Bir ay kadar önce burada, “İstanbul’un Ağaçları” ndan söz etmiştik. Gittikçe azalan ağaçlarından ve acımasızca yok edilişlerine dikkat çekmiştik.

Bugün de ağaçların aksine gittikçe çoğalan İstanbul’un Evlerine bir göz atalım. Sağlıksız bir şekilde çoğalan, yerden füze gibi gökyüzüne dikilen ucubelere.

Her şehrin kendine özgü bir doğal dokusu ve onu tamamlayan, onunla uyumlu insan elinden çıkma yapıları vardır. Böylece oluşan görünüm o şehrin adeta sembolü olur.

İstanbul bir yandan tarihi yarımadası ve camileriyle öte yandan dünyada eşi olmayan boğazı ve surlarıyla en güze ve en renkli silüetine ( çizgilerle belirlenen görüntü) sahip idi.

Sahip idi diyorum, çünkü bu güzellik bozuldu, yok olmaya gidiyor. İstanbul’un ilk beşyıldızlı oteli Hilton 1955 yılında açıldı. Yapımından önce yer aranırken Tarihi Yarımada’dan kesinlikle uzak durulması şart koşuldu. Şimdiki yeri boğazı görür oluşu nedeniyle tercih edildi. Ancak 21×100 m. ölçülerinde dikdörtgenler prizması şeklinde tasarlandı. Yükseklik sınırlı tutulurken uzunluğu olduğunca büyük tutuldu. Doğal yapıyı bozmadı.

Doğal güzelliği ilk delen Gökkafes olarak bilinen Süzer Plaza oldu. ΙΙ. Abdülhamid döneminde “inşaat yapılamaz” şerhi düşülen arazide 1987 yılında inşaatı başladı. Belediye Başkanı CHP li Nurettin Sözen idi. Gökkafesin şehir planına uygun yapılmadığını mahkeme kararıyla tespit ettirdi ve inşaatı mühürletti. Yapım durdu. Gökkafesin yapılmasına karşı çıkan biri daha vardı. Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı R.Tayyip Erdoğan.

İktidarda ANAP vardı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Beyoğlu Belediyesi Ankara’da alınan bir kararla devreden çıkarıldı. Gökkafesin yapıldığı arazi Osmanlı döneminden beri Beyoğlu toprakları sayılırken oradan alındı Şişli Belediyesi sınırlarına katıldı.

Duran inşaat yeniden başladı. Görevden alınan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in 6 çelik kasa ve para sayma makinasıyla yakalandığı, aylık kirası 60 bin TL. olan dairelerin bulunduğu gökkafes böylece tamamlandı.

AKP dönemiyle Tower lar, Recidance ler, Plaza lar birer birer yerden bitmeye başladı. Hilton yatay 100 m. uzarken bunlar diklemesine 100 m.leri aştılar. Hele İstanbul Sapphire 236m. Yüksekliği ile Avrupa’nın en yüksek binası olma payesini aldı.

Ve diğerleri… Başbakan’ın İmam Hatipten okul arkadaşına ait Zeytinburnu’ndaki kulelerden başlarsak ilk göze çarpanlar, Ağaoğlu My Towerland, Simpaş Bosphorus City , Varyap Grand Tower, Kadıköy Selamiçeşmedeki Taş yapı’nın 40 ar katlı devasa blokları. Diğerlerini yazmaya kalksak yerimiz yetmez.

Hani Başbakan Zeytinburnundaki kuleleri yapan arkadaşına küsmüştü. Görüntü kirliliğini ortadan kaldırmak için yüksek katların traşlanmasını istiyordu. Yasal süreç devam ediyor. Yapıp sonra yıkmaktansa, yıkılacağına da pek inanmıyorum, ona ruhsat verenleri, yapımına göz yumanları sorgulamak lazım.

Anadolu yakasından karşıya Boğaziçi Köprüsü yoluyla geçerken karşınıza ilk çıkan yukarıda bir kısmını sıraladığımız. Masmavi o güzelim İstanbul’un gökyüzüne acımasızca saplanmış beton kazıkları göreceksiniz. Şişli Meydan’ından Dördüncü Levent’e kadar, Ümraniye’den Kurtköye , Beylikdüzü’nden Maslak’a kadar şehrin her yakasında bu tip pek çok örnekle karşılaşacaksınız.

Bu gidişi çılgınlık olarak adlandırmaktan başka bir şey akla gelmiyor. Bir başka çılgınlık fiatlarda. Ortalama milyon dolarlar dillerde çok kolay seslendiriliyor. Bir tek örnek vereyim: Levent’teki Avrupa’nın en yüksek binası Sapphire’de m2 fiatları 7-10 bin dolar daire fiatları ise 1 ile 7 milyon dolar arasında.

Bu paralarla ABD de neler alınabilir ? New York City’e 40 km. uzaklıkta Upper Saddle River adlı yerleşim yerinde 11 odalı, 5 yatak odalı, 6 full banyo, üç garajı bulunan 2013 yılında yenileştirilen malikane tarzı ev 1,2 milyon dolar. Yine New York City nin tam karşısında Hudson Nehri yakınında tenis kordu, yüzme havuzu olan kompleksteki dayalı döşeli bir dairenin fiatı 542 bin dolar. İnternette bu tür ilanlara rastlamak her an mümkün.

İstanbul’un yeni yapılan evlerinin en ilginç yanı gösterişli olmalarına karşın planlamadan yoksun oluşu. Yine bir örnek olarak, on yıl önce bomboş bir arazi olan yerde Başak Şehir diye bir yerleşim yeri oluştu. Burada 193 bin kişi yaşıyor. Zamanında yolları ve kaldırımları geniş yapılmadığı için araç sahipleri iki şeritli dar yollara mahkum olmuş ve daha önce dört şeritli niye yapmadınız diye isyan ediyor.

Gelişmiş ülkelerde “Çevre yolu ve otobana sıfır” mantığı ile konut pazarlanmaz. Bu tercih edilir bir özellik değildir. Ses koruma duvarları olmayan yolların tüm gürültüsü evin içinde yankılanır.

Siz yine “boğaz manzaralı” “adalar manzaralı” diye başlayan tam sayfa ilanlara kulak asmayın. Kiminin penceresinden bakarsınız , 39. katın penceresini açıp dışarı bakmak nasıl bir duygu bilemiyorum, ya Zincirlikuyu mezarlığını, ya oto sanayi sitesinin tamirhanelerini, bir başkasından çarpık yapıları sıvasız gecekonduları seyredersiniz. Onun için milyonluk rezidanslarda oturanlar. “ Dudullu’da Çekmeköy’de , Ümraniye’de oturuyorum” diyemiyorlar. Bunun yerine, “Ağaoğlu My Tower’da , Simpaş Avant Garden’da, Suryapı Ada Park’ta oturuyorum” demeyi tercih ediyorlar.