Türk Polis Teşkilatının tarihsel gelişimine kısaca bir göz atalım!
Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Osmanlı imparatorluğunda meydana gelen değişimler, suç ve suçluluk anlayışındaki değişimler zabıta teşkilatının değişime uğramasına sebep oldu.
Gelişen ve taktik değiştiren suç olgusuna karşı daha iyi mücadele edebilmek gayesiyle 10 Nisan 1845 tarihinde yayınlanan ve elçilik görevlilerine gönderilen 17 maddelik "Polis Nizamnamesi" ile ilk defa "polis" adıyla dünya devletlerindeki benzeri polis teşkilatı kuruldu. Teftiş Memurluğu adıyla kurulan bu birim Tophane Müşirliğine bağlandı.
Polis Nizamnamesinin yayımını ve polis adı verilen zabıta örgütünün kuruluşunu izleyerek, zabıta hizmetlerindeki karışık yönetimi önleme ve birleştirme amacı ile 1846 yılında "Zaptiye Müşirliği" kuruldu.
1879 yılında kurulan Zaptiye Nezareti 1909 yılına kadar bu günkü Emniyet Genel Müdürlüğü görev ve yetkileri yapıyor ve kullanıyordu.
Emniyet Teşkilatının yapılanmasını düzenleyen 19 Mayıs 1930 tarihli "Dahiliye Vekaleti Merkez Teşkilatı ve Vazifeleri Hakkında Kanun" yürürlüğe girdi.
Bu kanuna göre; Emniyet Genel Müdürlüğü; Ülkenin genel güvenliğiyle uğraşan Birinci Şube. İdari, belediye ve adli işlerle uğraşan İkinci Şube. Özlük işleri, eğitim-öğretim, saymanlık, donatım işlerini yürütmek üzere iki bürodan oluşan Üçüncü Şube. Yabancılarla ilgili işlerle uğraşmak üzere üç bürodan oluşan Dördüncü Şube. Zabıtaya ait teknik, istatistik ve yayın işleriyle uğraşan ve iki bürodan oluşan Beşinci Şube. Teşkilatın haberleşme hizmetlerini yürütmek, iş sahiplerinin müracaatlarını kabul ve sonuçlandırılmasını izlemek üzere kurulan Evrak Bürosuyla birlikte altı kısımdan oluşmaktaydı.
Cumhuriyetle birlikte, yapılanma sürecine giren Polis Teşkilatında,Polis Nizamnamesi yürürlükten kaldırılarak yerine 3201 tarihli Emniyet Teşkilatı Kanunu ikame edildi. "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu" kanunun da yürürlüğe girmesinden sonra Emniyet Teşkilatındaki polis mevcudu süratle artmaya başladı.(bu bilgilere internetten erişebilirsiniz.)
1937 yılında ise 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu ile bugünkü son ve modern şeklini almıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu M Kemal Atatürk;” Polis asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalıdır” diyerek polisin nasıl olması gerektiğinin en iyi tanımını yapmıştır.
Türk polisi, görevini çağın teknolojisini kullanarak, sürekli kendini yenileyip geliştirerek, hukuk kuralları içinde, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, insan haklarına saygılı, laik ve sosyal hukuk devleti bilinciyle, mesai kavramı gözetmeksizin yerine getirmektedir.
Ben Emekli Polis Memuru olarak Türk Polis Teşkilatının 167.yılını kutlamanın haklı sevincini yaşıyorum. Bu teşkilata 30 sene hizmet ederek şerefinle emekli olma gururuna erişenlerden biriyim.
Anlamadığım bir şey var, oda! Polis Teşkilatının kutlama törenlerine niye emekli Polis Memurları çağırılmıyor. Bu törenleri organize eden beyler! Bu unuttuğunuz veya hatırlayamadığınız insanlar (emekliler),şehitlerimizin dul, yetim, anne ve babaları ile gazilerimizden sonra, kutlamayı herkesten çok hak edenlerdir.
Bence mesleklerin en kutsalı Polislik mesleğidir. Başı sıkışan hayatı tehlikeye düşen kişilerin yardım isteyip İMDAT POLİS diye bağırarak medet umduğu tek meslektir. Göğsünde ve şapkasında ( yani başının üstünde) ay yıldızı taşıyan tek meslektir.
Her meslek meşakkatli ve yorucudur, fakat Polislik mesleği diğer bütün mesleklerden daha çok meşakkatli olduğu için daha çok öz veri ister.
Gece demeden, gündüz demeden 24 saat halkının hizmetinde bayram demeden, cumartesi, pazar demeden, kar yağmur çamur, dağda kırda halkının huzuru için gözlerini kırpmadan görev yaparlar.
Ailenizin yanından çok meslektaşlarınızla olduğunuz için saygı ister.
Bir çatışmaya girdiğinizde yanınızda sadece arkadaşlarınız olduğu için güven ister.
Yaralandığınızda sizi sırtlayan, hastalandığınızda hastaneye ilk koşan onlar olduğu için sevgi ister.
Sizi (Polisi ) hedef alan terörist guruplara, bölücü mihraklara karşı birlik ister.
Usta tiyatrocu Sayın Nejat UYGUR’un Cibali Karakolu isimli tiyatro oyununda dediği gibi!
Bu meslek öğle bir meslek ki!
Bayram, Pazar bilemezsin.
Hasta olsan yatamazsın
Çocuğun doğsa göremezsin.
Anan ölse gömemezsin.
Bu meslek öğle bir meslek ki!
Ecelinle bile ölemezsin.
Bu sözlerden sonra söylenecek ne kaldı?
Görevlerini ifa ederken şehit olan meslektaşlarıma, Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Gazilerimize de acil şifalar temenni ediyorum.
Şu anda görev yapan tüm meslektaşlarımın, Polis gününü kutlayarak sevdikleri ile birlikte nice nice mutlu seneler temenni ediyorum.
Benim bu haftalıkta yazacaklarım bu kadar. Haftaya başka konularda buluşmak üzere, mutluluk, sağlık dolu kazasız bir hafta temenni ederim.