Yalova TOBB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Radyo Televizyon Alanı Öğretmenliği yaptığı dönemde, Sezgin Altınel ile  birlikte koordinatörlüğünü yürüten Duygu Saral, Yalova Gazetesi İnternet sitesine, Z kuşağına konuk olan Yazar- Öğretmen Zehra Emel Tunçinan’ı kattı. Z kuşağının yankı getirmesinin ardından birçok kişi tarafından ilgiyle takip edildiği, projenin birçok isme birçok konuda aydınlanma getirmesi, takipçiler tarafından konuşulmuştu. Z kuşağı soruyor, y kuşağı köprü oluyor projesinde Yazar-Öğrenmen Tunçinan’ın röportajı, şu şekilde yayınlanmıştı.

“Z KUŞAĞI SORUYOR, Y KUŞAĞI KÖPRÜ OLUYOR’’ TUNÇİNAN

Radyo Televizyon Alanı Öğretmeni Duygu Saral ve Usta öğretici Sezgin Altınel’in, Z kuşağını anlamaya yönelik başlattıkları ve Z kuşağını temsilen öğrencilerden oluşturdukları teknik ekip ile alanında uzman kişilerle gerçekleştirmeye devam ettikleri röportaj serisinin ikinci bölümünün konuğu Yalova TOBB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Emel Zehra Tunçinan olmuştu. www.yalovagencgundem.com kaynağından erişilen röportaj şu şekilde.

“Çok kolay öğrenip hayatlarına entegre edebiliyorlar”

1.Bakış açınıza göre bize Z kuşağını tanımlar mısınız?

Doğduğu yıllar, işte büyüdüğü yıllar haricinde, ben birazcık Z kuşağının şu anki halini anlatmak istiyorum. Gözlemlediğim kadarıyla oldukça sabırsız, çabuk karar veren, dikkatsiz bir kuşak. Bunda tabii ki dijital dünyanın çok büyük bir etkisi var. Görsellik çok önemli onlar için. Bu yüzden de sabırsızlık çok daha yüksek seviyede kendini gösteriyor. Görsel bir dünyaya alıştıkları için, bir şey için beklemek, bir şey için emek vermek, ulaşmak için çaba harcamak onlara çok zor geliyor. Bununla beraber olumlu tarafı da dijital dünyaya çok hakimler. Dünyadaki teknoloji anlamındaki bütün değişiklikleri çok kolay öğrenip hayatlarına entegrede edebiliyorlar. Bu da onların pratik düşünmelerini sağlıyor.

2. İletişim teknolojisinin geldiği aşama yazılarınızda ki zaman ve mekân algınızı değiştirdi mi?  Özellikle düşünce dünyanıza etkileri neler oldu?

Düşünce dünyama çok büyük bir etkisi olduğunu söyleyemem, çünkü ben zaman ve mekan algısını oluştururken, öykülerimde daha çok eski tarz, gelenekçi bir yol izliyorum. Kitap okuyarak, farklı yerlere yolculuklar yaparak ve tabii ki sosyalleşerek ilerliyorum. İnsanları anlatıyoruz. Dolayısıyla insanlarla iletişim halinde olmalıyız. Bunlardan çok etkileniyorum zaman ve mekan algısı yaratırken. Ama Teknolojinin çok büyük  faydası var araştırma kısmında. Son öyküm Hindistan'da geçiyor. Hindistan'a gitmedim, ama internet sayesinde Hindistan'daki sokakları gezebildim.  Budizm'in doğduğu yerleri geze bildim.  Bu anlamda benim için çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.

3. Z Kuşağı sizce okuma yazma,  hikaye oluşturma alanından uzak bir gençlik mi, karşılaştığınız en ilginç deneme, kompozisyon, hikaye neydi ?

29 Ekim ile ilgili bir yarışmada, bir öğrencimin kompozisyonu beni etkilemişti. Çünkü orada Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili çok farklı bir tarz denemişti. Sanki Atatürk karşısındaymış gibi bir sohbet havası içinde yazmıştı. Diyaloglar kurmuştu kompozisyonda. Çok etkilendiğim kompozisyonlardan biriydi diyebilirim. Kompozisyon anlamında Z kuşağını düşünecek olursak okuma yazma ve hikaye oluşturma konusunda aslında çok geride kalmayabilirler.  Ama çevrelerinde i onları uyaran o kadar çok şey var ki. Teknolojik anlamda Tiktok, İnstagram, farklı uygulamalar, farklı sayfalar. Bunlar da çocukların  yaratıcılığını, ne yazık ki farklı platforma taşıyor. Onlar daha iyi TikTok nasıl çekebilirim, ne kadar izlenebilirim, ne kadar çok beğeni alabilirimin peşinde oluyor. Okuma, yazma ve hikaye oluşturma sabır isteyen emek isteyen şeyler. Bir anda gerçekleşmez. Bir anda hikaye yazamazsınız. Okuduklarınızın bir anda sonucunu alamazsınız. Maalesef böyle negatif bir durum var.

