TCMB Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 250 baz puan artırarak yüzde 42,5'a çıkardı.

Faiz artışlarının sürekli hale getirilmesi  ile enflasyon düşürülmesi mücadelesinde başarılı olunacaktır. Ancak  tüketimin hızlı bir şekilde azalması sonucu  kısa vadeli kaynaklar ile üretimini ve harcamalarını finanse eden işletmeler vatandaş borç yükü altında ezilecektir. Üretim maliyetlerinin artması işsizliği negatif etkileyecek, büyüme ise yavaşlayacaktır.

Faiz artışının aşağıda açıklana şekilde ekonomiye etkisinin görüleceği şüphesizdir. Hesaplanmayan işletmelerin, yatırımcıların ve vatandaşın bu hızlı değişimden nasıl etkileneceğidir.

%42,5 faiz ile yatırım yapan bir işletmenin ürünü yılda iki kez devir hızına ulaşsa dahi faiz maliyeti %21,25 tir.  Talebin daraldığı bir ekonomide işletmenin yavaş yavaş kendi kaynakları eriyecektir.

Belli harcama alışkanlıkları, borçları olan vatandaşımızdan ise bir anda alışkanlıklarını değiştirmesi beklenemez. Harcama alışkanlıklarını devam ettirmenin finansal maliyeti de bu faiz oranları ile karşılanabilecek gibi değildir. Bu durum bankaların tüketici, mevduat kredilerindeki artışından  görülecektir.

Faiz artışlarının negatif sonuçlarını da görmemezlikten gelemeyiz;

Merkez bankaları, ülkelerin para politikalarını belirler. Dolaşımdaki paranın miktarını kontrol etme, fiyat istikrarını sağlama, banknot basma ve ödeme sistemlerini denetleme gibi görevleri yürütür. Merkez bankasının başlıca görevleri arasında faiz kararları da yer alır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde faiz artırımı, dalgalı ekonomiyi daha stabil hâle getirmek için kullanılır. Faizler yukarı ivmelendiği zaman ekonomide düzensizlikler durulur. Buna bağlı enflasyon geriler ve fiyatlar genel düzeyi dengelenir.

Merkez bankası faiz artırımı kararının temelinde birden fazla hedef yer alır. Faiz artırımının en büyük nedenlerinden biri, ödemeler dengesindeki açığı kapatmak. İthalatın ihracattan fazla olduğu durumlarda ödemeler dengesi açığı oluşur. Faiz arttığında ulusal para biriminin döviz karşısında değeri azalır. Bu sayede ihracat yapmak, ithalata kıyasla daha cazip hâle gelir.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) özelinde baktığımızda faiz artırımıyla Türk Lirası’nın değeri düşer. Türk Lirası değerini kaybedince kur yükselişinden doğan talep enflasyonu engellenir. Ancak faiz artırımlarının pozitif sonuçlarının yanı sıra negatif etkileri de mevcut.

Faiz artırımıyla bireyler ve kurumlar, tüketim yerine tasarruf yapmaya yönelir. Çünkü birikimleri yüksek faiz oranlarıyla değerlendirmek, harcama yapmaktan daha avantajlıdır. Maliyet enflasyonu ise üretim faktörlerindeki sürekli ve belirgin fiyat artışlarıdır. Faiz artırımı, işletmelerin borçlanma ve finansman maliyetlerini yükselterek üretim yönlü enflasyonun hızlanmasına neden olur.

Faiz artırımının iyi ve kötü olmak üzere iki ayrı etkisi bulunur. Faiz artırımı yapıldığında tüketim azalırken tasarruflarda artış beklenir. Böylece kaynaklar çoğalır ve yatırımlar için finansman bulmak kolaylaşır. Tüketimdeki azalma, enflasyondaki yavaşlamayı beraberinde getirir.

Faiz artırımının negatif yönlerden biri ise yatırım maliyetinin yükselmesidir. Maliyet artışıyla yatırımcılar, kredi alımlarına daha mesafeli yaklaşır. Ayrıca istihdam da masraflı olarak görülebileceği için düşer. Buna bağlı olarak işsizlik artar ve ülkenin büyüme verileri geriler. Özetle, faiz artırımının da diğer ekonomik gelişmeler gibi zincirleme etkileri bulunur. Şimdi bunları başlıklar hâlinde birlikte inceleyelim.

Faizlerin artırılması ile piyasada talep azalır. Bu sayede harcama eğilimi de azalmaya başlar. Bu politika sonucunda bankalar, TCMB‘den para talep ettiği zaman yüksek faiz oranlarıyla karşılaşır. Ardından kendi kaynaklarını korumak için müşterilerinin mevduat hesabına daha yüksek faiz oranlarıyla para yatırmasını sağlar. Böylece hem bankalar mevduat hedeflerine ulaşır hem de azalan harcama alışkanlıklarıyla talep enflasyonu kontrol edilir.

Faiz artırımının yatırımlara ve dolayısıyla istihdam oranına etkisi negatif yönlüdür. Zira faizlerin artması, kredi alımlarında dezavantajlı geri ödeme tutarlarına yol açar. Yüksek kazanç fırsatı sunan faize yatırım yapmak ise risk alıp iş yeri açmak ya da faaliyetleri genişletmekten daha mantıklı görülür. Bu etkenlere bağlı olarak faiz artırımı dönemlerinde iş yerlerinde çalışan kişi sayısının azaldığına rastlanır.

Faiz artırımının yatırımları düşürmesi, büyüme verilerinde negatif bir tablo oluşturur. Faiz artırımı, bir diğer ifadeyle sıkı para politikası uygulanması anlamına gelir. Sıkı para politikasına enflasyonun hızlandığı dönemlerde başvurulur. Bu dönemlerde alınan kararlar; yatırımcıların geri adım atmasına, piyasaların durgunlaşmasına ve ekonomik büyüme hızının yavaşlamasına neden olabilir.