İrlanda doğumlu, yaşamını Fransa’da sürdürmüş Samuel Beckett’i (1906-1989) ülkemizde sahnelenen GODOT’U BEKLERKEN isimli oyunuyla tanıdık.

Oyun belirsiz bir yerde ve zamanda geçmektedir. Oyunun iki kahramanı Estragon ve Vladimir Godot adında birini beklemektedir. Godot’un kim olduğu ve niçin beklendiği bilinmez. Oyun boyunca bunlar üzerinde durulmaz. Ama sadece beklenir.

Daha sonra oyuna iki kişi daha katılır. Pozzo ve Lucky. Niçin katıldıkları da anlaşılamaz. Oyun sanki bir bekleme düşünce ve duygusu üzerine kurulmuştur. Seyirciye sadece onu yaşatır.

Konuşmalar gelişi güzeldir. Herkes aklına gelen şeyi söyler ortada konu filan yoktur. Söyleyecekleri bir şey kalmayınca dans etmeye başlarlar o da bitince spor yaparlar. Ama bekleme devam etmektedir.

Oyunun sonunda sahneye on iki yaşlarında bir çocuk girer, şunu söyler: “Beklediğiniz Mösyö Godot var ya” herkes çocuğa merakla bakar. “ Bu akşam gelemeyecek. Yarın akşam gelecek.”

Seyircilerden çocuğa inanıp ertesi akşam oyuna gelenler olsa bile beklediklerini göremeyecekler. Çünkü çocuk her akşam oyunun sonunda  bir sonraki akşamı işaret etmektedir.

Ben de hergün bekliyorum. Godot’yu değil pek tabii.

Ülkeme huzur ve güven gelsin diye bekliyorum.

Meclisteki, spor alanlarındaki, sokaklardaki kavgaların bitmesini bekliyorum.

Terör olaylarının sona ermesini bekliyorum.

Trafiğe çıkan tüm sürücülerin kurallara tam uymalarını bekliyorum.

İşsizlere yeni iş alanları açacak girişimcileri bekliyorum.

Gazetelerin, üçüncü sayfalarına koyacak cinayet haberi bulamayacakları günü bekliyorum.

Denizlerimizi terk eden uskumruların, lüferlerin, levreklerin, mercanların geri gelmesini bekliyorum.

Yitirdiğimiz tüm değerlerin geri gelmesini bekliyorum.

2012 yılı maaş zammını bekliyorum.

Bu beklentilerle gece olup yatağıma girdiğimde, bir rüya görüyorum. Haydarpaşa Garı’ndayım. Başkent ekspresini bekliyorum. Gar bomboş, kimsecikler yok. İleriden bir kız çocuğu beliriyor. Yanıma geliyor.

“Beklediklerin bugün gelmedi. Tren de gelmeyecek. Ama yarın gelecekler” diyor. Uyanıyorum, sabahı zor ediyorum. Yeni gün başlıyor. Ben de beklemeye başlıyorum. Akşam oluyor. Gelen yok. Gece oluyor, yatıyorum, aynı rüya.

O küçük kız var ya. Bana hep yalan söylüyor. Beni kandırıyor. Uyanık olduğumda bir elime geçirsem ağzına biber süreceğim.