Değeli okurlarım; bugün sizlerle Türkiye gündeminden düşmeyen ve kanayan yaramız olan başıboş sokak hayvanları sorunumuzu paylaşacağım. Elbette konunun uzmanı değilim. Yapığım çalışma-araştırma sonucu çok değerli bilgilere ulaştım.
Özellikle köpek Eğitmenleri Derneği Başkanı Sn. Göktan Eker’in çalışmalarından ve paylaşımlarından çok yararlandım.
ÜLKEMİZİN BAŞIBOŞ SOKAK HAYVANLARI SORUNU
YÜKSEK RİSKLİ ÜLKELER ARASINDA TÜRKİYE
Yaklaşık 8-10 milyon sahipsiz ve başıboş hayvan varlığının tahmin edildiği Türkiye;
CDC “Center for Disease Control -Hastalık Kontrolü Merkezi, Birleşik Devletler'de bulaşıcı hastalıkları araştıran bir halk sağlığı örgütü” tarafından “yüksek riskli ülkeler” listesine eklenmiş bulunuyor.
Gün geçmiyorki köpek saldırısı sonucu ölüm ve yaralanma olayları olmasın…
“Sokak Hayvanları Sorununda ÇÖZÜMSÜZLÜK Nasıl Çözülür?”
Ülkemizde çözüm bekleyen birçok sorundan biri de sokak köpekleri.
Sayılarının kontrolsüzce artması,
Hayvan barınaklarındaki yetersizlik ve
Köpekler tarafından saldırıya uğrayan insanların sayısının da her geçen gün artıyor olması.
Yanlış uygulamalar sonucu; bu sorunu daha da derinleştiriyor.
Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kutuplaşıyoruz.
Göktan Eker şöyle diyor:
Benim baktığım yerden sorun şöyle gözüküyor:
Davul belediyelerin omzunda, tokmak Tarım Bakanlığı’nda, zurna hayvan severlerde, halay aşağı mahallede, [hö1] düğün yan sokakta, gelin ile damat aileler arasında çıkan kavgayı ayırmaya çalışıyor. Peki, bu sorun nasıl çözülebiliriz?
Yasalar ve uygulamalarda da kavram kargaşası
Bu konudaki yasalarımızda ve uygulanmasında da kavram kargaşası var.
2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun çıkmasında ve 2021 yılında revize edilmesinde sokak hayvanları ile ilgilenen gönüllülerin etkisi çok büyük olmuştur. Revize edilen kanun, bırakın sokak köpekleri sorununu ortadan kaldırmasını, bence çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getirmiştir.
Bir de “Tehlikeli ırk” sorunumuz var bir
2004 yılında çıkan kanunda Pitbullterrrier ve Japanes tosa ırkı köpekler, dövüşlerde kullanıldıkları ve tehlikeli oldukları alt gerekçesiyle yasaklandı.
Ancak hayvanları bu amaçla eğitip dövüşleri yaptıranlar cezasız kalmanın yolunu buldu.
Yasa, “türlerini veya bunların melezlerini üreten, sergileyen, takas eden, ülkeye girişini, satışını, reklamını yani bu hayvanların ticaretini yapanlara” ceza getirdi. Onların kayıt altına alınmasını ve kısırlaştırılmasını, çip takılmasını şart koştu.
Kayıt belgesiz, ağızlıksız ve tasmasız dolaştırılmalarını da yasakladı. Sahiplerinin, bakamamaları halinde bu ırktan hayvanları başka kimseye de veremeyeceği, belediyeye ait en yakın bakımevine bırakması zorunlu hale getirildi.
Barınakların onları sahiplendirmesi de yasaklandı.
Genelgeyle de bütün bunların yapılması için 14 Ocak 2022 ye kadar süre tanındı.
O tarihte kayıt altına alınan ve ‘tehlikeli ırk’ diye tanımlanan köpeklerin sayısı neredeyse 12 bindi.
Çip taktırma, kısırlaştırma gibi masrafları ödemeyecek sahipler, onları ya barınaklara ya da yine yasa ceza gerektirse de sokağa terk etti. Bu düzenleme nedeniyle sokaktaki hayvan sayısı, bu ırklarla meydana gelen çiftleşmelerle birlikte arttı.
Sokak köpeği sorununun temelinde köpek üretimi mi var?
Sokak köpeği sorununun ana sebebinin köpek üretimi olduğunu savunan ve köpek üretiminin yasaklanması gerektiğini önerenler de var.
Bu öneriyi tartışmadan önce köpek ırklarının nasıl ortaya çıktığını, nasıl belirlendiğini ve hangi şartlarda üreyebildiklerini biraz bakacak olursak:
İnsanlar, köpekleri 10-15 bin yıl önce ihtiyaçlarına göre evcilleştirdiler. Örneğin kuzeyde yaşayan insanlar köpeklerinden kızak çekmesini, ormanlık alanlarda yaşayanlar köpeklerinden avcılık ve koruma beklediler.
İnsanların köpeklerden beklentileri ve köpeklerin yetenekleri ölçüsünde yapay bir seleksiyon sistemi oluştu. Sanayi devrimiyle de şehir hayatına uygun köpek ırkları gelişti.
Üniter devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, insanlar kendi coğrafyalarındaki köpeklerin ırklarını korumaya ve geliştirmeye başladı. Zamanla bu ülkelere ait köpek ırklarının tescil edilmesi, köpeklerin insanla birlikte yaşama kriterleri başta olmak üzere uluslararası üretim kriterleri merkezi Belçika’da bulunan Uluslararası Kinoloji Federasyonu çatısı altında kurallara bağlandı.
