Devlet önde gelenlerinin,varlıklı kişilerin iftar sonraları düzenlemeleri eskiden beri gelenek haline gelmiştir.Geçmişte konaklarda halka açık iftar yemekleri verilirmiş.Katılanlar ''diş kirası'' adı altında armağanlar (örneğin kravat) ya da para alırmış.

Akraba ve dostlar arasında iftar davetleri düzenlenir böylece insanlar arasındaki ilişkileri geliştirmeye,dayanışmayı güçlendirmeye katkıda bulunulur.
Bugüne baktığımızda bir tarafta Belediyelerin organize ettiği halka açık iftar çadırları.Burada çeşitli kuruluşlardan sağlanan yardım ve malzemelerle hazırlanan yemeklerden ihtiyaç sahipleri yararlanıyor.

Bir de bunlara son birkaç yıldır,sokak iftarları katıldı.Oluşturulan, bazı yerlerde yüzlerce metreyi bulan,sokak kaldırımlarına kurulan sofralara yiyeceğini alan geliyor.Paylaşımın ve birlikte oruç açmanın keyfini yaşıyorlar.

Diğer yanda ise saraylarda,beş yıldızlı otellerde çeşitli kurum ve kuruluşların görkemli iftar sofraları.Masalarda kuş sütünden başka ne ararsan var.Bir de bunun yanında bol bol politika.Dinlemek zorunda kalınan nutuklar.Gösterişe dayalı bu tür organizasyonların dini yönden nasıl bir açıklaması olur
düşünemiyorum.

Mazeretleri nedeniyle oruç tutmayanların bunun yerine,her biri oruca karşılık bir gün,bir ihtiyaç sahibini doyurmaları sosyal yardımlaşmanın bir başka şekli.Yakın komşuların pişirdikleri özel yemekleri birbirlerine ikram etmeleri güzel dayanışma örnekleri.

Yeme içmeye dayalı aktiviteler bunlar,bir de yapılması dinen gerekli parasal yardımlar var.Bunlar fitre ve zekat.

Fitre,Ramazan ayı sonunda temel gereksinimler dışında yeter ölçüde malı bulunan bir müslümanın kendisi ve aile bireyleri için yılda bir kez vermesi gereken sadakadır.Buna fıtır sadakası da denir.

Müslümanlar arasında ekonomik bir yardımlaşma şekli olan fitre ,hicretin ikinci yılında (623) vacip oldu.Amacı yoksulların bayram harcamalarına katkıda bulunmaktır.Bu yüzden bayram namazından önce verilmesi gerekir.

Allaha bir teşekkür amacı taşıdığından oruç tutan ya da tutamayan müslümanlar fitre vermeye zorunludur.

Ergenlik çağına ulaşmış ya da hukuken ehliyetsiz(akıl hastası gibi) çocukların,ana ve babaları düşkün ise onların fitrelerini vermek yükümlülüğündedir.Buna karşılık eşi ve ergin çocukları kendi yaşamları ve varsa malları üzerinden özgürce hareket ederler.

Fitre miktarının hesaplanması için çeşitli ölçüler getirilmiştir.Esası,bir yoksulun en düşük günlük yiyecek bedeline göre hesaplanır.Her ailede kendi günlük yiyecek giderini ölçü alarak fitresini verebilir.Ayrıca her ramazan ayında müftülüklerce bu bedel yazılı olarak açıklanır.

Fitrenin o niyetle verilmesi şart ise de verilene açıklamak zorunluluğu yoktur.Verilecek yoksulların yakın akrabalardan ve çevreden seçilmesi uygundur.

Zekatın sözlük anlamı artma,temizlik,bereket anlamına gelir.Zengin müslümanların mal ve paralarından her yıl yoksullara vermekle yükümlü oldukları paydır.Aynı zamanda islamın beş şartından biridir. Hz. Muhammed'in Medine'ye göçmesinden 2 yıl sonra farz kılınmıştır.

Zekat verecek müslümanın yeter ölçüde mala bir yıldan beri sahip olması gerekir.Yeter ölçünün ayrıntıları din kitaplarında yazılıdır.Verilecek miktar malın veya paranın kırkta biridir.Yoksullara,temel gereksinimlerini karşılayamayacak kadar düşkünlere,borçlulara,yolda kalmışlara verilir.

İslamiyetin ilk yıllarında zekat tahsildarları varmış.Bunlar topladıklarını gerekli yerlere harcamak üzere hazineye aktarırlarmış. Yani bugün vergi dairelerinin yaptığını yaparlarmış.

Bütün hayırlarınızın gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşması ve tanrı katında kabulü dileği ile.