güneş santrallerini kurdu ve çiftçilere elektriği bedava veriyor. Antalya Büyükşehir aynı şekilde yaptı, çiftçilere elektriği bedava veriyor. Şimdi Allah nasip ederse göreceksiniz burada da aynı şey olacak. Türkiye sathında da aynı şey olacak. Bazen diyorlar ki, ‘Nasıl olur da bedava verirsin?’ Allah’ın güneşi bedava kardeşim! Dışarıdan petrol alıyorlar dolar veriyorlar, kömür getiriyorlar dolar veriyorlar, doğalgaz getiriyorlar dolar veriyorlar, elektrik fiyatları pahalı. Biz alacağız sıfır faizle. Kredi alacağız çünkü yeşil enerjiyi bütün dünya destekliyor. Sıfır faizle alacağız. Milyonlarca dönüm arazimiz var, taşlık arazi, kullanılmayan arazi. Güneş panellerini kuracağız, güneşi elde edeceğiz. Güneşten de bize fatura gelmeyecek çünkü bedava. Peki diyebilirsiniz ki, neden bunlar yapmıyorlar. Çünkü petrol lobisine teslim olmuş durumdalar. Doğalgaz lobisine teslim olmuş durumdalar, kömür lobisine teslim olmuş durumdalar. Onlar yandaş için çalışırlar, Bay Kemal vatandaş için çalışır.

Benim saraylarda gözüm yok öyle saraylarda oturalım diye. Ben rahatsız olurum zaten sarayda oturmaktan. Ne yapacağım ben sarayı? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mütevazı bir köşkü vardır, Çankaya'dır. Mansur Başkan söyledi, hep beraber Çankaya'ya yürüyeceğiz. O Çankaya milletin Çankaya’sıdır. Milletin onurudur, milletin gururudur. O Çankaya’da cumhuriyetin bağımsızlığı ilan edilmiştir. O Çankaya’da Milli Kurtuluş savaşının temelleri atılmıştır. Niye Çankaya’yı terk edelim? Niye tarihimize sırtımızı çevirelim. Neden saraylar? İsraf günahtır, günah. Zaten altı lider söz verdik, çıkaracağımız bir numaralı genelge, savurganlığı önleme genelgesi olacak. ,

Söz verdim, size de söz vereyim. İlk yapacağımız işlerden birisi, Cumhurbaşkanı var ya, 16 uçağı var, 16 uçağı satacağım, orman yangınlarını söndürmek için yangın söndürme uçakları alacağız. Yazın bir tarafa. Bay Kemal unutmaz, Bay Kemal verdiği sözü tutar. Ağaç yanıyorsa benim yüreğim yanıyor demektir. Orman yanıyorsa benim yüreğim yanıyor demektir. Bir ağacın yetişmesi kaç yıl sürüyor. Bize oksijen varsa o yeşil ormanlar yüzünden var. O florayı korumak lazım, oradaki canlıları korumak lazım. Yangın çıktığı zaman bir kaplumbağa nasıl kurtulacak? Düşünebiliyorsunuz. Yüce Yaradan’ın yarattığı her şeye saygı duymamız lazım. Akdeniz havzasının iklim değişikliğiyle büyük yangınlar geçireceğini düşünmemiz ve görmemiz lazım. 16 uçağı bekleteceğine satarsın kardeşim, yangın söndürme uçakları alırsın. Orman yangını mı çıktı, hemen oraya gidilir ve yangın söndürülür. Bunları yapacağız, hiç endişe etmeyin.

Motorları maviliklere hep beraber süreceğiz, hiç endişe etmeyin. Ve bu ülkeye baharı getireceğiz, hiç endişe etmeyin.

Bu ülke dünyanın en güzel ülkesi. Zaman zaman kamuda görevliyken yurt dışına giderdik. Türkiye'ye dönmek böyle her zaman ama her zaman önceliklerimiz arasında. Aman bir an önce ülkemize gidelim. Çünkü bizim ülkemiz gerçekten de dünyanın en güzel ülkesi, en renkli ülkesi, en zengin ülkesi. Ama zenginliğimizin farkında değiliz. Zenginliğimizi birileri sömürüyor, birileri yiyor zenginliğimizi. Birilerine hizmet ediliyor. Sizin için hizmet edeceğim, halkımız için hizmet edeceğim, milletimiz için çalışacağım. Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olmasın diye başta beşli çeteler, uyuşturucu baronları bir sürü adam tutuyorlar, bir sürü iftira atıyorlar. Ne yaparsanız yapın, burnunuzdan fitil fitil getireceğim! Söz veriyorum, fitil fitil getireceğim!

