Anahtar Parti Yalova İl Başkanı Hüseyin Özdemir, 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden geçen 26 yıla rağmen Yalova’nın hâlâ kentsel dönüşümünü tamamlayamamasının hem bürokratik hem de yerel yönetim kaynaklı bir sorun olduğunu söyledi. “Çok büyük bir üzüntü yaşıyoruz. Gündem yapıyoruz ama ders çıkarıp devlet aklını devreye sokmakta eksik kalıyoruz” diyen Özdemir, depremin siyasi değil milli bir mesele olduğunu ve artık bu bakışla hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Hepimiz tehdit altındayız”
Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel’in başlattığı “Yarısı Bizden” kampanyasını kıymetli bulduklarını belirten Özdemir, “Belediye Başkanı Mehmet Bey’in başlattığı kampanyayı değerli buluyorum bunu özellikle belirtmek isterim. ‘Yarısı Bizden’ kampanyasının Yalova’da da uygulanması için bir talep oluşturması ve kamuoyu oluşturmaya çalışması kıymetlidir. Bu meseleyi siyaset üstü görmek gerekir. Çünkü, Allah korusun bir deprem olduğunda zarar gören, hayatını kaybeden ya da yaralanan kişilere ‘Hangi partilisin?’ diye sorulmayacak. Bu, herkesin tehdit altında olduğu bir durumdur” dedi.
Kampanyanın cazip hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Özdemir, “Bu dönüşüme müteahhitlerin de girebilmesi için finansal teşvik ve güven ortamı oluşturulmalı. Ticari boyutu da olan bu süreçte yatırımcıyı da cesaretlendirmek lazım” ifadelerini kullandı.
“Marmara’da dönüşüm şart, sanayi taşınmalı”
Kentsel dönüşümün öncelikle Marmara Bölgesi’nde tamamlanması gerektiğini vurgulayan Özdemir, sadece konutların değil sanayi lokasyonlarının da planlanması gerektiğini belirtti. “İstanbul, Türkiye’nin %80’ine bakıyor ama Türkiye’nin %80’i İstanbul’a bakamaz. Sanayiyi depreme en riskli bölgeye sıkıştırırsak, olası bir afette arama-kurtarma dâhil her şey durur. Ekonomik ve lojistik felç yaşanır” diye konuştu. Daha az riskli bölgelere örneğin İç Anadolu’ya sanayinin kademeli olarak taşınması gerektiğini savunan Özdemir, bunun için devletin planlı bir strateji geliştirmesi gerektiğini söyledi.
“Devlet tespit ettiyse gereğini yapmalı”
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremden önce hazırlanan risk analizlerine dikkat çeken Özdemir, “Depremden yaklaşık bir buçuk yıl önce yazılmıştı. O rapora göre yıkılma riski yüksek binaların %90’ı tespit edilmişti. Depremde ise o binaların tamamı yıkıldı. Yani tespit edilmiş ama gerekli önlemler alınmamıştı. AFAD gibi kuruluşlarımız var, kıymetlidir. Ama devlet aklı burada devreye girmeli ve şu beceriyi göstermelidir. O bina yıkılmadan gereğini yapabilmelidir. Tespitte başarılıyız ama uygulamada eksik kalıyoruz. Sonuçta 50 bin insan hayatını kaybetti” dedi.
“Yerel yönetimler yalnız bırakılmamalı”
Bakanlığın bu projeyi onaylamaması halinde Yalova Belediyesi’nin maddi kaynak sıkıntısı yaşadığını hatırlatan Özdemir, “Yerel yönetimlerin hareket alanı oldukça kısıtlıdır. Mehmet Bey’le sık sık Yalova üzerine sohbet ediyoruz. Başkan da maddi kaynakların yetersizliğinden yakınıyor. Personel maaşları ağır, yeni projeleri hayata geçirmek zorlaşıyor. Ödenek çıkmıyor, kesintiler yapılıyor. Eğer bu yük tamamen belediyelere bırakılırsa kaynak oluşturmakta daha da zorlanırlar. Kabul görecek projeler sunmaları gerekir. Ama aslında bu iş belediyenin sorumluluğu değildir. Yerel yönetimler bu süreci koordine eder; ruhsatlandırma, kolaylaştırma gibi görevleri vardır. Asıl iş bakanlık eliyle yapılmalıdır.
Özel bankalar, müteahhitler ve merkezi yönetim bu işin içine girmeli. Çünkü müteahhit de burada kar edecektir, vatandaş da güvenli konutlara kavuşacaktır. Bu sağlanmalıdır. ‘Yarısı Bizden’ kampanyası gerçekten makul ve geç kalınmış bir kampanyadır. Yerel yönetimler yapmalı ama maddi kaynaklarla ilgili engellerle karşılaşmaları muhtemeldir. Merkezi yönetim, belediyelerin önünü açmalıdır. Bu yük belediyelere yıkılmamalıdır. Bakanlık bu işi üstlenmeli, özel bankaları ve müteahhitleri sürece dahil etmeli, vatandaşın can güvenliğini sağlayacak bir sistem kurulmalıdır” ifadelerini kullandı.
“Deprem, milli güvenlik sorunudur”
Kentsel dönüşüm süreçlerinin siyasi vitrinlere malzeme yapılmaması gerektiğini dile getiren Özdemir, “Kentsel dönüşümde denetim mekanizmalarının artırılması gerekir. Çünkü bu süreçlerde mağdur olan vatandaşlar da oluyor. Firmaların kapanması, işi yarım bırakması, iki yılda tamamlanması gereken inşaatların yıllarca sürmesi, kira yardımlarının eksik ödenmesi gibi pek çok sorun yaşanıyor. Devletin denetleme ve yaptırım gücünü daha aktif kılacak bir sistem kurulmalı. Depremin artık siyasi değil, milli bir mesele olduğu gerçeği kabul edilmeli. Deprem, milli savunma ve milli eğitim kadar önemli bir konudur. Bu bilinçle hareket edilmeli, siyaset kurumu da bu eksende sürece katkı sağlamalıdır. Toplu açılış törenlerinde belli sayıda inşaatın tapusunu vermektense, bu işi sürdürülebilir bir mekanizma içine almak gerekir. Siyasi figürler değişse dahi bu sistemin işleyebileceği bir yapı kurulmalıdır. Çünkü bu mesele şakaya gelmez. Bu bir milli güvenlik sorunudur. Altından kalkamayız” diye konuştu.