Yalova’nın Elmalık Köyü’nde sessiz bir nostalji yaşanıyor. 70 yaşındaki Ulvi Anaç, yarım asırdır sahip olduğu 1976 model traktörüyle bağını hiç koparmamış. Yıllarını ziraatla geçiren Anaç, at arabasından traktöre geçişin hem teknik hem de duygusal bir devrim olduğunu anlatıyor. O traktör ise hâlâ ayakta. Hem de yepyeni haliyle. Bu dönüşümün ardında ise oğlunun, sanatçı Hakhan Anaç’ın sessiz ama anlamlı bir sürprizi yatıyor. Hakhan Anaç’ın girişimiyle adeta fabrika çıkışına döndürülen bu traktör, bir makineden çok daha fazlası.
“Atlardan bıktım, traktör istedim”
Ziraatla uğraşmaya küçük yaşlarda başladığını anlatan Ulvi Anaç, “At arabası kullanırdım, ama artık çok yorulmuştum. Atlardan bıkmıştım” diyor. Askerden dönmeye yakın bir zamanda babasıyla yaşadığı diyaloğu da şu sözlerle aktardı:
“Askerliğimin bitmesine iki ay kalmıştı. O yıl elma satmış babam. Bana ne istiyorsun diye sordu. Traktör istiyorum dedim. Ben dönmeden önce almış. Eve geldiğimde traktör kapının önündeydi. O günden beri bizimle.”
O traktör, 1976 model İtalyan malı bir Fiat. Ve tam 49 yıldır Elmalık’ta, aynı ailede, aynı arazilerde dönmeye devam ediyor.
“Salatalıktan elmaya, oradan hayvancılığa”
Ulvi Anaç, traktörle birlikte gelişen üretim hayatını şöyle özetliyor:
“Başta salatalık, kabak, patlıcan gibi sebzeler ektik. Sonra elma bahçesi kurduk, ağaçları büyüttük. Elmacılığa geçtik. Derken hayvancılığa başladık, ahırı yaptık. Şimdi emekliyim, yaş 70. Ama o traktör hâlâ duruyor.”
“Kıyamıyorum, çocuklarım el attı”
Yıllar geçtikçe traktör yıpranmış. Yağmurun, güneşin altında yıllarca beklemiş. Kaportası çürümüş, lastikleri bitmiş. Ama Ulvi Anaç ona kıyamamış:
“Ben o traktöre kıyamıyorum. O benimle mezara kadar gelecek. Allah razı olsun, çocuklarım onu baştan aşağı yeniledi. Hediye ettiler bana. Gözüm gibi bakıyorum şimdi.”
Sanatçı oğuldan babaya nostaljik bir sürpriz: “Babam yeni traktör istemedi, biz de onu baştan yarattık”
Yalovalı sanatçı Hakhan, babasının traktöre olan bağlılığını bildiği için ona yeni bir traktör almak istemiş ama başarılı olamamış:
“Babam istemedi. ‘Motoru sağlam, gücü yerinde, dönerken çok kıvrak’ dedi. Bu İtalyan üretimi traktör onun için sadece bir araç değil, bir hatıra. Biz de onu baştan aşağı yenileyelim dedik.”
Hakan Anaç, parçaların peşine düşmüş. Manisa’daki bir firma sayesinde kaportadan farlara, lastiklerden elektrik aksamına kadar her şeyi temin etmiş. Bursa’dan lastikler, Yalova’dan usta derken ortaya adeta fabrika çıkışlı bir traktör çıkmış:
“Parçaları Manisa’dan bulduk. Farlar, kaporta, çamurluklar, elektrik aksamı... Hepsini toparladık. Bursa’dan lastikler geldi. Yalova’da bir usta ile anlaştık. Usta sağ olsun, traktörü neredeyse 76’da bayiden çıkmış hâline getirdi.”
“Çocukluğum traktörün direksiyonundaydı”
Hakhan Anaç’ın traktörle duygusal bağı çocukluk yıllarına uzanıyor:
“6 yaşımda traktörün direksiyonuna oturmuşum, fotoğraflarım var. Babam ilaçlama yaparken direksiyonu ben tutardım. O anılarla büyüdüm. Şimdi bu traktör, bizim geçmişimizle kurduğumuz bağı temsil ediyor.”
“Artık yılda iki kere kullanıyoruz, ama o hep bizimle”
Ulvi Anaç, traktörün artık sembolik ama hâlâ işlevsel olduğunu söylüyor:
“Senede bir iki defa ufak tefek işlerde kullanıyoruz. Ama asıl değeri başka. Bu traktör benim geçmişim, emeğim. Allah razı olsun çocuklarımdan. Gözüm gibi bakacağım artık.”
Yarım asırlık sadakat ve emek
Bugün, 76 model o traktör hâlâ yılda birkaç kez kullanılıyor. Ulvi Anaç, onun bir makine değil, bir emek sembolü olduğuna inanıyor. Yenilenmiş haliyle adeta geçmişin bir yadigârı, geleceğe taşınan bir miras gibi duruyor.
Ulvi Anaç sözlerini şöyle bitiriyor:
“Bu traktör benim hayat arkadaşım gibi. Onunla toprağı sürdüm, ailemi doyurdum. Artık çalışmasam da, o orada durdukça ben huzurluyum.”