Öyle uyuşturucu baronları kalkacak bizim gencecik çocuklarımızı zehirleyecek, beyefendiler de bunları dikkate almayacak, uyuşturucu baronlarını hapishanelerden serbest bırakacak. Uyuşturucu baronları Türkiye'ye gelecek, Türkiye'de hesaplaşacak ve bizim siyasetçiler bunu seyredecek. Uyuşturucu baronlarının da burnundan getireceğim!

Bu milleti soyan, dolarla, avroyla paraları alan, aldıkları paraları İsviçre’ye, Londra’ya, Fransa’ya, Amerika’ya götüren, ‘Bay Kemal bunları bulamaz’ diyen o insanlar şunu çok iyi bilsinler; Bay Kemal Türkiye'den kaçırılan her kuruş hesabın hangi bankada olduğunu, kaç lira olduğunu biliyor ve tamamını getireceğim, bu millete vereceğim. Bizim bir komisyonumuz var, 6 liderin oluşturduğu komisyon. O komisyonu kuracağız, göreceksiniz. Paraların nereye gittiğini biz biliyoruz. Aldılar,  götürdüler. Efendim neymiş Manhattan'da 35 katlı gökdelen yapıyorlar, öğrenci yurdu. Adam güler ya, metrekaresinin Manhattan’da 10 bin dolar, kirası 10 bin dolar. Öğrenci yurdu diye bizi kandıracaklar. Bay Kemal yer mi bunu? Yemez. O 35 katlı binayı da bu ülkenin tapusu olarak kaydedeceğim. Göreceksiniz bu ülkenin tapusu olarak. Öyle kaçırdıkları paraların nereye gittiğini biliyorum. Hepsini biliyorum.

Ben söz verdim, dedim ki ‘Ramazan Bayramında, Kurban Bayramında emeklilere birer maaş ikramiye verilsin. Asgari ücret kadar verilsin.’ 2015'te söyledim. O zaman bağırdılar 'Vay efendim parayı nereden bulacaksın'. Ben bulurum, niye bulmayayım, Türkiye zengin ülke. Paranın nereye gideceğine kim karar verir? Siyasi otorite karar verir. Sen beşli çeteye verirsin, ben vatandaşa veririm. Bu kadar basit, bu kadar kolay. Önce itiraz ettiler, bir süre sonra verdiler. Düşük rakam tuttular. Şimdi geçenlerde söyledim, ‘Asgari ücret kadar vereceksiniz.’ Vermediler. Önümüzde Kurban Bayramı var. Kurban Bayramında Allah nasip ederse Çankaya’da olduğumuzda göreceksiniz, Kurban Bayramında bankaya gideceksiniz, 15 bin liranızı çekeceksiniz ve torunlarınıza harçlık vereceksiniz. Hiç unutmayın. Emekli ne demektir biliyor musunuz? Emekli şu demektir; bu ülkenin büyümesi için, bu ülkenin kalkınması için alın teri döken, çaba harcayan, kazanan, geçimini sağlayan, sosyal güvenlik primini ödeyen- çünkü maaşından kesiliyor- Türkiye’nin kalkınmasına katkıda bulunan, zamanı gelince de emekli olan ve güzel bir hayat sürmek isteyen kişi demektir. Kişi emekli oluyor, geçinemiyor. Para ver, para yok diyor. Beşli çeteye verme. Hayır, onlara vereceğim diyor. Ama Türk lirası değil dolar olarak vereceğim diyor, avro olarak vereceğim diyor. Arkadan çıkıyor Bay Kemal’i suçluyor, niye onların paralarını kesersin diyor. Ben keseceğim! Kul hakkı yemedim, yedirmeyeceğim de!