4.  Z kuşağı ağzından, Bir monolog yazmış olsanız, Z kuşağı sizi nasıl tanımlardı?

Çok konuşuyor, gerçekten çok anlatıyor hiç susmuyor diyebilirler. Bununla birlikte bizi dinliyor, anlamaya çalışıyor. Bütün sorularımıza değer verip cevap üretmeye çalışıyor. Ama dersi bir türlü kaynatamıyoruz, ders işlemeyi çok seviyor. Bunun dışında iletişim kurmaya çalışmak, diyalog kurmaya çalışmak kesinlikle beni tanımlayabilecekleri bir cümle içinde olabilir diye düşünüyorum.

“Z kuşağı çok cesur”

5. Z kuşağı Otorite tanımaz mı? Otoriteyi dar anlamıyla kullanırsak, anne, baba, öğretmen vs. Ya da geniş tanımıyla devlet?

Şöyle ki Z kuşağı çok cesur. İşte sınır tanımıyor, otorite tanımıyor. Daha kuralsız bir kuşak gibi gözükse de, ondan önceki kuşaklara da çok haksızlık etmemek lazım. Bizim coğrafyamızda Z kuşağından önceki kuşaklar çok daha büyük sıkıntılar yaşayıp, çok daha büyük mücadeleler vermişler. Son 50 yıla baktığımız zaman darbeler, siyasi çekişmeler, otorite ile halk arasındaki çatışmalara daha çok şahit olmuş bir kuşak aslında önceki kuşaklar. Z kuşağının şu andaki en büyük problemi, teknolojinin de getirmiş olduğu bir şey, bazı bilgilere çok çabuk ulaşıyor olmaları. Benim bu konudaki sıkıntım şu. Anne baba otoritesine tabii ki zaman zaman karşı gelmek gerekiyor. Kendini ifade etmek için, kendi hissettiklerini, düşündüklerini, fikirlerini rahat rahat ifade edebilmek için zaman zaman isyan etmek iyidir. Biz kendimize bile isyan ediyoruz. Tabii ki anne babaya çocukların isyan etmesi çok normal. Devlete karşı da bir başkaldırı demeyelim ona ama, otorite tanımama kısmında çok dolu olmaları gerektiği, birikimli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Kulaktan dolma bilgilerle, tek yönlü kaynaklarla hareket etmemeleri gerekiyor. Dediğim gibi internet çağındayız. Artık farklı bir dünyaya evirildi dünyamız. İnternete mutlaka başvurmak gerek ama doru araştırıp, doğru bilgiye ulaşmaları gerekiyor. Donanımlı olmaları gerek. Bir şeyi savunacaksanız alt yapınızın sağlam olması gerekiyor.

“Okuduklarınız sizi biraz zorlasın.”

6. Z kuşağının okudukları tür bakımından tüketimi ne tarza yönelik?

Benim bu konuda gerçekten bir şikayetim var. Bu dönemle ilgili ciddi bir şikayetim var. Wattpad diye bir uygulama var. Wattpad kitapları var. Geçenlerde Beylikdüzü’nde TÜYAP kitap fuar oldu. Onunla ilgili bir haber okudum ve çok da üzüldüm. Burada önemli yazarlar konuktu. Ama bir baktık ki Wattpad yazarlarının kitap satış yerlerinde uzun kuyruklar olmuş. Gençler kendi yaşıtlarındaki 18, 19, 20 yaşındaki yazarlara kitaplarını imzalatmak için sıraya girmişti. Bu beni üzdü. Yazamaz mı? 18, 19 yaşında da yazar. Pek çok yazarımız o yaşlarda yazmaya başlamış. Wattpad kitaplarını ben anlamak adına okumuş biriyim. Her kitap didaktik olmak zorunda değil. Her kitapta öğrenci bir şey öğrenmek zorunda değil. Çok doğru ahlaki bilgiler verilmek zorunda değil. Bazen öyle şeyleri anlatırsınız ki, zaten insanın ufku bir şekilde genişler. Ama Wattpad kitaplarındaki sıkıntılı cümle kuruluşları, dili doğru kullanmamak, ifadeler o kadar rahatsız edici ki… Öğrencilere, gençlere hep söylediğim gibi basit şeylere yönelmeyin. Okuduklarınız sizi biraz zorlasın. Üstüne biraz düşünün. Acaba ne anlatmak istiyor. Yazar burada ne demek istemiş. Size her şey hazır verildiği zaman, okunuyor ve  sabun köpüğü gibi geçiyor. Size hiçbir şey katmıyor. Bu beni rahatsız ediyor.

7. ‘Bizim Zamanımız da böyle değildi’ cümlesi size neyi çağrıştırıyor? Farklı kuşaklar tarafından bu kalıp cümleye maruz bırakıldınız mı?

