Son on yıldır özellikle de birkaç yıldır hayatımızın içine hızla giren, basında ve kamuoyunda geniş yer bulan organik ürünler, sağlıklı beslenmenin giderek önem kazandığı günümüzde;  vatandaşın organik yaşama gün geçtikçe ilgisinin artmasını, organik ürünün gerçek anlamını, Yalova’daki organik tarımın fotoğrafı ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Yalova Şubesi’nin çalışmaları gibi organik tarıma ait tüm ayrıntıları Yalova’da 5.şubesini açan Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurucu üyelerinden aynı zamanda Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nde görevli organik tarım konusunda uzman Emre Bilen ile konuştuk.

N.İlçin- Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)i geçtiğimiz yaz 5.şubesini Yalova’da açtı. İzmir merkezli bir dernek olduğunu biliyoruz. Derneğin organik tarımla bağı hangi noktada, derneğin amaçlarından ve Yalova şubesinin çalışmalarından bahsedersek neler söylersiniz?

E.Bilen-
Öncelikle Türkiye’de dışarıdan gelen taleplerle başlıyor organik ürün üretilmesi süreci. Yurtdışından özellikle  Almanya’dan talep geliyor organik ürün konusunda. Bu taleplerin ardından sektörde çalışan hoca ve görevliler  bir araya gelerek bu derneği kuruyorlar. İlk kuruluşu derneğin bu doğrultuda gerçekleşiyor. Organik tarım şu anda çok kullanılan bir kavram, ancak daha önceleri ekolojik tarım  adı kullanılıyordu. Derneğimiz,  son dönemlerde organik tarımın halk tarafından ilgi görmesi ve devletin de organik tarıma destek vermesiyle, şubeleşmeye gitti. Ankara, Adana, Çanakkale İzmir’in ardından Yalova’da da şubemiz açıldı. Yalova şubemiz henüz kuruluş aşamasında, yakın zamanda genel kurulumuzun yapılmasının ardından resmi olarak üye kaydına başlayacağız. 

ETO organik tarımın geliştirilmesi adına sempozyumlar düzenlemek, konferanslar ve eğitim çalışmaları yapıyor. İzmir’de her yıl düzenlenen ekolojik tarım fuarına  destek veriyor. Fuarda uluslararası sempozyum düzenledi. FIBEL Organik Tarım derneğiyle ortaklaşa olarak Almanya’ya giden organik ürünlerin kalitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalarımız var. Yine aynı proje içerisinde organik tarımla ilgili çiftçilerin yaptıkları çalışmalarla ilgili olarak  yarışma düzenlendi. Sonuçta bir ödül verilerek, çiftçilere hem katkı sağlanması hem de diğer çiftçilere teşvik edici bir örnek teşkil edecek. Aynı proje kapsamında yurtdışından organik ürün almak isteyen kişiler Türkiye’ye geldi ve organik üretim yapan çiftçilerle karşılaşma olanağı oldu.

N.İlçin-Son yıllarda organik meyve-sebze kavramları  hayatımızın içine oldukça hızlı bir biçimde girdi, organik tarımın başlangıcı ve tarihinden söz edersek bu noktada, organik üründen ne anlamalıyız, örneğin çok tüketilen sebze ve meyvelerden bahsedersek, nedir organik domates, elma, kiraz vb..

E.Bilen-
Asıl organik tarımın başlangıcı  dünyada 1910’lu yıllarda verim ve kaliteyi arttırmak amaçlı olarak başlıyor. Alternatif metodları araştırarak başladı önce.  Endüstriyel tarımın çevreye ve insanlara ekonomik olarak bazı zararları olduğu görülmeye başlandı. Kimyasal girdilerin yani ilaç ve gübrelerin kullanılmaya başlaması insana ve doğaya zarar vermeye başladı. Her sene atılan ilaçtan sonra  her yıl daha fazla ilaç kullanılması gerekti. Bu da ekonomik değil. Anca organik tarımın da ekonomik olmadığı söylemleri doğru değil. Ekonomik olarak organik tarımda aslında üretimde azalma olmuyor. Önce üretim az  gibi olsa da sonra bu durum düzelmeye başlıyor. İlaçlama ve gübrelemeyle birlikte endüstriyel tarımda çevreye zarar veriyoruz .Organik tarımla çevrenin dengesi yerine geliyor. ,Organik tarımın amacı çok fazla ürün elde etmek değil, çevreye insan sağlığına duyarlı üretimi gerçekleştirerek  yeterli ürün elde etmek, yani sürdürülebilir bir üretim metodu organik tarım…

