Bir göz atmakta fayda var. Bunlardan ilki, rakibinin söylediklerinden çok onun kişiliğine, görünüşüne, değerlerine saldırmak, aynısı kendisine yapıldığında ortalığı ayağa kaldırmak. Buna “kişilik katliamı” deniyor. Bir diğeri isim takıp etiketleyerek, dikkatleri rakiplerinin söylemlerinden dağıtmak, yeni rakipleri yıldırmak. Bir başkası, topyekün genellemeler yaparak, rakiplerin benzerliklerini bulup, onların aynı olduğunu savunmak. Bir başkası, iddiasına kanıt aramadan, kendi iddiasını doğruladığı sürece duyumları kullanmak. Olgulardan, gerçeklerden yola çıkarak değil, duygularla hareket ederek. Kendisinin söylediklerine inanılması gerekir, başkalarının ise yaptıklarının ispatı gereklidir.
Muhalifler ise farklı düşündükleri, belki yanıldıkları için değil, kötü, ahlaksız, vb oldukları için eleştirilir. Dünyaya ‘manik’ bakış vardır; “Benden yana değilsen, bana karşısın”, ortası olamaz. Muhaliflere belli bir sansür ve kontrol mübahtır: Buna muhalif ve eleştirel görüşlerin medya erişimini engelleme çabası dahildir. Aşırılık yanlıları yalnız kendi sesleri duyulsun ister. Düşmanlarıysa çoğu zaman olduklarından daha kötü ve güçlüdür. Görüşlerine katılmamak, şeytanla işbirliği ya da en azından düşmana yardım ve yataklık sayılır. Slogan, kilit sözcükler ve basma kalıp ifadeler kullanır: Amaç, tartışmanın soruna yol açacak olgular ve karşı görüşlere dökülmesini önlemektir. Ahlaken diğerlerinden üstün olduğunu varsayar.Eğer onların dediği yapılmazsa felaketler bitbirini izler; bize uyarlarsak, o kış komünizm gelebilir, irtica hortlayabilir, vatandaş yine itilip kakılır, sonun başlangıcı sayılır. Amaç hayırlıysa, küçük kötülüklerden zarar gelmez: Amaç büyük kötülüğün yok edilmesiyse, aşırılık yanlısı amaca giden her yolu meşru sayar.
Etkin ‘aşırılık yanlıları’ aynı zamanda etkin propaganda ustalarıdır. Aşırı hassas ve alıngandırlar: Sıradan yorumlar ve masum tepkilerin arkasında ‘gizli’ yıkıcılık, ihanet, sapkınlık vs görürler; güvenmemek esastır. İnsanların çoğu, ‘dinî inançlarını’ vazettiği için, din kisvesine bürünmüş ‘aşırılık yanlılarına’ karşı durmaktan çekinir. Aşırılık yanlılarının sorunlara ‘tek’ ve ‘kesin’ çözümü vardır. Ötekileri hizaya getirmek için daha çok kanun ve kurala başvurulabilir. Ötekilerle değil, birbirleriyle konuştukça gerçeklere göre ahlaki muhakemeden çok, ahlaki üstünlük ve yanılmazlık duygusu güçlenir. Düşmanlıkları kişiselleştirir: Rakiplerin başına kötü işlerin gelmesi, hastalık geçirmeleri, yasal sorunları, hatta ölmeleri, aşırılık yanlılarını sevindirir; ‘hak etmişlerdir’. Kazanan kendileri olmadıkça sistem kötüdür: Seçimler onlar kaybetmişse ‘hilelidir’, kamuoyu aleyhlerine dönmüşse ‘beyinleri yıkanmıştır’; sistemin doğruluğu ya da yanlışlığı onlar üzerindeki etkisine bağlıdır.
Bu 21 göstergeden hangileri acaba Yalovamızın siyasetçilerine sirayet etmiş olabilir.
Veya soruyu çevirelim, bunlardan hangilerini hangi siyasetçiler uygulamaktan kaçınıyor olabilir?
Bir başka versiyonu da şu olabilir; Acaba Yalovalılar, Yalovalı seçmenler, kendi benimsedikleri siyasetçilerin bu yukarıdaki maddelerden hangilerini uygulamasına karşı tepki koyabilir?
Bir başka soru; acaba gerçekten temiz, kaliteli, dürüst, ilkeli siyaseti kaç Yalovalı talep ediyor?
Aslında hangi Yalovalı seçmen, tüm bunlardan arınmış siyasetçilere oy vermeyi düşünür?
Hangi siyaset adamımız, tüm bu yapılmaması gerekenleri yapmayarak başarılı olabileceğine inanıyor olabilir?
Ve sonuncusu da şu olmalı bu soruların, hangi Yalova medyacığı güce karşı adaleti, tahakküme karşı özgür basını savunabilir, dezenformasyon yerine gerçekleri yazma imkanına sahip olmayı düşleyebilir?
İşte Halep orda, yanıyor, arşın da tam burada can çekişiyor aslında.