Yeni hayvan hakları yasa tasarısı hayvan severlerin tepkilerine neden olurken, gönüllü, hayvan hakları konusunda duyarlılığıyla Yalova’da yapılan çalışmalarda ön planda olan, felçli kediye sahip çıkarak evinde yıllardır bakan ve kendisini hayvan korumacı olarak tanımlayan Paşakentli Fatma Tuğba Er, petshoplarda hayvan satışına, hayvan barınaklarına, yeni hayvan hakları yasa tasarısından, Yalovalılar’ın duyarlılığına kadar birçok konuda özel bir günde ‘4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde, hayvan severlerin duygu ve düşüncelerine Yalova Gazetesi aracılığıyla tercüman oldu.


N.İLÇİN- Biliyorsunuz yeni ‘Hayvan Hakları Yasası’ şu anda gündemi meşgul ediyor. Hayvan severler yeni yasa tasarısını protesto etme amacıyla 30 Eylül Pazar günü Türkiye’nin dört bir tarafında meydanlarda eylem gerçekleştirdi. Öncelikle bir hayvan sever olarak tam da 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’nde bu tasarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
T.ER- Ben kesinlikle ölüm yasası olduğunu düşünüyorum. İki tasarı var şu anda hükümetin ki birisi geri çekildi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın tasarısı şu an gündemde. Barınaklarda otuz hayvana bakılamazken, ormanlarda onca hayvana bakılması hayal bence. Evde bakılacak hayvana sınırlama getirilmesi düşünülüyor. Bu nasıl olacak uygulamada korkunç, hayvanlar insanlardan uzak tutulmamalı, çünkü onlar bahsettiğimiz burada ağırlıklı olarak kedi ve köpekler… İnsanların sevgisiyle yaşama tutunuyorlar. Bu hayvanları özellikle kedileri ormana salarsanız, bunları yabani hayvanlar çakallara yem yaparsınız, Osmanlı’nın son  zamanında İstanbul’da sokak hayvanları toplanarak Hayırsız Ada’ya getirilmiş ama sonuç korkunç olmuş, hayvanlar açlıktan birbirlerini yiyecek noktaya gelmişler.

N.İLÇİN- Hayvan severler olarak nasıl örgütleniyorsunuz, yaptığınız çalışmalar daha çok bireysel baz da mı kalıyor, ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
T.ER- Birkaç arkadaşım var bu konuyla ilgili, özellikle mücadele veren,  ancak denememize rağmen bir oluşum ne yazık ki Yalova’da kurulamadı. Geçen yıl okulda bir eğitim çalışması yaptık ve öyle kaldı. İki yıl önce de 5199 sayılı yasaya karşı yaptığımız bir mitingti hayvan severler olarak. Türkiye genelinde yapılan eşzamanlı bir çalışmaydı. Hayvana tecavüzün Kabahatlar Kanunu’ndan çıkarılıp Ceza Yasası kapsamına alınması için mücadele verdik ve kabul edildi. Tabii bu da yeterli değil, hayvanlara yapılan işkence sonucu öldürmek ceza yasası kapsamında alınıyor, bence göz boyamadan ibaret bir madde.

N.İLÇİN- Hayvan sever bir insan olarak, nasıl gönüllü bir hayvan hakları savunucusu oldunuz, hangi süreçleri yaşadınız, sizi bu tür mücadelelerin içerisine iten dönüm noktası ne oldu?
T.ER- Çocukluğumdan beri doğa ve hayvanlara sıcaktım. Ancak hayvan sevgisini daha önceleri kedi ve köpeklere su vermekten ibaret sanırdım. Mahallemizde dört yıl önce köpekleri toplu olarak zehirlediler. O zaman onlara gıda vermekle bakmış olmuyoruz diye düşünmeye başladım. Ondan sonra araştırmaya başladım ve kanunu öğrenmeye gayret ettim. Yasayı belediyeye karşı işletmeye çalıştık. Belediyelerin sokak hayvanlarını rehabilite etme yöntemiyle ilgili yönetmelik var. Hayvanları rehabilite ederken yakalanmalarında en son aşama veteriner eşliğinde uyuşturarak almak. Ancak gözlemlerimize göre belediye bu işe sondan başlıyor. 

Mahallemizde aşırı doz iğneyle köpeğin ölümüne neden oldular, o birimde çalışan veteriner olmayan kişiler bu işi  yapınca iğnenin dozunu ayarlayamıyor, bu konuyla ilgili duyarlı olunması gerektiğini düşünüyorum. Vatandaşlar da bu çalışmaları yapan ekiplere karşı sorgulayıcı olsunlar, veteriner ya da bu konuda ehil kişiler olmasına dikkat etsinler. Ne yazık ki hayvanların çoğu bu uyuşturucu iğneyle hayatını kaybediyor. Kolayı seçmek yerine en sağlıklı yöntemi kullanmalılar. Kafes kurup yakalamak bir angarya olarak görülüyor. Önemli bir sorun da hayvan barınağı sorunu… Yalova’da barınak şu anda kaldırıldı, bu konuya bir an önce çözüm bulunmasını istiyoruz, hayvan severler olarak. Bir çok belediyenin ilçe ve illerde  parklarda, yeşil alanlarda yerleştirdiği otomatik su kapları var Bu konuyla ilgili sponsor da bulalım dedik. 