Şimdi bize arada bir milliyetçilik dersi veriyorlar. Siz kim, milliyetçilik kim? Allah aşkına söyler misiniz bana? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez kendi topraklarımızı terk ettik. Süleyman Şah Türbesini kaçırmadılar mı bunlar? Bayrağımız indirmediler mi? Süleyman Şah Türbesini başka bir yere getirmediler mi? Götüreceğim, götüreceğim, gençler götüreceğiz onu, beraber götüreceğiz. Bayrağımızı götüreceğiz, vatan toprağına, Süleyman Şah Türbesini götüreceğiz. Bayrağımızı dalgalandıracağız ve bütün dünya selam duracak. Buna inanın, bunu yapacağız.

Suriye’de 34 askerimiz şehit oldu. Vuran kimdi? Rusya. Peki, Cumhurbaşkanı ne yaptı? Putin’e gitti. Ya arkadaş şehit olan Rus askeri değil, bizim askerimiz. Vuran biz değiliz, Rusya. Sen niye oraya gidiyorsun? Oraya gitti, Putin aldı, kapıda bekletti, kronometreyi çalıştırdı, dakikalarca kapının önünde bekletti, bütün dünyaya gösterdi, işte bunların Cumhurbaşkanı budur diye. Bay Kemal bunu yer mi? Bay Kemal böyle bir haksızlığa katlanır mı? Ülkesinin itibarını savunan kim olursa olsun, böyle bir tabloyu Türkiye Cumhuriyeti Devleti hak etmiyor. Allah aşkına söyler misiniz? Elin oğlu bağırıyor, bak beni kızdırma diyor Trump, kızdırırsan senin malvarlığını açıklarım diyor. Bir tek cümle kullanmadı, bir tek cümle. Ama Bay Kemal olsaydı şunu söylerdi; ‘Benim malvarlığımı açıklamazsanız namertsiniz siz…’ bunu söylerdi. Onun için onların bize verecekleri milliyetçilik dersi yoktur.

Değerli kardeşlerim, iki kırmızıçizgimiz var. Bayrak ve vatan. Bayrağımız ve vatanımız bizim kırmızıçizgimizdir. Dolayısıyla hep birlikte hazırlık yapacağız, hep birlikte çalışacağız. Türkiye zor koşullar altında. Fakirleşme giderek artıyor, birileri zenginleşirken geniş halk kitleleri yoksullaşıyor. Bunu çözmemiz lazım, bunun önüne geçmemiz lazım. Bunun için bir iktidar değişikliğine ihtiyacımız var. Sizden bir isteğim var. Allah aşkına şu kul hakkı yiyenlere oy vermeyin, Allah aşkına oy vermeyin!

Evet, hiç endişe etmeyin, birleşe birleşe kazanacağız. Beraber kazanacağız. Türkiye kazanacak, gençler kazanacak, kadınlar kazanacak, engelliler kazanacak, işçisi, köylüsü, emeklisi, memuru, herkes kazanacak. Herkesin kazandığı bir Türkiye. Hiç kimsenin zarar etmediği bir dünyayı yeniden inşa edebiliriz. Yeter ki, baştakiler siyasette zenginleşmesinler. Temel sorun orada. Platon tam 2bin 400 yıl önce söylemiş. Demiş ki, ‘Devleti yönetenler yönettikleri süre içinde zenginleşiyorlarsa milletin hakkını korumazlar, malvarlıklarını korurlar’ demiş. Doğru mu? O nedenle bizim malda mülkte gözümüz yok. Çok şükür karnımız doyuyor. Milletin karnının doyması lazım. Açlığın, yoksulluğun olmaması lazım. Herkesin işinin, herkesin gücünün olması lazım. Her evde huzurun, her evde bereketin olması lazım. Vatandaşlar arasında hiçbir ayrımcılığın olmaması lazım.

Sözlerimin sonunu şöyle bağlayayım. Bizim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın güzel bir sloganı vardı. Ne diyordu? Her şey çok güzel olacak. İnanın her şey çok güzel olacak ve bu ülkeye bahar gelecek. Baharları hep beraber getireceğiz.

‘Sinan Ateş’i unutma’ diyor. Asla unutmayacağım. Sinan Ateş'in katillerini yakalayıp adliyeye teslim edeceğim, hiç endişe etmeyin.

Sağ olun, var olun diyorum.”

Editör: Rümeysa Şahin