Yalova basınına çeki düzen gelmesi için gazetelerde, haber sitelerinde okur temsilciliği (ombudsman) köşesinin olması lazım.
Neden mi böyle düşünüyorum;
Yavuz Baydar okur temsilcisi olduğu Sabah gazetesinden kovulmuş. Gerekçesi de Baydar’ın başka gazetelerde, mesela NY Times’ta da medya eleştirilerini dile getirmesi…
Konuyla ilgilenenlerin bildiği gibi Baydar’ın köşesinde yazısı sansür yedikten bir iki hafta sonra yazdığı ikinci yazı da yayınlanmıyor, sonrasında da gazeteyle ilişkisi yukarda belirtilen sebepten kesiliyor.
Ne yazmış Baydar yayınlanmayan yazısında; ombudsman’ın yani okur temsilcisinin ne iş yaptığını, bunu yaparken hangi değerlere bağlı kalması gerektiğini ve hangi durumlarda ombudsmanlığın gereksiz olduğunu yazmış.
Şu cümleler çarpıcı; “Ombudsman'ın aktardığı görüşler, kişisel yorumlar, yazı işlerinde çoğu kez olumsuz karşılanır. Yaygın meslek kültürünün gereğidir bu: gazeteci başkalarından hesap sormayı doğal bulur, ama kendisinden hesap sorulmasını pek istemez. Ancak, kurala göre şu nettir: Ombudsmanlık ne kendini beğendirmek üzerine işler, ne de gazetenin avukatlığı üzerine”
Bugün iddiayla söylemek lazım ki, tel tel dökülen, hem gazetecilerin hakları hem haber etiği hem mesleğin saygınlığı hem de liyakat açısından yerlerde sürünen, hadi insaflı olalım, istenilen seviyede olamayan bir yerel basınımız var ise, bunu toparlayacak yegane kurum ombudsmanlık yapılanmasıdır.
Okur temsilcisi, Yalova genelinde az sayıda olan ama nitelik bakımından düzey atlamakta zorlanan biz muhabirlerin haber yazım kalitesinin artmasına neden olabileceği gibi, haberlere bakış açısının gelişmesi, perspektifin genişlemesine de katkı sağlayabilir. Ayrıca yaklaşan seçimler öncesinde artabilmesi olası siyasetçi-gazeteci bağlantılarının okura sırf manipülasyon şeklinde yansıtılmasını da sınırlayabilir.
Yine çatıyı Baydar’ın yazısı üzerinden devam ettirirsek şunu söylemekte elzemdir; partizan basında ombudsmanlık gerekli olmayabilir. Böyle diyor Baydar, aksi durumdaki gazetelerde mutlaka ombudsmanlığın olması gerektiğini es geçmeyerek. Ama öyle olsa da, yani ülke genelinde olduğu gibi, Yalova genelinde de partizan duygularını gazete sayfaları üzerinde somutlaştıracak bir okur kitlesinin bulunduğunu kestirsek dahi, içe bakış ve özeleştiri yeteneğimizi kaybetmemeli, bunları umursamadan ve bütün ipleri elimize aldığımız etik kaygıların yok sayıldığı bir haberciliğin, içinde yaşadığımız toplumda bozunma ve dejenerasyondan başka, bir de birkaç gazeteci müsveddesinin cebini doldurmasından başka bir şey getirmeyeceğini de fark etmemiz, dikkate almamız gerekir.