Japonya’da insan kurban etme geleneği ortaçağın başlarına dek sürmüştü.
Çin’ de ise kralı maiyetiyle birlikte gömme uygulaması, XVII. yüzyıla değin aralıklarla sürdürülmüştü.
Eski Yunan uygarlığında, en büyük kurbanlar Tanrılar Tanrısı Zeus’a adanırdı. Tanrılara erkek hayvan, tanrıçalara dişi hayvan kurban edilirdi. Kurban olarak sunulacak hayvanların sakat olmamasına, en kusursuzların arasından seçilmesine özen gösterilirdi. Bir ara insan da kurban edilmiş, sonra bundan vazgeçilmişti.
Eski Romalılar’ da kurban en önemli tapınma eylemiydi. Genellikle özel tapınaklarda sığır, domuz, koyun gibi hayvanlar kurban edilirdi. Önceden insan da kurban ediliyordu ama sonradan bu uygulama kaldırıldı. Eski Roma’da ayrıca büyük tehlikelerin belirdiği zamanlarda, insan ve hayvanların ilk yavruları da tanrılara kurban edilirdi.
Bulgar Kralı Krumış Han, İstanbul’u muhasara ettiği zaman, Tanrıya bir kurban vermiş, ondan sonra da çıplak ayağını denizin suyunda yıkamıştı. Eski Bulgar dinine göre, su insanı saflaştıran bir fazilet iksiriydi.
Proto-Bulgarların çeşitli kurban ayinleri vardı. Bunların arasında en ilginci de köpek kurbanı idi. Bulgarlar köpeğe hem tapar, hem de onu kurban olarak keserlerdi.
Eski İran uygarlığında, dinî açıdan kan dökücü hayvanların etlerinin tüketilmesi yasaktı. Zerdüşt’ten önce kötülüklerin tanrısını yatıştırmak üzere kurbanlar kesilirdi.
Kurban âdeti Hititlerde de vardı. Hititlerde ibadetin birinci şartı temizlik idi. Tanrıların evine, mabede girebilmek, dua edebilmek, kurban sunabilmek için önce temiz olmak lâzımdı. Tanrılarla insanların ruhu ayrı olmadığı için, onlar da insanlar gibi her gün yemeğe, içmeye muhtaçtılar. Tanrıların yiyecek ve içeceklerine domuz ve köpek gibi murdar hayvanların yaklaşması dinen haram sayılırdı. Hititlerde adak kurbanından başka bir de kefaret kurbanı vardı. Kefaret kurbanı, dinî manada işlenen bir günahın kefareti olarak sunulmaktaydı. Hititlerde insan kurban etmek âdeti de vardı.
* İslâm öncesi eski Türkler’ de, kurban âdeti yaygındı. O döneme ait bayram kabul edilerek kutlanan günlerde at, koyun ve öküz en çok kurban edinen hayvanlardı. Kurban edinen hayvanlar arasında en çok yer alan ölünün bindiği attı. (Eski Türkler’ de insanların kurban edildiğine dair bir bilgi ile karşılaşılmamıştır.)
Kırgız Beyleri öldüğünde at, sığır, geyik ve koyun gibi hayvanlar kurban edilir ve mezarına konurdu.
Isıg-Göl’de, Göktürk çağı kurganlarında (bir çeşit mezar) insan kemiklerinin yanında, kurban edilmiş at iskeletlerine de rastlanmıştır.
Şamanlar, Altay Dağları’ndaki kurganlardaki heykellere, son zamanlara kadar hürmet eder ve onlara kurban keserlerdi.
* Eski Mezopotamya uygarlıklarında kurban sunumu düzenli ayin ve törenlerle yapılırdı.
Asurlular’ da, tanrılara hayvan kurbanlar sunulurdu. Böylece kesilen oğlak veya kuzu gibi yavru hayvanların, insanların bütün günahlarını temizleyeceklerine inanılırdı.
Sümer’de kurban törenlerine büyük önem verilir; törenler görkemli ve süslü tapınaklarda gerçekleştirilirdi. Sümerler’ de kurban edilecek hayvanın türüne ve cinsine pek dikkat edilmemekle birlikte (zira esas olan kanın akıtılmasıydı), en değerli kurban kuzuydu.
Sümerler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Sayın Muazzez İlmiye Çığ diyor ki:
“Kurban kesme ritüeller, bize Sümerler’ den miras kalmıştır. Tabii ki, o zamanlar daha da dikkatliydiler. Sümerler’ de kurban kesilecek tarih belliydi. Kurbanlar yıkanır, öyle kesilirdi. Ayrıca kurbanı sadece Rahip keserdi.”
* Yahudiler, başlangıçta günahlarının örtünmesini sağlamak için, tapınaklarında (aynen Sümerler’ de olduğu gibi) kuzu kurban ederlerdi.(Eski Ahit/Sayılar/ Bap 28-29)
Kutsal kitap sonrası Yahudiliğinde, Tevrat’ın kurban kültü de değişikliğe uğradı. Kurban kültünde dualara da yer verilmeye başlandı. Hatta Talmut’ ta, dinî bir vazife olarak Tevrat okumanın günlük yakma- kurban takdimelerinden daha değerli olduğu belirtildi.
Mabedin yıkılmasından sonra ise, dua tamamen şekilsel kurbanın yerini aldı. Kurban sunumu dualarla sembolik hale getirildi.
Şu anda Yahudilerde bu anlamda Tapınak yok ve kurban kesilmiyor.
Pesah( Fısıh) ya da Hamursuz olarak da bilinen bayramlarında, İsrailoğulları’ nın Musa önderliğinde Mısır’daki tutsaklıktan kurtuluşlarını anıyorlar. ( Tevrat, Çıkış Bölümü)
Pesah, aile içinde “Seder” adı verilen bir yemekle başlıyor; eskiden bu yemek için kurban edilen kuzuyu günümüzde incik kemiği simgeliyor.
İlk dönem Hıristiyanları Yahudi geleneğindeki birçok dinî uygulamaları yerine getirdiği gibi, kurban kesme geleneğini de sürdürüyorlardı.
Sonraları Pavlus, Musa şeriatını uygulayanlarla yolunu ayırmış, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesini BÜYÜK KURBAN olarak değerlendirerek, kurban kesme geleneğini kaldırmıştı.
Hıristiyan inancında, Hz. İsa çarmıhta bütün insanlığın günahları için kendisini kurban etmiştir. Ekmek Şarap Ayini, bu kurbanı temsil eder. İnanışa göre Hz. İsa’nın ilâhî şahsiyeti sayesinde bu kurbanın değeri ve önemi sonsuzdur. Bundan sonra veya bunun yanında diğer kurbanların önemi ve değeri kalmamıştır. Dolayısıyla kurban kesmeye gerek yoktur.
Yeni Ahit (İncil) İbranilere, BAP 10, 10 der ki : “İsa Mesihin bedeninin bir kerede takdim olunması ile o iradede tasdik olunduk.”
BAP 10. 14 der ki : “ Bir takdime ile takdis olunanları ebediyen kemale erdirmiştir.”
DEVAM EDECEK