Merhaba saygıdeğer okurlarım,

Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken, diğer taraftan ise Filistin-İsrail savaşının istemeyerek de olsa gözlemcisi olduk. Dramatik olayları sabah akşam televizyon başında neden ve niçin olduğunu bilmeden, takip ederken kimyamız bozuldu.

Yaşayan bilir misalini çoktan aşarak, çoluk çocuğun başına gelenlere acı çekerek şahit olduk. Bu arada cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamaya çalıştık. Bende bu vesile ile Atamızın Yalova’ya gelişi ve 300 gün kalışını, büyükbabam Tevfik Çavuş’un ağzından elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaştım.

Bu haftaki köşe yazımı çoktandır fırsat bulamadığım sanat hayatımın başlangıcını ve devamını, yakınlarımın da bilmediği yaşanmışlıklarımı siz sayın okurlarımla paylaşmak istedim.

Sene 1969 Hafta Sonu Gazetesinin üstlendiği elemelerde meşhur Maksim Gazinosunda yapılan ses yarışmasına sessiz sedasız katıldım. Elemeleri geçtikten sonra finallere kaldım.

Finalistlerin Türkiye geneli ikinci etabı olan yarışmalara, Yalovaspor Kulübünde futbol oynamam sebebi ile katılamadım. Daha doğrusu tercihimi futboldan yana kullandım.

Bu arada Tertip Komitesinin Yalova’ya gelip ikna çalışmaları da beni kararımdan caydıramadı. Neticede İstanbul finalistleri arasında olan Zeki Çetin, Türkiye birincisi oldu.

Aradan yıllar geçti, 1975 senesinde yapılacak olan Türkiye Altın Sesler Yarışmasına arkadaşlarım benden habersiz benim adıma katılım formunu doldurarak sıra numarasını dahi almışlardı.

Şimdi Çırağan Oteli olan eski Şeref Stadında resmi lig maçımız vardı, maç sonrası soyunma odalarında suların kesik olduğundan deniz suyu ile temizlenmeye çalışmıştık elimizden geldiği kadar.

Bu atmosferde arkadaşlarım bugün senin yarışman var unuttuk, sıra numarasını almıştık, lisans çantasında olması lazım diyerek beni zorla da olsa yarışmanın yapıldığı Tepebaşı Gazinosuna götürdüler.

Kapıdaki görevliler tuhaf gözlerle beni baştan aşağıya süzerek kulis odasına aldılar. İçeri girdiğimde koridorlardaki yarışmacıları görünce kendi kılık kıyafetimden utandım.

Koridor yüzlerce yarışmacı ile doluydu, herkes prova yapmak için sırasını bekliyordu. Sıra numarası ile çağrılan yarışmacılar sazendelerin prova odasına girerek okuyacakları şarkıyı seslendiriyorlardı.

Hangi parça ile prova yapacağımı düşünürken beni çağırdılar. Türkiye’nin meşhur sazendeleri beni görünce şaşırdılar, 3 bin kişinin karşısına bu kıyafetle mi çıkacaksın, olmaz dediler.

Sevine sevine dışarı çıkarken seçici kurul içinden İnci Çayırlı isimli hanımefendi bir dinleyelim kararı sonra veririz deyince son anda aklıma gelen ‘Tanrım beni baştan yarat’ şarkısını okumak istedim.

Bu parça olmaz sana dik gelir denince, İnci hanımın deneyelim ne zararı olacak ısrarı sonucu okudum. Sonrasında seni bu kılıkla sahneye çıkartamayız, yarışmanın üslubuna uygun değilsin kusura bakma diyerek teşekkür ettiler.

Takriben 2 hafta sonra seçici kurul tarafından gelen telefonla finale kaldığımı söylediler. İlk önce inanamadım sahneye çıkmadan, halkın oyunu almadan, bu nasıl olur deyince, 3 kontenjanları vardı seçici kurulun, biri de sensin tebrik ederim denince, tabi ki mutlu oldum.

Sahneye çıkmadan Türkiye finallerine katılma şansı yakaladım, tıpkı 1969 senesinde olduğu gibi. Daha sonraki anılarıma tabi ki devam edeceğim ama haftaya. Şimdilik saygılarımla.