Fenomenler Artık Sadece “Takip Edilen” Değil, Hayatın Bir Parçası
Dijital çağın yükselişiyle birlikte sosyal medya fenomenleri yalnızca içerik üreten kişiler olmaktan çıkarak takipçilerinin hayatında önemli bir yere sahip figürlere dönüştü. Milyonları bulan takipçi kitleleri, fenomenlerle gerçek hayattaki bir arkadaşmış gibi duygusal bir bağ kuruyor. Uzmanlar bu durumu parasosyal ilişki olarak tanımlıyor ve özellikle gençler arasında duygusal bağımlılığa dönüşebildiğine dikkat çekiyor.
Psikolojik Danışman ve Yazar Kübra Karahanoğlu, parasosyal ilişkilerin günümüzde neden bu kadar yaygınlaştığını anlattı.
"Kişi, hiç tanımadığı biriyle gerçek yakınlık hissine kapılıyor"
Karahanoğlu, parasosyal ilişkiyi şu sözlerle tanımladı:
“Parasosyal ilişki, kişinin sosyal medyadaki içerik üreticileri ya da yapay zekâyla kurduğu tek taraflı ilişkiyi tanımlıyor. Bu süreçte kişi, aslında hiç tanımadığı ancak içeriklerini takip ettiği bir medya figürüyle tek yönlü bir yakınlık kuruyor. Bir süre sonra onunla kendi içinde kurduğu bağın gerçekliği yanılgısına kapılarak ona karşı sevgi, hatta kırgınlık gibi duygular taşıyabiliyor. Bu durum her ne kadar tek taraflı da olsa iki taraflı bir ilişki kadar güçlü olabiliyor.”
Karahanoğlu, bu bağların dijital kullanım alışkanlıklarıyla doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çekti:
“Günümüzde sadece gençler değil her yaştan insan günde ortalama beş saatini dijital platformlarda geçiriyor. Fenomenlerin hayatlarını adım adım görmek mümkün hale geldi. Kişi, bir süre sonra kendini o fenomenin hayatının bir parçası gibi hissetmeye başlıyor. Gerçek hayatta kurulması gereken duygusal bağların yerini zamanla bu tek taraflı bağlar alıyor.”
Gençlerde Risk Daha Büyük: “Görünmeyen yalnızlık ilişkileri şekillendiriyor”
Karahanoğlu’na göre parasosyal ilişkiler her zaman zararlı değil; kimi zaman motive eden, ilham veren bir etki yaratabiliyor. Ancak tehlike, tek taraflı bağ kişinin gerçek ilişkilere bakışını zayıflatmaya başladığında ortaya çıkıyor.
“Parasosyal ilişkiler görünmeyen bir yalnızlıkla da bağlantılı. Sorun; bu ilişkinin kişinin benlik algısını ve gerçek ilişkilerini zedelemeye başlamasıyla ortaya çıkıyor. Sürekli takip etme isteği, sahiplenme, merak, kıyaslama, gerçek ilişkilerden kopma gibi durumlar kişinin psikolojik dengesini etkiliyor. Özellikle kimlik gelişimi devam eden gençlerde risk daha yüksek.”
Karahanoğlu, gençlerin fenomenlerle kurduğu bu bağın kimi zaman ciddi duygusal kırılmalara yol açtığını da belirtti:
“Genç, takip ettiği figürün kusursuz görünen hayatı ile kendi hayatını kıyaslayarak kendini değersiz buluyor. Aslında sadece kendi gördüğü hayatla karşılaştırma yaptığının farkında olmuyor. Gün gelip bu ilişki kırıldığında ise gerçek bir ayrılık yaşarmış gibi acı çekebiliyor. Çünkü her ne kadar bağ gerçek olmasa da hissedilen duygu gerçek.”
“Farkındalık ve dijital sınırlar şart”
Peki kişi dijital dünyada kendini nasıl koruyabilir?
Karahanoğlu bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Burada iki şey çok önemli: Farkındalık ve sınır. Takip ettiğiniz kişinin sizi tanımadığının farkında olmak ve dijital sınırlar belirlemek gerekiyor. İçerik üreticileri arkadaşınız değil, sizin için birer içerik kaynağı. Bunu anlayabilmek için ekran süresini kontrol altında tutmak, gerçek hayattaki ilişkileri güçlendirmek çok önemli.”
Karahanoğlu, parasosyal bağlardan tamamen kaçınmanın mümkün olmadığını ancak sağlıklı sınırlar oluşturmanın her zaman mümkün olduğunu da vurguladı:
“Modern medya artık bu ilişki biçimi üzerine kurulu. Önemli olan bunun farkına varmak ve insanı insana yaklaştıran gerçek bağı yeniden kurabilmek.”