Belediye yetkilileriyle bu konuyu görüştük ancak bir sonuç henüz alamadık. Ayrıca ilgili yasa gereği belediyelerin mesai saatleri dışında yaralanan hayvanlar için hizmet alımı yapmaları gerekiyor. Bununla ilgili de yazı yazdım, ancak cevap alamadım. Besleme odakları yani besleme noktaları belirlenerek, hayvanların orada beslenmesine alıştırılması gerekiyor. Gönüllü vatandaşlar da besleme odakları dediğimiz belirlenen yerlerde hayvanları besleyebiliyor, bu çevre temizliği açısından da önemli. Hayvanları belli bir yere toplamak açısından da önemli bir çalışma. 

N.İLÇİN- Yalovalıların hayvanlara karşı duyarlılığını nasıl buluyorsunuz?
T.ER -Yalova halkı özellikle bizim mahallemiz özelinde konuşursak, son yıllarda bazı duyarlı insanların davranışlarıyla bu iş dalga dalga yayılmaya başladı. Duyarlılık son zamanlarda medyada bu işlerin dile getirilmesinin de etkisiyle arttı. Doğru işler yapılarak, yerel yönetimler de destek olursa halkın ilgisi de sürecektir. Basının da bu konuyu gündemde  tutması önemli. 

N.İLÇİN- Pet shoplarda hayvan satılmasına nasıl bakıyorsunuz bir hayvan sever olarak, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
T.ER- Ticari bir eşya gibi alım satımına karşıyız hayvanların. Sokaklar yaz sonlarında cins hayvanlarla doluyor. Alıyorlar bakamıyorlar, sokağa bırakıyorlar, cins kedi köpekleri alıp sonunda bakamayıp bunları sokağa bırakıyorlar. Ev yaşamına alışmış hayvanların sokağa bırakılması onlar için çok zor. Geçenlerde televizyonda seyrettim, bir baba kızına bak bu kediyi yazlık için aldık diyordu, bu çok korkunç bir şey, alınıp satılması. Hayvanı sevmekle  bakmak çok farklı. Bu kararı almak çocuk sahibi olmaya karar vermek gibi bir şey, bunu çok görüyoruz. İki gün sonra tüy döküyor diyorlar, bu hayvan yani bunu yapamazsınız. Araştırmalar gösteriyor ki hayvana tecavüz, işkencenin bir sonraki adımı ise insana işkence suç makinesi ya da katil olmasıdır. Geçmişine inildiğinde seri katillerin birçoğunun geçmişinde hayvana tecavüz ve işkence olduğu görülmüş. Bu dinimizde de var, hayvana işkence günah sayılıyor, ama bizim insanımız camiden çıkıp orda gördüğü köpeği ayağıyla tekmeliyor… Bu da dikkat çekilmesi gereken bir durum.

N.İLÇİN- Zaman zaman köpeklerin toplu olarak öldürüldüğü şeklinde yaşanan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce böyle bir şey neden yapılır
T.ER- Modernleşmeyle birlikte Avrupa’da salgın hastalıklara karşı sağlıklı bir toplum yaratma adına sokak hayvanlarını ortadan kaldırdılar. Tanzimat Döneminde bu durum bize de sirayet etti. Hayırsız Ada olayı gibi. Belediyeler itlaf ekipleri kurdular. Ama medyanın kamuoyunun tepkileriyle, hayvanların toplu itlafına tepkisel bilinç oluşmaya başladı. Bundan sonra Avrupa Birliği süreci de bunu geliştirdi. Şu anda bilinç arttı. Böyle itlaf ekipleri kurularak hayvanların toplu biçimde ortadan kaldırılması doğru değil. O dönemlerde bu itlafı yapan ekiplerin içinde çalışanlardan sonra intihar edenler, psikolojisi bozulanların da olduğunu duyuyoruz. Osmanlı’nın parlak ve ihtişamlı olduğu dönemlerde ise hayvanlar için vakıflar kurularak, sokak hayvanları ve güvercinler için kuş yuvaları yapılarak hayvanlara sahip çıkılmıştır. Bunları düşünerek tarihimizden de örnek almalıyız. Bu konuda Hz.Muhammed’in ve Türkler’in geçmişinde de çok güzel örnekler vardı. Aslında insanlığımızdan azıcık bir şey kaldıysa vicdani olarak buna müsaade etmememiz gerekiyor.