Yaz geldi, yine yanıyoruz. Yanmaktan kastım güneşin sıcağı değil, ciğerimizi kavuran alevler. Artık bir rutin halen gelen ve her yaz yaşanan orman yangınlarını yine birileri izlemekle yetiniyor. Her yıl aynı felaketi yaşamamıza rağmen önlem alınması akıl tutulmasından başka bir şey değil…

Türkiye’de orman yangınları artık mevsimsel bir “doğal felaket” değil, alışkanlık hâline gelmiş bir acizliktir. Bu artık Türkiye için sürpriz değil; bilinen bir acı, tekrarlanan bir ihmal, sessizce büyüyen bir felaket. Her yıl aynı yerlerde, aynı ihmallerle, aynı duyarsızlıkla…

Soruyorum; bu yangınları önleyememek kader mi, yoksa ihmalin resmî hâli mi?

Her yıl yüzbinlerce hektar orman alanımız yanıyor. Bu sadece ağaçların değil; içindeki canlıların, o ekosistemin ve bizim soluduğumuz havanın yok olması demek. Orman sadece bir ağaç kümesi değildir. Bir orman, içindeki canlılarla, toprağıyla, nemiyle, oksijeniyle yaşayan bir organizmadır.

Yapay zeka üzerinden bir sorgulama yaptığımızda teknik rakamlar karşımıza şöyle çıkıyor;

Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, sadece 2023 yılında Türkiye’de 2.900’den fazla orman yangını çıktı ve yaklaşık 13.400 hektar orman alanı kül oldu. Bu rakam, 2021’deki büyük yangınların (Manavgat, Marmaris, Bodrum, Milas) yaşandığı yılda 140 bin hektarı bulmuştu. Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi’ne (EFFIS) göre Türkiye, 2021’de Avrupa’da en fazla orman kaybı yaşayan ülke oldu.

21nci yüzyıldayız ve biz halen ekipman eksikliğini konuşuyoruz. 2021 yangınlarında en çok tartışılan konulardan biri yangın söndürme uçaklarının eksikliği olmuştu. THK’nın elinde atıl duran uçaklar varken, ihaleye giren firmaların uçak sayısı ve kalitesi sorgulanmıştı. 2023 yılında kapasite artırılsa da hâlâ Avrupa standartlarının gerisindeyiz. Yunanistan’ın 38 yangın söndürme uçağı var. İspanya’da bu sayı 60’ı aşıyor. Ülkemizde ise 2023 yılında yapılan takviyelerle 20 civarı uçak ve 55 helikopter olarak karşımıza çıkıyor. Bu sayı büyük yangınlara aynı anda müdahale etmekte yetersiz kalıyor. Kaldı ki şuan ülkemizin birçok kenti orman yangınıyla karşı karşıya.

Bu tablo değişmez sanıyorsak yanılıyoruz, çünkü bunu değiştirmek bizim elimizde. Ama değiştirmek için sadece üzülmek ya da sosyal medyada paylaşım yapmak yetmez.

Orman Genel Müdürlüğü’ne ayrılan bütçe artırılmalı,
Yangın söndürme filosu modernize edilmeli,
Gönüllü orman savunma ekipleri yaygınlaştırılmalı,
Yangınlara ilişkin şeffaf veri paylaşımı yapılmalı,
Orman alanları imara açılmamalı, yasa ile güvence altına alınmalı.
Ve orman bilinci bir devlet politikası haline getirilmeli.

Her yıl “ciğerlerimiz yandı” diyoruz, ama ertesi yıl aynı acıyı yeniden yaşıyoruz. Bu acı tekrar etmemeli. Çünkü bu topraklarda yanan sadece ağaç değil; bizim geleceğimiz, çocuklarımızın nefesi, hepimizin ortak mirası.

Artık seyretmeyi bırakıp, harekete geçme zamanı.