Tabii ki babam tarafından sık sık bu cümlelere maruz bırakıldım. Babam hatta anneannem bana söylerdi. O dönemki öğretmenlerimiz bu cümleleri sarf ederdi. Ama ben değişimden yanayım. O dönemde öyleymiş, ama bu dönemde aynısını yaşayamazsınız. Tabii ki nostaljik bazı şeyler anlatıldığı zaman veya okuduğumuzda, bir film izlediğimizde o dönemleri anmak başka bir şey. Çok güzel dönemler yaşanmış. Bir mektuplaşma, o mektuplaşmanın vermiş olduğu ruh hali… İnsanların birbirini özlemesi, birbirini görmek için çaba harcaması… Bunlar duygu anlamında insanı besleyen şeyler. Bunlar şimdi yok. Her şey çok kolay. Bu cümleleri ben söylememeye çalışıyorum. Bunları söylememek için kendimi tutuyorum. Her dönemin kendine özgü çok güzellikleri var. Eski dönemleri biz kitaplardan, filmlerden yakalamaya çalışıyoruz. Aslında geçmişle bugün arasında köprü kurmaya çalışıyoruz.

8.Hem Y hem Z kuşağına edebiyat öğretmenliği yapmış biri olarak, öğrencilerin okuma alışkanlıklarında ne gibi farklılıklar oldu?

Y kuşağı cep telefonunun ilk zamanlarını yakalayan kuşak. Akıllı telefonlara yetişmedi. Y kuşağının son neferleri diyelim. Dolayısıyla daha çok okuyorlardı. Daha çok kitaplar üzerinden araştırmalar yapıyorlardı. Çok değişik bir şey aklımda geliyor bu soru gelince. Şiir konusunda daha isteklilerdi. Daha çok şiir okumayı seviyorlardı. Ben şiir okuduğun zaman daha dikkatli dinliyorlardı. Çok keyif alıyorlardı. Şimdi z kuşağına şiir dediğimiz zaman, şiir okuyalım ya da ben size bir şiir okuyayım, hadi bir şiir videosu izleyelim, bunları dinlettirmek istediğimiz zaman daha uzak kalıyorlar şiirden.  Onlara Instagram'da ya da şurada buradaki iki aforizmalar daha cazip geliyor. Halbuki o şiir değil. Yani şirin içerisinden belki bir cümle. Birisi yazmış altına Can Yücel, eklemiş sayfasına. Can Yücel ile alakası yok. Bu tarz şeylere daha meyilliler. Bu beni rahatsız ediyor. Z kuşağına yakışan, en başta söylediğim şey, pratik düşünen, teknolojik anlamda kendini çok kolay yenileyebilen bireyler olmaları. Bir günde çocuklar kendilerini yenileyebiliyor. Bu güzel bir şey. Ben de onlardan bir şeyler öğreniyorum. Z kuşağının en sevdiğim yanı o. Biz bir şekilde yakalamaya çalışıyoruz, ama ne yazık ki onlar kurulu geliyorlar sanki. Küçüklükten beri o telefonlarla, bilgisayarla, bilgisayar oyunlarıyla çok hemhal oldukları için… Ben bir sıkıntıya düştüğüm zaman bir öğrenciye sorabiliyorum. Hemen benim işimi halledebiliyor. Bu da hoşuma gidiyor açıkçası.

“Kelime dağarcıkları çok dar.”

9. Z kuşağının entelektüel seviyesi açısından ne düşünüyorsunuz?

Ya Z kuşağının entelektüel seviyesi adına kendi alanımla ilgili şunu söyleyebilirim, kelime dağarcıkları çok dar. Bunda tabi ki telefondaki mesajlaşma olayı çok etkili. Çünkü şunu yapıyorlar, benle yazışırken dikkat ediyorlar ama kendi aralarındaki konuşmalarda sesli harfleri atıyorlar. Dili korumak çok önemlidir. Dili korumak kültürü korumaktır. Kültürü korumak benliği korumaktır. Dili korumadığımız zaman beraberinde birçok şeyi de kaybediyoruz. Dili iyi kullanırsak, iyi düşünüp, fikir üretebiliriz. Ama genç 300 kelimeyle konuşmaya çalışıyor. Kendini ifade etmeye çalışıyor. Zaten okumadığını hemen oradan anlayabiliyorsunuz. Yazışmalarda kullandığı kelimeler, kelimeleri kullanma şekli, sesli harfler… Tmm.. Tamam yazmak yerine “ok” yazmak. Selam yazmak yerine slm gibi ifadeler, onların daha az okuduğunun göstergesi oluyor. Ama Bundan sonrasını kurtarabiliriz diye düşünüyorum. Bu seviyeyi yükselmek için uğraşabiliriz. Daha çok okuyarak, daha çok araştırarak, onlara daha sık yazdırarak bu yapılabilir. Bizim yazı derslerimizi de var. Sürekli bakıyorum ve diyorum ki burada başka bir kelime kullan. Eş anlamlısını öğren mesela. Kelime dağarcığını genişletmek için daha geniş düşünmelerini sağlamaya çalışıyorum. Çünkü; böyle devam ederse, bir süre sonra gerçekten hiç birbiriyle düzgün konuşamayan, kendilerini doğru ifade edemeyen, yanlış anlaşılmaya çok müsait bir ifade tarzı geliştirebilirler. Bu da farklı şeylere yol açabilir. Benim en büyük korkum ve şikayetim bu.

Röportaj haberi kaynağı : www.yalovagencgundem.com

Editör: Rümeysa Şahin