Çok sevdiğim eski bir dostum var, adı virüs.
Dostluğumuz o kadar eskiye dayanıyor ki, tabi tevellütümüze göre, o zamanlarda daha bankalarda bilgisayar, Yalova deresinde temiz su yoktu. Hatta televizyon daha yeni iki kanala geçmiş, maçları radyodan izleme dönemi de biteli birkaç sene olmuştu hani.
Nitekim bilindik ekmek kutusu büyüklüğündeki komodor64 tipi ev bilgisayarları daha yeni peydah olmuş, hepimiz ellerimizdeki Commodore 64 program döküm ekleri ile BASIC programlamaya merak sarmıştık. Aslında bunlar tamamen hikayeydi. En büyük derdimiz, lise sokağında atarici Mehmet amcanın yerinde birbirimize futbol turnuvalarında üçer beşer gol geçirip sevinmekti.
İşte Mehmet amcanın dükkanı emanet ettiği bizim Kürt Turan, müdavimi olduğumuz ataricide şişedibi gözlüklerle ekrana sürekli zum yaparak yakın modda çalışan virüse, meşhur lakabını takan kişiydi. Ya da ilk söyleyen diyelim. Hepsi de birer hırs yumağı olan gençler, bir iki bilgisayar futbol turnuvasında millete kök söktürmüş olan virüse olan gıcıklıklarından mıdır bilinmez, bundan sonra da hep virüs dediler.
Eski dostum dediğime de bakmayın. Biz bu virüs denen illetle sıkça kavga ederdik. Hiç unutmam diye başlayan cümleler genelde noel babanın geyikleriyle yarışır ama hiç unutmam, bir gün komodor64 futbolunu yükletmişiz Ali kardeşime, virüsle kozlarımızı paylaşıyoruz. Ekranda yeşil bir zemin, üzerinde 64 bitlik beşer futbolcu; kafada top sektirmek ve şut çekmek bir de kaleciyi sağa sola yatırıp zıplatmak serbest. Zaten oyun bu kadarına izin veriyor. Bilenler hatırlar, bu oyunlar manyetik banttan bilgisayara yükleniyor. Yani bildiğimiz teypten.
Yalnız oynadığımız masada bir sorun var. Düğmelerden biri basmıyor. Basmaması şu anlama geliyor ki, o tarafta oturan oyuncu sadece ayağında topla kaleye kadar gidebiliyor. Bu kadar. Nasıl oldu anlamadım ama sonuçta 2-1 yenildim ve masaya usturuplu bir yumruk vurunca, televizyonun tüm renkleri fabrika ayarlarına döndü. Oyun kırıldı tabi. O zamanlar oyun kırılması diye bir tabir vardı. Şimdi bunun yerine ‘telefonum kilitlendi’, ‘bilgisayarım çöktü’ gibi cümleler kuruluyor. Tabi aralarında fark var, kırılan oyun yeniden yüklenebiliyor. Çöken bilgisayar geri gelmeyebilir oysa.
Siz bilmiyorsunuz henüz, daha hıyara geleceğim. Neyse, az kaldı. Bizim virüsle aramızdaki vakıa muhtelif. Bir akşam atarici Mehmet amcanın dükkanından çıkmış, virüsü evine bırakıyoruz. Tabi ki de yürüyerek. Şimdi gözden düşen, oysa o yıllarda eminim pek çok Yalovalının sempatiyle baktığı dere üstündeki tahta köprüden merkeze akarken, akşam aldığı yenilgileri hazmedemeyen virüs, laf arasında hıyar diyerek dalgasını geçmek istedi. İstemek bir yana, ağzından hı-hı-hıh-yar diye üçlü bir sektirmeyle çıkınca kelime, ben de bunu aynı aksanla iade etmekten çekinmedim. Arasıra tutan kekemeliğiyle dalga geçilmesine çok kızan virüsle aramızı birkaç ay kadar açmıştı bu olay.
Her neyse. Uzunca bir giriş oldu ama konuyu yakaladım şimdi. Yeni Mesaj’dan Hasan Hüseyin Türkoğlu yazmış, Antalya’da kilosu 1 lira olan patlıcan ve hıyar, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlere ulaştıktan sonra 4-5 liradan satılıyormuş. Üretici de tüketici de kazıklanıyormuş. Türkoğlu bunun baştaki hıyarlardan kaynaklandığını özellikle belirtmiş.
Ben de diyorum ki, bu durum baştaki hıyarlardan kesinlikle kaynaklanmıyor arkadaş. Hala Yalova’da olan o virüs deyusu, o kendini biliyor, işte tüm hıyar kaosunun ardındaki adamdır. Yetkilileri de buradan göreve çağırıyorum. Eğer bu yazı etkili olmazsa, bir dahaki sefere bizzat giderek, yerinde göreve çağırmayı da deneyebilirim. Üstelik bu büyük haksızlık, Erman Toroğlu gibi bir adamın bu camiada olmasına rağmen devam ediyor. Derim ki, nasıl tüm penguenler, -en azından bizim bildiklerimiz-, Gezi direnişi sonrasında ayaklandılar, tüm hıyarlar da bunu örnek alarak direnişe geçmeli. En babası, turşuluk olanı, demeli ki, ‘siz bizi nasıl olur da bire alıp beşe satarsınız, tüm hıyarlara özgürlük’ demeli. İftar öncesinde bu olay Amerikan özgürlük bildirgesine kadar da uzayabilir sanırım. Hatta uzatalım, “Bütün hıyarların eşit yaratıldıklarına; onlara geri alınamaz bazı haklar verildiğine inanıyoruz”. Evet inanıyoruz. Işte, bu virus denilen arkadaş olmasa, memlekette herkes hıyarı ucuza yiyebilecek. Ne zaman ki bu ağzından hı-hı-hı-yar şeklinde telaffuz ederek güzelliğin bütün geleceğini kararttı, memleket karardı memleket. Ne diyelim, bilinçlenin ve kendinize gelin memleketin tüm hıyarları.