Bugün 14 Şubat… Sevgililer Günü… Güzel bir gün. Sevgililer birbirine bu günün anısına armağanlar verecek, duygularını en güzel sözcüklerle seslendirecekler.

Sevgilisi olsun veya olmasın, sevgili olsun veya olmasın herkesin, sevgiyi sadece bir gün değil her zaman anımsaması ve onu yaşaması gerekir.

Tolstoy “seven Tanrıya, Tanrı sevene yaklaşır” diyor. İnsanların beraberce yaşamalarını sağlayan tek şey sevgidir. Sevgi tek bir kişinin gereksinimi değildir. Herkesçe paylaşılmalıdır. Sevgi sonsuzdur, tüm insanlara yetecek kadar sevgiyi var etmek yine insanların kendi elindedir.

Sevginin olduğu yerde:
Hoşgörü vardır, horgörü yoktur.
Kardeşlik vardır, düşmanlık yoktur.
Barış vardır, savaş yoktur.
Huzur vardır, neşe vardır, mutluluk vardır. Yardımlaşma vardır, paylaşım vardır.

Bunca güzellikleri yaşatan sevgiyi nerede ve nasıl bulacağız? İnsan sevgiyi önce kendisinde aramalı. Yani sevmeye önce kendisinden başlamalı. Kendisini sevmeyen başkalarını ve başka hiçbir şeyi sevemez. Kendisini sevmeyen önce kendisiyle, sonra da çevresiyle kavgalı kimsedir. İşte problem buradadır.

İç dünyasındaki savaş nedeniyle sinirlidir. Geçimsizdir. Kötümserdir, hoşgörüsüzdür. Her şeye ve herkese kızar. Şunu da unutmayalım kendini aşırı seven bunu kendini beğenme ve üstün görme, başkalarını küçük görme aşamasına getirmemelidir.

Sevmeyi öğrenen, sevmeye başlayan bu kez sevilmemekten yakınmaya başlayabilir. Eğer sevilmiyorsa önce düşünmeli: neden? Sonra kendine bakmalı, eksik kusurlu yanları var mı? Başkalarından farklı çevresine uymayan mutlaka bir şeyler bulacaktır. Sonrası bu olumsuzlukları gidermek, kendine çeki düzen vermeye kalacaktır.
Herkese kendimi sevdireceğim diye gereksiz ödünler vermenin de bir anlamı yoktur. Öylesi, gerçek sevgi olmaktan çıkar. Çünkü sevgi satın alınamaz, kazanılır.

Sevip sevmemek her insanın kendi elinde ve tasarrufundaki bir davranışıdır. Böyle görünse de bu tercihini her zaman kullanma şansına sahip değildir. Öyle değerler vardır ki, işinizden, yaşadığınız şehirden, kullandığımız herhangi bir eşyadan bir gün olur bıkar sevmemeye başlarsınız. Onlardan vazgeçip hoşlanacağınız bir başkalarını aramak yolu her an açıktır.

Bunların dışında öyleleri vardır ki, sevmeme gibi bir ayrıcalık yoktur. Sevmek zorunluluğu vardı. Bir an durdunuz, değil mi? Evet, söylemek istediğim, anne-baba-çocuklar. Birbirlerinin sevgisine muhtaç, o sevgiden güç alan, mutlu olan bireylerdir.

Çocuk için anne baba en kutsal varlıktır. Her ne kadar kuşak farkını etkisiyle aralarında görüş ayrılıkları çıksa da çocuklar anne ve babalarından vazgeçemezler. Onları her halleriyle severler, sayarlar.

Çocuklar, anne ve babaların eseridir. Onları büyüten, yetiştiren kendileridir. Beğenmedikleri yanları olsa da ömür boyu çocukları olacak ve kalacaktır. Sorumluluklarını erişkin yaşa gelseler bile taşıyacaklardır. Her şeye rağmen her anne ve baba en değerli varlığı olan evladını sever. Onun için her tür özveriye daima hazırdır.

Çocuklardan devam edelim. Çocukluğunda sevgiden yoksun büyüyen, sevilmediği için sevmesini de bilmez. Çocuğa, şımartmadan sevildiğini hissettirmek, yaşatmak çok önemlidir. Bunu vermeyen, veremeyen karşısından sevgi beklememelidir.

Sevgi sonsuzdur diye başlamıştık. Sevgi üstüne şimdiye kadar sayısız şiir, öykü, roman yazılmış, müzik eserleri bestelenmiş, resimler, heykeller yapılmıştır. Dünya varoldukça sevgi yok olmayacak, onun üstüne yazılan ve söylenen sürüp gidecektir. Bu yazı da bitmeyecek uzayıp gidecektir.
Hep sevgiyle kalın.