Yüzyılın röportajı 100 yaşındaki Emekli Öğretmen Abdurrahman Gezer Yaşadığı 100 yılı anlattı.
KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI BAŞLIYOR
Kalkınma hamlesi hızlı bir şekilde etkisini göstermeye başlamıştı. Eğitime büyük önem veriliyordu. Köy Enstitüleri açılmış köylerden öğretmen yapmak için köy çocukları toplanmaya başlanmıştı. İşte Abdurrahman Gezer’in hayat hikayesi bundan sonra Savaştepe Köy Enstitüsü’nde devam ediyor.
KÖY ENSTİTÜSÜNE NASIL GİTTİ.
Burhaniye İlçesi Gömeç Nahiyesi Kerem Köyüne bir gün bir jip geldi. Köyde herkes işinde gücünde ortalıkta konuşacak pek kimse yok. Birkaç yaşlı ve köyün İmamı Hacı Ahmet caminin gölgesinde oturmuşlar namaz vaktini bekleyip sohbet ediyorlar. Jeepten kravatlı bir adam indi bu adam Savaştepe Köy Enstitüsü Müdürü Sıtkı Akay’dı. Jipin gürültüsü duyan birkaç kişi daha geldi. Gelenler arasında Abdurrahman Gezer’de vardı. Müdür Akkay toplanan yaşlılara selam verdikten sonra hal hatır sordu. İmam Hacı Ahmet köye gelen yabancıya yer gösterdi. Oturdular kısa bir hatır sohbetinden sonra Müdür Sıtkı Akkay geliş amacını anlattı. Sonra arka tarafta duran Abdurrahman Gezer’le göz göze geldi. Yanına çağırdı.
-İlkokulu bitirdin mi?
- Sen kimin oğlusun?
İmam Hacı Ahmet;
-Benim oğlum,
Müdür Akkay;
- Oğlunu ver. Savaştepe Köy Enstitüsüne götüreyim öğretmen olsun, vatana hizmet etsin.
İmam Hacı Ahmet, Köy Enstitüsü Müdürü Sıtkı Akkay’ın sözünü ikiletmedi. Üstü başı eski ve yırtık giysili Abdurrrahman’ı yanına çağırdı. Git evden yedek bir gömlek al gel dedi. Abdurrahman koşarak gömleği alıp geldi. Babası ona 5 lira harçlık vermeyi de ihmal etmedi.
- Buyur müdür bey. Oğlum size emanet. Vatana millete hayırlı hizmetleri dokunsun.
Bundan sonrasını Abdurrrahman Gezer’den dinleyelim;
“Heyecandan uçacak gibiydim. Müdür müsaade isteyip kalktı. Bende babamın ve oradaki yaşlıların elini öperek vedalaştım. Müdür elimden tutarak jipe götürdü. Jipte oturak iki çocuk daha vardı. Hemen yola çıktık. Uzun bir süre yol aldık. Edremit, Havran, Balıkesir ve nihayet Savaştepe. Akşam karanlığı çökmüştü. Sıtkı müdür bizi müdür yardımcısına teslim etti. Müdür yardımcısı bizim isimlerimizi yazdı ve hemen banyoya gönderdi. Yıkandıktan sonra bize temiz giysiler verildi. Karnımız doyuruldu ve yatacağımız yer gösterildi. Böylece 5 yıl sürecek Savaştepe Köy Enstitüsü yıllarım başladı.”
Enstitüde kısa sürede diğer köy çocuklarıyla kaynaştım. Sınıflar, atölyeler yetersiz bazen açık havada ders yapıyorduk. Eğitim öğretimin yanı sıra bizleri çeşitli meslek gruplarına ayırdılar. Ben ağaç işleri, marangozluk bölümüne ayrıldım. Ustalarımın ve öğretmenlerimin öğretisiyle marangoz çırağı ve kısa süre sonra kalfa olarak okul sırası, masa, sandalye, dolap üretmeye başladım. Biryandan da yeni binalar için pencere, kapı yapıyorduk.
Diğer bölümlerde olanlar da çok yoğun bir çalışma içindeydiler. Binalar hızla yapılıyor ve donatılıyordu. Bir hafta ders yapıyor, bir hafta tarım için çalışıyor bir hafta da ayrıldığımız meslek grubunda çalışıyorduk. Bu ve buna benzer bir program dahilinde hızlıca okulumuzun eksikliklerini tamamladık.
Sağlık konularında eğitiliyorduk. Hepimiz adeta birer sağlık memuru gibiydik.
Köy Enstitüleri’niöyle birkaç satırla anlatabilmek mümkün mü, ciltler dolusu kitaplar yazıldı. Yinede anlatılacak yazılacak çok şey var. Ancak temel eğitimimiz Atatürk’ün gösterdiği yolda vatan aşkıyla ülkeye nasıl hizmet edeceğimiz ve ülkeyi nasıl kalkındıracağımız konusunda aldığımız eğitimdir.”
Yarım kalan bir eğitim ve kalkınma mucizesi olarak nitelendirilen Köy Enstitüleri’nin bugün hayatta kalan az sayıdaki öğrencilerinden biri olan Abdurrahman Gezer çok iyi yetiştirilmiş, içi vatan sevgisiyle dopdolu, Atatürk İlke ve İnkilaplarını özümsemiş bir öğretmen olarak 1950 yılında Savaştepe Köy Enstitüsü’nü bitirdi.
Herşeyden önemlisi iyi ahlaklı birer insan olarak yetiştirilmişlerdi.
Abdurrahman Gezer’in emekli olduktan sonra anılarını yazdığı Upuzun Yıllarım kitabında nasıl bir ahlak anlayışı olduğunu şu sözlerle anlatıyor. “Kötü insanların varlığı oldum olası iyi insanların huzurunu kaçırmıştır. Kötülerin olmadığı bir dünya hayal etmişimdir. … ülkemin esenliği bir bakıma ahlakın yüksek olmasına bağlıdır.”
“Bu bakış açısıyla öğretmenlik hayatım boyunca ahlak konusu benim için en önemli konu olmuştur. Öğrencilerimin hep güzel ahlaklı olmaları için büyük çaba harcadım. Bu çabamda da çok başarılı olduğuma inanıyorum”
İlk tayin yeri Yalova oldu. Tahta bavuluyla ve sırtında taşıyabilecek kadar küçük olan, içinde gaz ocağı da bulunan yatak ve eşya dengiyle Yalova iskele meydanına indi. Balıkesir’den Yalova’ya uzun ve zahmetli bir yolculuk yapmıştı. Ve Yalova yılları başlıyor… Yalova İskele Meydan’ından ilk tayin yeri olan Kirazlı Köyü’ne yürüyerek nasıl gitti…
(Yarınki yazımızda Cumhuriyet Öğretmeni Abdurrahman Gezer’in Yalova anılarını bulabilirsiniz.)