Kurban, insanlık tarihi boyunca varlığı bilinen bir ritüel/ ayin türü; bir takım törensel davranışlar bütünüdür.

Kurban, çeşitli din ve kültürlerde bir Tanrı'ya ya da doğaüstü güçlere sunulandır, takdimedir.

Bir başka tanımlamaya göre kurban, doğaüstünün lütfunu güvence altına almak ve onun düşmanlığını en aza indirmek için doğaüstüne sunulan özgün bir armağandır.

Tüm inanç sistemlerinde kurban, kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılır. Kanlı kurban insan ve hayvan, kansız kurban yiyecek ve içecek sunumudur.

Kurban, İslâm dininde Allah'a yakınlaşmak amacıyla kesilen hayvandır.

Hemen bütün dinlerde kurban, canlılığın kutlanması, onun ilahî doğasının kabul edilmesi anlamına gelir.

Kurbanın doğaüstü varlığa adanarak kutsanan canı, kurbanı sunan ile doğaüstü varlık arasında bağ kuran kutsal bir güce dönüşür.

Kurban aracılığıyla canlılık tanrısal kaynağına döner ve o kaynağın gücünü, yani canlılığını yenileyip tazeler. Bir başka deyişle yaşam, yaşamla beslenir.

Kurban ayinleri pek çok değişik biçim ve amaç taşımasına karşın hepsinin temel anlamı kutsal güçle zorunlu ve etkili bir ilişki kurmak, insanın ve dünyasının kutsal düzendeki yerini pekiştirmektir.

Uzun yıllar önce, kurban olarak sunulan canlının yakılması, kesilmesi ya da bir başka biçimde canının alınması örnekleri vardı. İnanışa göre, bir hayvanın kesilmesi, onun önceden Tanrıya adanmış yaşamının “Özgün kılınarak” Tanrıya verilmesiydi.

Yine inanışa göre, canlı bir öğe içeren yiyecek sunularının sunak ateşinde yakılması, sununun tütsü yoluyla Tanrıya ulaşmasını sağlamaktaydı.

Kurbanın dinsel bilinçte derin kökleri vardır.

Tanrıyla bütünleşmek ve onun kutsal yaşamına katılmak amacıyla insan kurban edilmesi ya da insan yerine bir hayvan sunulması da dinler tarihinde rastlanan olgulardır.

En değerli sunu olarak insan yaşamının kurban edilmesinde kefaret amacının da bulunduğu görülür. Savaşta kazanılan zaferin karşılığı olarak tanrılara kurban sunmak amacıyla savaş tutsaklarının kılıçtan geçirilmesi eski çağların yaygın adetlerindendi.

İnsan kurban etmenin toprağın verimliliğini artırma çabasıyla ilişkisi, bu geleneğin avcı ya da çoban halklarına göre tarım topluluklarınca daha yaygın biçimde benimsenmesini açıklar. Örneğin, bu topluluklarda bereket tanrılarını bedenleştirdiğine inanılan kutsal krallar güçten düştüklerinde, toprağın verimini olumsuz yönde etkilememeleri için kurban edilirlerdi. Bazen de kralların yerine bir süre için başkaları kutsanır ve öldürülürdü.

Afrika’da insan kurban etmenin atalara tapınma ile bağlantılı olduğu çeşitli yerlerde, ölenlerin kölelerinden bazıları da onlarla birlikte canlı olarak gömülür ya da öldürülerek efendilerinin mezarında onların altına konurdu.

Dahomeyler olarak da bilinen Fonlar, Benin’in (1975’e değin Dahomey) güneyinde yaşayan ve Nijer-Kongo ailesinin Kua koluna bağlı bir halktır. Fonlar, krallarının ölümü dolayısıyla çok gösterişli insan kurban etme törenleri düzenlerlerdi.

Fon toplumunda kralın temel görevleri arasında Yıllık Gelenek Törenlerini düzenlemek de vardı. Bu törenlerde savaş tutsakları kurban edilir ve iyiliklerini esirgememeleri için atalara yakarılırdı.

Batı Afrika’da, Gana’nın güneyinde, Togo ve Fildişi Kıyısı’na komşu bölgelerde yaşayan halka, Asantiler denir.

Asantiler’ de, içlerinde Müslümanlığı ve Hristiyanlığı benimseyenler olmasına rağmen, insanların üstünde yüce bir yaratıcıya, bir tanrılar grubuna ve küçük cinlerle ataların ölümsüz ruhlarına inanmaya dayanan geleneksel din, evreni kavrayışın temeli olmaya devam etmektedir.

Asantiler de, Taze Yam Şenliği’nde, genellikle suçluları ve bazen de köleleri kurban ederlerdi.

Nahualar, Meksika’nın orta kesiminde yaşamış yerli topluluklardır. En tanınmış üyeleri, İspanyol istilası ile yok olan Aztekler’ dir.

Bu gün, Meksika’nın bulunduğu bölgede Güneş’ in insanlarla beslenmesi gerektiği yolundaki inanç nedeniyle, Azteklerin mevsimlik mısır ayinlerinde her yıl binlerce kişi kurban edilirdi.

XII ve XVI. yüzyıllar arasında Güney Amerika’da büyük bir imparatorluk kuran İnkalar’ da ise insan ve hayvan kurban edilirdi. Toplu kurbanlar kralların tahta çıkışıyla sınırlıydı.

Eski Mısır’ da, özellikle Nil Nehri’ ne insan kurban edilmesi çok yaygındı. Bunun yanı sıra hayvanlar da kurban edilirdi.

Tanrı Oziris adına kurban törenleri düzenlenir, kutsal bir boğa kurban edilip eti töreni izleyenlere dağıtırdı.

Fenikeliler’ de ilk ürün ya da ilk çocuk, gelecek yıl ürünün daha bereketli olması için tanrılara kurban edilirdi. Savaşa giderken de zafer kazanmak için çok sayıda çocuk tanrılara kurban olarak sunulurdu.

Eski Hindistan’ da, tanrılara sunulan kurbanlar, ölülerin ruhlarını kurtuluşa eriştirirdi. Büyük hazırlıklar ve ritüeller gerektiren Tanrı Soma adına düzenlenen törenlerde de keçi, inek gibi hayvanlar kurban olarak tanrıya sunulurdu. Kurban törenlerini gerçekleştirmek için Brahman adı verilen bir kâhin sınıfı oluşmuştu. Bunlar, bir dönem insan da kurban etmişlerdi.

Vedalar dönemindeki Hindistan’da insan kurban etme geleneğini sürdüren Tanrıça Kali’ nin müritleri, her Cuma akşamı bir erkek çocuk kurban ederlerdi.

DEVAM EDECEK