Bu hafta ülkemizdeki işsizlik ve bunun yansımalarını ele almak istedim. Günümüzde her zaman bir olgu olarak karşımıza çıkan bir kavramdır.

   Bir insanın kendisi, ailesi ve toplum için bir şeyler üretmesi ve bunun maddi olan, olmayan karşılığını alması ,kişi ile dünya arasındaki önemli bir köprüdür. Bu köprünün zarar görmesi, yani kişinin gerçek potansiyelini sergileyememesi onu depresyona ,dış dünyadan kopması  ise sosyal ve ekonomik bunalıma sokar.

  Eski çağlarda ava giden erkekler ve ot toplamaya giden kadınlar , akşamları bir araya gelirler elde ettikleri ürünleri paylaşırlardı. Onlar dünyanın ilk işçileriydi. Beraber üretmiş olmaları ve paylaşmaları güzel bir olgudur.

  İşsiz, kendisiyle başa çıkmaktadır. İçindeki potansiyeli ,bilgiyi, enerjiyi dışa vuramaz. Ayrıca maddi gereksinimlerini karşılayamayınca; depresyon, kaygı bozukluğu ,öfke patlamaları,genel yaşam doyumları ve mutluluk düzeyleri daha düşük olduğu ve aile içi şiddet sergiledikleri görülmüştür.

  İşsiz ayrıca çevresiyle de başa çıkmak zorundadır.Çünkü işsizlerin çevresindeki toplum onlarla alay ederek içinden çıkılmaz hale gelmelerine neden olur.’’Boş gezenin boş kalfası’’gibi söylemler üzmek-tedir.

  İşsziliğin yansımalarını azaltmak ,yaratacağı psikolojik sorunları en aza indirmek için bireysel ve toplumsal olarak ülkede iş olanakları yaratılmalı.Öncelikli olarak her türlü kriz karşısında onların yılmamalarını ve psikolojik bağışıklık yapıları güçlendirilmeli.İş arama becerilerini geliştirmeli ve iş başvurularındaki performanslarını iyileştirecek kurslar açılmalıdır.Arkadaş ve ailelerinde sosyal destek vererek moral vermeleri önemlidir.

   İlimize baktığımızda İşkur ve okulların ücret vererek  meslek edinme kursları açtıklarını duyuyoruz.Özellikle ilimizde kurulacak olan organize sanayi tipi kuruluşlar ara eleman ihtiyacını bu kurslarla karşılama yönüne gitmekte hatta çevre illerden işgücü ilimize gelerek istihdam imkanı elde etmektedir.

 Geçen hafta görev aldığım KPSS sınavında gençlerin o masum halini ve katılımın yoğunluğunu görünce onlara üzülmemek elde değil.Ne umutlarla okuduğu üniversiteden çıkınca karşılığını alamaması derinden yaralar.

 Ülkemizde birde asıl çalışma yaşamında olması gereken genç nüfusun iş arama hevesinden vazgeçme leri daha üzücü bir durum.Bu kesim aynı zamanda okullaşma oranıda hiç iç açıcı değil.Toplumun enerjisiyle daha çok ihtiyaç duyduğu kesimin toplumun dinamiğine katkı sağlayamaması gerçekten hoş bir durum değil.

 Üreten  ve çalışan bir toplum daima mutlu olma yolunda ilerler.Bunu sağlamak için devlet ,sanayici ve meslek örgütlerine büyük sorumluluklar düşmektedir.Bir insana iş vermek bir aileyi mutlu etmek olduğunu akıldan çıkarmamalıyız.Bu haftaki yazımı burada noktalarken haftaya teni gündemlerde bu-luşmak dileğiyle esen kalın…