“Öyle Olsun”, “Baykuş”, “Asonans”, “46’lık”, “Edebiyat Haber”, “İshak Edebiyat”, “Oggito”, “Sis Dergisi”, “Yazı-Yorum”, “Kötü Dergi”, “Poesis” ve “Divit Kalem” gibi edebiyat dergilerinde yayınlanan hikayeleri ile edebiyat dünyasında dikkat çeken Emel Zehra Tunçinan, okurlar için keyifle okuyabilecekleri kitap önerilerinde bulundu.
Kitap okuma zevkinin subjektif bir iş olduğunu dile getiren Tunçinan, “Kitap önerisi subjektif bir iştir. Bu yüzden size önereceğim kitaplar da benim okuduğum ve etkisinde kaldığım eser olmalarının yanı sıra okuyuculara “Bir de böyle bir yemek var. Denemelisiniz.” diyen garsonun önerisi gibidir. Şefin tavsiyesi gibi düşünün” dedi.
İşte Emel Zehra Tunçinan’ın değerlendirmesiyle önerdiği beş kitap:
İlk kitabımız, Murat Gülsoy’dan “Ve Ateş Bizi Tüketiyor”
Üst komşunuz kaybolursa ve onu bulmak bir anda sizin işiniz olursa ne yaparsınız?
“Ve Ateş Bizi Tüketiyor” gerçeküstü bir roman. Geçmişle geleceğin kesiştiği yerlerde siz de zaman zaman kayboluyorsunuz. Bu bilinmezlik kitaba daha çok bağlanmanızı ve sürükleyici bir romanda seyahat ettiğinizi fark etmenizi sağlıyor.
Sayfaları çevirdikçe gizem, arayış, ölüm, yaşam, yüzleşme, pişmanlık, ümit, veda, tanışma, aşk, ayrılık ve daha sayamadığım sayısız his sizi sarıp sarmalıyor. Freni patlamış bir trende biletsiz yolcu oluyorsunuz adeta.
Bir noktadan sonra kitabın ana dayanağı olan gizemin, sislerin arasından yavaş yavaş çıkmasıyla ve tüm yaşananların iyice anlam kazanmasıyla bir rahatlama sarıyor okuyucuyu.
Özellikle sonlara doğru Tanrı ekseninde geçen diyaloglar ve tespitler dikkat çekici.
Kitabı okumanızı ve kaybolan üst komşunuzu arayış sürecine dahil olmanızı öneriyorum.
İkinci kitabımız, Mahir Ünsal Eriş’ ten “Gaip”
Bir kaza sonrası hatırlamadığınız bir geçmiş size farklı bir kurguyla sunulursa ne yaparsınız?
“Gaip” aileden memlekete, hafızadan siyasete köprüler kurarak ilerleyen bir roman.
Kötülük-iyilik, yalan-gerçek, geçmiş-gelecek, baba-evlat, sadakat-aldatma, ölüm-yaşam gibi kavramları irdeleyen yazar, ülkeyle ilgili herkesin bilip söylemediği şeyleri de masanın altından uzatıyor bize. Sakin başlayan roman, ilerleyen bölümlerde ana karakter olan Salih Bey’in merakı sayesinde polisiye film tadına ulaşıyor ve kendinizi bir anda olayların içinde buluyorsunuz. Bulmaca sevenlere gelsin…
Üçüncü kitabımız, Ayfer Tunç’tan “Kuru Kız”
Lakap takma ve dedikodu insanın canını ne kadar acıtabilir ve insana neler yaptırabilir?
Yazar, mahalle kültürünü ve toplumun acımasızlığını sorgularken kahramandan hareketle özgürlük ve cesaret kavramlarını da bireysel düzlemde işlemiş bu romanda. Zaman zaman üzülüp çare arıyorsunuz. Bazen de kızıyorsunuz tüm karakterlere. Sade dili ve akıcı anlatımıyla içine çeken bir kurgu.
“Dünyanın Sonuna” gitmeye karar veren “Kuru Kız” okunmalı…
Dördüncü kitabımız, Italo Calvino’dan “Zor Sevdalar”
13 yolculuk öyküsünü barındıran çok katmanlı bir kitap. Ancak bu bildiğimiz yolculuklardan değil. Her durakta sizi biri bekliyor gibi. Ama siz inmeyip merakla sonraki durağa doğru devam ediyorsunuz. Yalnızlık, sessizlik, iletişim sorunları ama en önemlisi “aşk” diyor yazar.
Kavuşulamayan aşklar, tercihler, paradoks derken öyküler akıp gidiyor. Serüvende yazara eşlik edin derim...
Beşinci kitabımız, Gabriel Garcia Marquez’den “Kolera Günlerinde Aşk”
53 yıl size ne ifade eder?
Ben aşkın herkesi farklı biçimlendirdiğine, bireysel bir macera olduğuna inanırım. Marquez bu yüce duyguya dair ne varsa söylüyor bu eserinde. 53 yıl boyunca sevdiği kadına sabırla kavuşmayı bekleyen bir adam çıkarıyor karşımıza. Lirik anlatım her sayfada okuyucuyu esir ediyor. Zihnin ve bedensel zevklerin karanlık sokaklarında dolaştırıyor. Toplumsal hafızadan, yoksulluktan, eşitsizlikten, yıllarca süren salgın hastalıktan bahsederken bile merkezde duran şeyin “aşk” olduğunu hiç unutturmuyor. Kitabı bir bardak suyla yutma isteği duyabilirsiniz. Büyülü gerçekçiliğin ustası Marquez’ e şapka çıkarmak isteyenler buyursun…