Geçtiğimiz hafta merkezi İstanbul olan deprem hepimizi korkuttu. 1999 depremini yaşamış bir il olarak hepimiz tedirgin olduk. İstanbullular geceyi sokaklarda geçirirken bizlerde evlerimiz de olsak da diken üstündeydik. Çok şükür olumsuz bir durum yaşanmadı ancak tehlike halen geçmiş değil.
Her deprem sonrasında televizyon ekranlarında gördüğümüz görüntüler yaşanmaya başlandı. Her kanalda bir deprem uzmanı kendince depremi ve olasılıkları anlatırken hepsinin farklı konulara temas ettiğini gördük. İster istemez bu da bizlerde kafa karışıklığına sebep olmakta. Kime inanacağımızı şaşırıyoruz. Sadece Allah beterinden korusun diyerek duamızı ediyoruz. Aslında yapmamız gereken, almamız gereken birçok önlem var.
Tıpkı deprem uzmanlarının her deprem sonrası hatırlandığı gibi bir konu daha var ki aslında en önemli gündem maddemiz olması gerekirken her deprem sonrası konuşulan ama daha sonra unutulan bir konu. Kentsel Dönüşüm.
1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçti sonuç. Biz Yalova’da halen kentsel dönüşümü konuşuyoruz. Yıllardır İstanbul Depremi konuşuluyor ne zaman olacak nasıl olacak diye ama halen milyonlarca insanın yaşadığı bu kent için bir şey yapılmış durumda değil. Halen ada bazlı mı bina bazlı mı yoksa yarısı bizden mi sizden mi bunlar tartışılıyor.
11 ili kapsayan bir deprem yaşadık ve sonuçlarını gördük. Halen yaralar tam anlamıyla sarılabilmiş durumda değil. Olası bir İstanbul Depreminin faturasının çok daha ağır olacağını unutmamak gerek. Her ilimiz her insanımız kıymetli kimsenin tabi ki burnu dahi kanamasın ancak İstanbul’un bu ülke için etkisini kimse göz ardı edemez.
Konu artık siyasetin dışına çıkmalı. Bu konu ülke meselesi. Herkes başka bir yere çektiği için yıllardır bu sorun aşılabilmiş değil. Artık kısır çekişmelerden uzaklaşmak gerek. İktidar değil devlet bu olaya el koymalı ve gereği yapılmalı.
Zaman daralıyor. Yarın belki de her şey için çok geç olabilir.