Tezcan, “Basra Körfezine kıyı olan ülkelerde tatlı su kaynağı yok ve bu ülkeler deniz suyunu arıtarak içme suyu olarak kullanıyor. Tuzlu suyu ayrıştırıp kullanıyorlar. Bu konuda uzmanlaşmış onlarca fabrika kurmuşlar” dedi. Yalova’nın tek içme suyu kaynağı olan Gökçe Barajında kuraklık ve yağış olmaması sebebiyle suyun tükenmesi üzerine tehlike çanları çalmaya devam ediyor. İnsanoğlunun yaptığı kötülüklerle doğanın dengesini değiştirdiğini söyleyen TEMA Vakfı Yalova eski İl Temsilcisi ve doğa savunucusu Fark Tezcan şu ifadeleri kullandı, “Penceremin önündeki erik ağacı çiçek açmaya başladı. Evimin arkasındaki makilik alandan baharın geldiğini zanneden bülbüllerin sesleri geliyor. Bahçemde beslediğim çapkın sarı erkek kedi mart geldi zannedip komşu kedilerle düğün yapmaya gitti. Oysa beklediğimiz yağmur ve kar gelmekte nazlanıp duruyor. Her yıl daha nazlı olmaya başladı. Aslında yaptığımız kötülüklerle doğanın dengesini değiştirdik. Artık ayar tutmaz hale geldi. Yıllardır su sorununa dikkat çeken yazılarıma nezaket sınırlarını aşan üsluplarla eleştiri yazanlar şimdi nerelerdesiniz bilmiyorum. Ancak aşağıda özetle tekraren yazdıklarımı bir daha okuyun isterseniz. Yalovamız’ın tek su kaynağı Gökçe Barajı iflas noktasında. Artık dibindeki en kötü suyu çekiyor ve zorunlu olarak kullanıyoruz. Bu noktaya gelmeden gerekli önlemleri almalıydık. Bunca yıldır sorunu hep geriye öteledik durduk. İşte önerilerimi bir kez daha sıralıyorum;

- Evvela her birey suyun önemini bilip dikkatli ve tasarruflu kullanacak.

- Yağmur sularını biriktirip kullanma suyu olarak kullanacağız.

- Sanayinin genişlemesine dolayısıyla suyumuza daha fazla ortak olmasının önüne geçeceğiz.

- Böylece sanayinin genişlemesiyle artacak olan nüfusa da sınırlama getirmiş olacağız.

- Arıtma tesisinden arıtılarak denize dökülen suyu az bir ilave tesis masrafıyla sanayide ve tarımda kullanacağız.

- Derelerimizin kıymetini bileceğiz ve kaynaklarını koruyacağız.

Basitçe ve özet olarak sıraladığım önlemleri almazsak son yapacağımız çalışma şöyle olacak; Araştırmacı değerli yazar Ahmet Akyol’un müsaadesini alarak aşağıdaki yazısını tavsiye niteliğinde yayınlıyorum.

Arıtma ve bulut tohumlaması

Basra Körfezi, Arabistan Yarımadası’nın kuzeyi ile İran’ın güneybatısı arasında kalan Hint Okyanusu’na bağlı körfez. Körfez’in batısında Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve bir ada ülkesi olan Bahreyn Krallığı var. Bu ülkelerin kıyıya yakın bölgelerinde kışlar ılık, yazları da sıcak ve nemli geçiyor. İç kısımlarda ise tamamen çöl iklimi hâkim. Bu ülkelerde tatlı su kaynağı yok. Akarsu ve dere de yok. Yağmur yılda aşağı yukarı sadece 10 gün kadar yağıyor, o da yağarsa… Bu ülkelerin insanları tatlı su kaynağı olmayan bir ortamda yaşıyorlar. Ancak su ihtiyaçlarını denizden karşılıyorlar. Tuzlu suyu ayrıştırıp kullanıyorlar. Bu konuda uzmanlaşmış onlarca fabrika kurmuşlar. Deniz suyu arıtma sistemleri deniz suyunda bulunan yüksek orandaki çözünmüş tuz ve diğer sudaki partikülleri sudan ayrıştıran su arıtma sistemleridir.

Okyanus suyunu alıp, basınçlayıp, tuz girişine izin vermeyen bir filtreden geçiriyorlar. Tuzlu su bir filtreye giriyor ve diğer taraftan tuzunu bırakarak çıkıyor. Ülkenin tamamı bu su ile besleniyor.Bahçeler bu su ile sulanıyor.Hayvanlar bu su ile besleniyor.Fabrikalar bu suyu kullanıyor.İnsanlar her türlü ihtiyaçları için bu suyu kullanıyorlar.

Atık sular ise ayrıca değerlendiriliyor.

Tabi, bundan sonrası da var.

Toplanan tuz, uçaklarla bulutların içine püskürtülüyor. Tuzdan dolayı bulutlar daha da çok genişleyip, nihayetinde ülkeye yağmur olarak yağıyor. Buna “Bulut Tohumlaması” deniyor. Bulut Tohumlaması, özünde buluttan düşen yağış miktarı veya türünü değiştirmek için havaya çeşitli maddeler yayarak bulut içindeki mikro fiziksel süreçleri değiştirme ve kasıtlı bir hava durumu değiştirme girişimi. Bunun da birçok tekniği var ki, bu tamamen uzmanların, atmosfer bilimcilerin işi, popülist siyasetin değil! Yer ve zaman önemli. Artıları ve eksileri var. Bir de oldukça yüklü bir maliyeti. Malûmatfüruşluk yapmadan, biz yine körfez ülkelerine dönelim. Bu ülkelerde yağan yağmur suyu hemen yakalanıyor, inşa edilen büyük barajlarda biriktiriliyor. Daha da önemlisi, bu ülkelerde yaşayanlar, suyun önemini ve değerini bildikleri için, muslukları kapalı tutup, suyu sadece ihtiyaca yetecek kadar tutumlu kullanıyorlar. Bizim de gereken önlemleri önceden alırken, elimizdeki suyu korumamız gerektiği de ortada. İnsanın sağlıklı yaşaması için temiz havaya ve temiz içme ve kullanma suyuna ihtiyacı vardır. Medeni bir insanın mutlaka harcaması gereken temiz su oranı da bellidir. Merkezî ve yerel yönetimlerin aslî görevlerinden biri, toplumun ve bireylerin güvenlik ve sağlıklarını korumaktır. “Yağmur yağarsa içme suyu vardır mantığı” yerine artık daha kalıcı önlemleri alma vakti gelmiştir ve hatta geçmektedir. Örneğin ülkemizde de deniz suyunu arıtan çok sayıda kurum var, neden bunlardan yararlanılmasın? Ülkemizde, merkezî ve yerel bazda, kuraklığa karşı kısa ve uzun vadeli çözümler üretebilmek için “Kuraklıkla Mücadele Merkezi” kurulması zamanı gelmedi mi?”

Editör: Uğur TEZCAN