GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Tarihimizde ünlü bir Ermeni olayı vardır. Birinci Dünya Savaşı başladığında, Rus Orduları Kafkas Cephesi’nde ilerlerken, Osmanlı Devleti içinde ve cephede savaşan Osmanlı askerinin gerisindeki Ermeni çeteler, ayaklanmışlar ve ekmeğini yedikleri devletin askerini arkadan vurmaya başlamışlardı. Bu olay, düşünüldüğü gibi öyle birdenbire olmamıştı. Çeşitli devletler, Doğu ve Güneydoğu bölgesi hakkındaki emellerinin tahakkuku için eylemcileri uzun bir süredir kışkırtıyorlardı.

Sonuçta olaylar patladı. Osmanlı Ordusu, cephede Ruslar’ la savaşırken, cephe gerisinde de Ermeni çetelerle mücadele etti. Savunulan vatan toprağıydı. Çok kan dökülmesi kaçınılmazdı. Her iki taraftan da ölenler oldu.

Bu arada ilginç bir oluşumu atlamamak gerekiyor. Ermeniler’ in büyük bir çoğunluğu, Ermeni çetelerinin bu eylemlerine karşıydı. Ne var ki, küçük bir azınlığın dışında, Ermeniler’ den bu eylemlere karşı çıkan olmadı. Çoğunluk suskun kaldı. Eylemlere karşı çıkan azınlık Ermeniler de, komitacılar tarafından vahşice katledildiler.

Çoğunluktaki Ermeniler, eğer kendi aralarında teşkilatlanıp bu çetelere karşı direnebilseydiler, ya da suskun kalacaklarına Osmanlı Devleti’ne yardımcı olabilseydiler, şüphesiz her iki taraftan da dökülen kan miktarı çok az olacak, istenmeyen tatsız olaylar meydana gelmeyecekti.

Avusturyalı Prof. Dr. Erich Feigl, “ Bir Terör Efsanesi” adını verdiği kitabında bu olayı bakın nasıl anlatıyor:

“...Bu acı olaydan kimin sorumlu olduğu şeklindeki kaçınılmaz soru, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni azınlığın büyük çoğunluğunun pasif kalmış olmasıyla cevaplandırılabilir. Ermeni azınlığın büyük çoğunluğu, onlarca yıldan beri kendi toplulukları içinde az sayıda fanatik komitecinin son derece saçma, gerçekleşmesi imkânsız, hiçbir biçimde haklı gösterilemeyecek bir bağımsızlık kazanma emellerinin giderek güçlenmesine, Müslümanları ve Ermenileri terörize etmesine ve hatta sonunda da, Birinci Dünya Savaşı başlarında bir iç savaşa yol açmasına ses çıkarmamışlardı.

Osmanlı Ermenileri’ nin suskun çoğunluğu, ihtilâlci cengâverlerin çılgınca planlarına ve misyonerlerin romantik görüşlerine karşı zamanında direnebilselerdi, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan pek çok Ermeni’nin ve daha fazla sayıdaki Müslüman’ın acı çekmesi önlenmiş olurdu. Ama ne yazık ki pek çok kişi, bir avuç insanın çılgınca düşüncelerinin ceremesini çekmek zorunda kaldı.

Genelde bir halkın ya da azınlığın felâkete sürüklenip sürüklenmeme sorunu, aklı başında, makul düşünen çoğunluğun akılsız asi, fanatik ya da romantik azınlığa kendini kabul ettirmesine bağlıdır.

Bir azınlık tarafından baştan çıkarılmış ya da susturulmuş her halkın başına benzer şeyler gelmiştir. Alman Nasyonal Sosyalistleri de Alman halkı içinde bir azınlıktır, ancak bu azınlık barışsever Alman çoğunluğunu savaşa sürüklemekte güçlük çekmedi, bedelini de sonunda bütün Almanlar, evsiz barksız, yurtsuz kalarak, hayatlarını kaybederek ödemek zorunda kaldılar. Nasyonal Sosyalist olup olmamaları durumlarını hiç değiştirmedi.

Ermeni halkı tarihinin en ürkütücü yanı, Ermeniler’ in akıllı, çalışkan ve kültürlü olan ezici çoğunluğunun mantıksız bir öç alma peşinde koşan bir avuç fanatik tarafından yönlendirilebilir, haraca bağlanabilir, baskı altına alınabilir olması; mücadele gruplarının ya da özgürlük savaşçılarının ya da isimleri her neyse onların terör eylemlerini sessizce geçiştirmesi, mal ve can korkusu, yeniden bir bomba patlatıldığında, yeniden masum insanlar ve dürüst insanlar hayatlarını kaybettiklerinde terör örgütlerine bağış yapmayı sürdürmesi ve sanki hiçbir şey olmamış gibi davranabilmesidir.”

Avusturyalı Profesör, kitabında Ermeniler’ den bahsediyor.

Düşünüyorum da, aklıma bugün geliyor. Tarihten ders almak gerekmez mi?

Siz ne dersiniz?

Gününüz aydınlık e esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!