Acı denince ilk akla gelen, biberin acısıdır. Ama yaşamında acıları vardır. Acı biber bazı yemeklerin vazgeçilmezi, bazı kişilerinde damak zevkidir. Ağzı alışık olmayanlar, acıyı sevmeyenler acı yiyeceklerden uzak dururlar. Kimse de onlara zorla yediremez.
Yaşamın acıları öyle değildir. Her insanın tatlı neşeli günleri olduğu gibi hüzünlü, kara günleri de olur. Acılar insanları gelir bulur. Biranda gelişen bir olay, alınan bir haber nedeniyle kendini acıların içinde bulur. “Acı sevmiyorum, yemem” diyemez.
Yaşam acısı durdurulabilir mi? Uzaklaştırılabilir mi? Olan olmuştur. Sonuç ortadadır. Değiştirmek için zamanı geri almak, olayı acı vermeyecek şekilde tekrar yaşamak olası değildir. O halde acı uzaklaştırılamaz.
Ateş düştüğü yeri yakar örneği, acının girdiği kalp yara almıştır. Kanmayı durdurmaya, acıyı uzaklaştırmaya çalışmak zaman ister. Büyük acılar öyle çöker ki, insanın içine, kolay kolay sökülüp atılamaz. Unutmaya çalışmak elde değildir. Acıyı tazeleyen, anımsatan gelişmeler unutmayı kesintiye uğratır.
Acının etkisi insanı normal düşünmekten alıkoyar. Aklında hep içini yakan acı vardır. Bu ruhsal bunalımdan çıkıp olayı anlamaya çalışsa acısı hafifler mi acaba?
Neden olmuştur? Kendisinin bir eksik kusuru, hatası var mıdır? Acı çekmeyi hak etmiş midir? Bu gibi soruların yanıtlarını bulabilirse bedel olarak ödediği acının karşılığını almış olur.
Bir yakınını, bir sevdiğini kaybedenin acısı, acıların en büyüğüdür. Bu olay en beklenmedik anda ve şekilde, bir kaza sonucu olsa bile bir doğa yasasıdır. Yaşam bir noktada başlayıp ilerleyip bir diğer noktada son bulacaktır. O yönüyle düşünmek ve anlamaya çalışmak üzüntüyü nisbeten azaltır.
Acılardan alınacak dersler de vardır. Yeter ki nedeni anlaşılabilsin. En basit örnekle sıcak sobaya dokunan küçük küçük yaramaz bir daha sobanın yakınına bile sokulmaz. Çünkü elini yakan bu cisim canını acıtmıştır.
Ceza çeken acı duyar, acıyı yaşar. Ceza işkence demektir. Bazı şeylerden yoksun kalmaktır. Bunlar her insana acı verir. Haksız yere verilen cezalar olsa bile çoğunun bir nedeni vardır. Nedenleri düşünmek arayıp bulmak, acıyı nisbeten hafifletir. Alınacak dersler sayesinde aynı hatalara düşmekten kaçınılır.
Acılar içinde kıvranan kendini kaybetmemeli. Fiziksel acılar, sınır dışı olursa dayanma gücü kalmaz ve yaşamdan kopulur. Bu zaman yapacak bir şey yoktur. Ruhsal acılar ise kontrol altında tutulabilir. Yeter ki morali sağlam olsun. Kendine güvenen güçlüdür.
Bilinçli hareket eden, üzerindeki baskılardan, sıkıntılardan çıkmanın yollarını bulabilir. Kurtuluncaya kadar da onlarla savaşır, başa çıkmaya çalışır.
Sonuç olarak acıyı durduramıyorum, nasıl durdurabileceğimi bilemiyorum diye oturup ağlayıp sızlamanın hiçbir yararı yoktur. Bunun yerine ilk olarak yapılacak acıyı uzaklaştırmak. Bu olmuyor ise daha çok çalışmak. Bu arada acının nedenlerini araştırıp anlamak. Her iki alanda uğraş verirken, akıl ve mantık sınırlarını aşmama ilkesini göz önünde bulundurarak ayakta kalabilmek.
Acıların dayanılır, tatlı günlerin ise uzun ve bir o kadar çok olması dileği ile.
- - - -