Organik üründe en önemli unsur sertifikalı olması. Sertifikalandırmada başından sonuna her türlü girdi kontrol edilir, üretimde yönetmeliklere uygun materyaller kullanılmış ürünlerdir organik ürünler. Eğer siz doğrusunu yaptınız, ancak dışarıdan bir bulaşma varsa o zaman bile organik sayılmaz. Organik ürün sertifikasını alanlar sertifikasyon kuruluşları Tarım Bakanlığı’ndan onaylı olanlar  sertifikalandırma yapabiliyor. Avrupa’ya ürün satışı yapılacaksa o ülkenin yönetmeliğine de uygun olması gerekiyor .Sertifikayı alanların elinde de logo oluyor. Sertifikası olmadan bir üretici benim ürünüm organik diyorsa burada bir sorun vardır. Açık bir pazardan alınıyorsa da o pazarın organik ürünler sattığından emin olmak gerekir. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde de organik pazarlar var. Logo olmasa bile ürün sertifikası olması gerekir. Duyduğumuz her ürün organik değil maalesef, genellikle organik ürünler organik pazarlarda satılıyor ve üzerinde logosu vardır.

N.İlçin-Yalova’da organik tarımın gelişim sürecinden bahsedersek nasıl bir gelişim gösterdi?

E.Bilen-
Yalova genelinde organik tarım konusundaki eğitim ve yayım faaliyetleri 2004 yılında başladı. 2005 yılı haziran ayında,  “Armutlu-Çınarcık Organik Tarım Havza Projesi” adı altında 21 çiftçiye organik tarım sertifikası verilmiş ve genişletilerek Yalova Organik Tarım Projesi olarak adlandırılmış. Ayrıca Sermayecik Köyü’nde çilek ve kiraz üretimi konusunda çalışmalar var.
Ancak  ticari anlamda yeterli  bir üretim yok. Ancak Yalova’da bu alanda potansiyel yüksek. İstanbul ve üç büyük şehrin ortasında bir merkez Yalova. ETO olarak da bizim Yalova’da organik bir Pazar kurulması konusunda da düşüncemiz var. Yalova’da sanayi olması,  arazilerin çok değerli olması ve ekonomik olarak yüksek değerde olması da engel gibi gözükse de Yalova halkı bilinç düzeyi ve ekonomik durumu yüksek. Organik ürünlere de talep Yalova’da fazla diye düşünüyorum, biz de bu düşünceyle burada dernek kurmayı düşündük. Biz dernek olarak Yalova’da organik tarım çalıştayı yapmıştık. Açılışımızla birlikte çiftçilerin organik tarımla ilgili bilgi sahibi olması adına bir çalışma başlattık. Şu aşamada bir kurulması organik tarımla ilgili katılımcı açısından çok yeterli olmayabilir, ancak Pazar içerisinde bu tür çalışmalara gidilebilir. Okullarda da bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapılabilir, interaktif bir eğitimle bu yapılabilir. Yalova halkı bu konuda bilinçli .

N.İlçin-Organik tarımın çiftçiler açısından avantajları neler?

E-Bilen-
Ülkemizde organik tarım en çok yurtdışına ihracat amaçlı yapılıyor. Üreticiler direk olarak şirketlerle sözleşme yapıyorlar. O şirketler çiftçiye organik tarım konusunda destek oluyorlar, hasatında yardımcı oluyorlar, bu çok büyük bir kolaylık. Organik tarım çiftçilerin kendilerini geliştirmeleri gereken bir alan endüstriyel tarımdan farklı. İlk geçişte bazı problemler yaşanabiliyor. Kendi başına bu işi yapan çiftçiler için de büyük avantaj, gelecek ve sağlıklı bir nesil açısından da organik tarımın avantajlı ve sürdürülebilir olması önemli. Organik tarım insanları doyurmaz söylemi doğru değil. Dünyada fakirlerin aç olması, zenginlerin doymamasından ileri geliyor. Üretimi arttırarak endüstriyel üretimle biz açlığı önleyemeyiz. 

N.İlçin-Organik ürünler pahalı diyorsunuz, diğer taraftan sağlıklı nesiller ve sağlıklı beslenme açısından organik ürünlerle beslenmek gerektiğini söylüyorsunuz, bu nasıl olacak herkes organik ürünlere ulaşamayabilir?

E.Bilen-
Organik tarımın Türkiye’de düzgün bir şekilde oturmaması, daha çok ihracat ağırlıklı olduğu için yurtiçi pazarlaması yetersiz kalıyor. Yurt dışına üretici iyi fiyatlarla rahatlıkla sattığı için, Türkiye’de de benzer fiyatlarda satmaya çalışıyor. Avrupa’daki alım gücüyle bizimki aynı değil. Öte yandan ülkemizde talep de organik ürünlerle ilgili olarak fazla  yaygın değil. Talep artsa ürün de artar, o zaman da fiyatlar aşağıya çekilir diye düşünüyorum.