Siyaset, demokratik toplumlar için insanların haklarını devrettiği bir üst kurum olan devlet ile birey arasında köprü vazifesi gören bir kurumdur.Siyaset, toplumsal taleplerin yönetim katında soluk bulması ve hayatiyet kazanması adına önemli ve gereklidir.Bu yönü ile değerlendirildiğinde demokrasinin de vazgeçilmezidir.
Türkiye’nin demokrasi tarihi incelendiğinde siyasetin işlevsel özelliğinin tama manasıyla olgunlaşmadığı bu anlamda demokratikleşme sürecini tam manasıyla tamamlamadığı da bir vakadır.Bazen devletin kurucu ideolojisinin bazen dış mihrakların demokrasimiz için büyük vurgunlar yaptığı zaman tünelinde hep karşımıza çıkmıştır.Ama son yıllarda vicdan sahibi herkesin kabul etmesi gereken bir şey var ki Türkiye demokratikleşme sürecinde epeyce yol almış ve gelecek vaad eden ciddi gelişmelere sahne olmuştur.
Vicdan tabirini özellikle kullandım.Çünkü Türkiye,demokrasiye doğru hızla koşarken unuttuğu bir şeyi tekrardan hatırlamalıdır.Siyaset kurumunun yapısal zeminini oluşturan partiler bizde çoğu zaman taassup zaman zaman da inhiraf duygularımızın perçinleştiği yerler olmaktadır.Yani mensubu olduğumuz parti hatasıyla,yanlışıyla var oluş sebebimiz,eleştirilmesi ihanet gibi sayılan kutsalımız ve düşünce iklimimizde ki tek nefesimiz halini almıştır.Halbuki parti, malum ne dindir nede başka bir kutsalımızdır.
Mesele, iyi yönetilmek ve hizmet görmek ise anlayışlarımızı daha geniş persfektife yaymamız gerekmektedir.Özellikle yerel seçimler bu anlayışın daha belirgin temayüz etmesi gereken seçimlerdir.Çünkü yaşadığımız şehri yönetecek olan partimizin ne amblemidir ne de gönül verdiğimiz genel başkanıdır.Hizmet edecek olan elbette o şehirden aday gösterilen kişi olacaktır.
Bir insan hizmette iştiyaklı,halka karşı halim ve adil,mütevazi ve her şeyden önce yöneticisi olduğu şehre aşık ise bu durumda kriter amblem değil şahsiyet olmalıdır.Çünkü millet olarak bize yakışan şiar da bu olmalıdır.Medeniyetimiz bize her dönem gücün değil liyakatlinin yanında olmayı tavsiye etmiştir.Siyasette liyakat,samimi,vefalı,korkusuz ve çalışkan olmakla müsavidir.
Bunları neden anlattığımı elbette biliyorsunuz.2004 yılında ülkemizde yerel seçimler oldu.Yalovamız da Yakup Koçal hiçbir siyasi gücün ve para baronlarının desteği olmadan sadece Yalova’yı sevenlerin,hizmet isteyenlerin, parti değil’’adam’’ önemlidir gerçeğini bilenlerin desteği ve yine ağzı dualıların bereketiyle Belediye Başkanı oldu.Yalova bu anlamda demokrasi kültürümüz adına önemli bir tarih levha oldu.Çünkü iktidarı elinde bulunduran bir partinin adayı değil,öz veriyle çalışan samimi bir adamın zaferi gerçekleşti.Elbette olması gereken de buydu.Çünkü dedik ya siyaset,eğer hizmete ve halkın sözünün yönetim katında itibar görmesine vesile olacak bir kurumsa Yalova bu anlamda Yakup Koçal’a ihiyaç duydu ve teveccüh gösterdi.Sonrasında halkımız elbette hizmetlerin ve gayretlerin takipçisi oldu.Bu anlamda yapılananlar ve yapılacak hizmetlerle alakalı malumat edinme hakkına sahip oldu..
Bu anlamda siyaset saplantısından uzak sadece hizmet bekleyen Yalovalılar olarak Başkanın 9 Haziran’da ki toplantısı hepimiz için çok önemldir.Hem oy verenler hemde oy vermeyenler için.Oy verenler hizmetin takipçisi olarak orada olmalıdır,oy vermeyenler için bu şehrin geleceği için orada olmalıdır.Yapılan yada göz ardı edilenlere vakıf olup en azından malumat sahibi olmak için orada bulunmalıdırlar..Hatta gelecek seçimlerde ki siyasetlerini ve duruşlarını belirlemek için orada olmalıdırlar.
Hülasa meseleye siyasi değil halk mülahazasıyla bakıp 9 Haziran’da Sayın Yakup Koçal’ın yapacağı Açık Hava Tiyatrosun’ da ki toplantısına iştirak etmemiz gerektiğini düşünüyorum...