Şu an bu federasyona kayıtlı 100 ülke (Türkiye’yi de Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu temsil eder) ve toplam 345 tescilli köpek ırkı bulunuyor.
Sorunu çözmüş toplumlarda köpek yetiştiriciliği
Sokak hayvanları sorununu çözmüş toplumlarda, köpekler bir amaç için üretilir ve yetiştirilir. Örneğin: Avcı, bekçi, iş köpeği, görev köpeği, eşlik köpeği gibi.
Bu toplumlarda köpeğini çiftleştirmek isteyen kişiler, köpeklerini ırk derneklerine veya ülkelerindeki kinolojik yapıya kayıt ettirmek durumundalar. Örneğin bazı ırklarda beş ata nesli gösteren şecereye sahip olmayan köpeklerin üretimine izin verilmez. Köpek ırklarının korunması ancak bu sayede mümkün olabilir.
Merdiven altı sistemin zararı
Türkiye’de özellikle büyük şehirlerdeki barınaklarda ya sokaklarda yaşayan köpeklerin neredeyse tamamı kontrolsüz ve serbest çiftleşme veya merdiven altı üretimlerin sonucudur.
Buralarda üretilen köpeklerin görünümleri belli bir ırk olsa da ve onları satın almak için epey paralar dökülse de, bu köpeklerin göründükleri ırka ait olduğunu söylemek pek mümkün değil.
Köpekleri kim yetiştirmeli?
Sokak köpeklerinin görülmediği toplumlarda üç tip köpek yetiştiricisi var;
Hobi yetiştiricisi, Hobi yetiştiricileri, standartlara uygun tek bir ırktan köpeğe sahip olan aileler veya bireylerdir. Önemli bir kısmı kadınlardan oluşur Hobi yetiştiricileri, standartlara uygun tek bir ırktan köpeğe sahip olan aileler veya bireylerdir. Önemli bir kısmı kadınlardan oluşur
Mikro yetiştirici ve Mikro yetiştiricilerse, aynı ırkta 3-4 köpeği olan aileler veya bireylerdir. Standartlara en yakın köpek yetiştirilmesi konusunda kinolojiye ciddi değer katarlar
Ticari yetiştirici. Ticari Ticari yetiştiriciler için popüler ırkların üretiminin yapılıp kâr amaçlı satışının yapılması önceliklidir.
Sokak köpekleri popülasyonu
Mevcut durumda sokak köpekleri popülasyonu, kendi aralarındaki çiftleşmeler ve sahipli olduğu halde, kısırlaştırılmamış köpeklerle çiftleşmelerden kaynaklanıyor.
Bu hızlı üreme, kısırlaştırma konusunda harcanan çabaların da boşa gitmesine de neden oluyor.
Özellikle kırsal bölgelerde kontrol dışı üreme, kentlerin hemen dışında, ormanlık alanlara ya da arazilere “nasılsa bakılır” diyerek bırakılan ve buralarda üreyip, sürüleşen köpekler ciddi anlamda tehlike yaratıyor.
Sokaklarımızda alanını korumaya çalışan veya defansif saldırı yapan köpeklerin hamlelerinden kaçmaya çalışan insanların yaşadığı kazalar da tehlikeli olabiliyor.
Bir köpek size saldırırsa ne yapmalısınız?
Eğer köpekle mücadeleye girmemiz kaçınılmaz ise çığlık atmak, bağırmak, kaçmak o köpeğin av güdüsünü daha fazla tetikler.
Köpeğin doğrudan gözüne bakmak da tetikleyici olabilir çünkü köpeklerin dünyasında bu, ‘ona meydan okuma’ anlamına gelebilir.
Saldırı durumunda da kaçmamak, sabit durmak, köpekleri yok saymak, onları tehdit etmiyormuş gibi algılanır. Yavaşça yürümek aslında saldırılardan korunmanın doğru yoludur..
Köpek bize saldırıyorsa elimizdeki eşyayla – çanta, şemsiye vb – bariyer yaparak ve sakin vücut dili kullanarak yavaş yavaş ilerlemek işe yarar.
Vurmak, fiziksel temas köpeği daha da agresif hale getirebilir.
Deodorant veya benzeri sprey kokularla, köpek ile aranıza koku bariyeri oluşturmanız da işe yarayabilir.
Sürüleşmenin önüne nasıl geçilir?
Popülasyon kontrolü, sadece kısırlaştırma ile değil, kırsal bölgeler ve şehirlerin dış alanlarından başlayarak köpeklerin sahiplendirilmesi, sahipsiz köpeklerin kısırlaştırılmasıyla başlanmalı.
Sahipli köpeklerin de çiftleşmesine ve üremesine cezai müeyyide getirilmeli.
Son yasayla birlikte, köpek ve sahibi arasında bir bağ kurulmaya çalışılmış olsa da ülkenin ihtiyacı olan düzenleme ve uygulama ne yazık ki hâlâ kurulamadı.
Köpek almak isteyenler sahiplik eğitimine tabi tutulmalı
Köpek almak da belli süreçlere tabi olmalı. Köpek almak isteyenler, bakanlıkça yetkilendirilen kişi ya da kurumların veya bizzat bakanlık tarafından sahiplik eğitimine ve sınavına tabi tutulmalı.
Bu eğitimi tamamlayanların yine bakanlıkça kayıt altına alınmış resmî yetiştiricilerden köpek alarak sertifikalarının numarası ile köpek sahibi olabilmeleri sağlanmalı.
Bu eğitimler, barınaklardan köpek sahiplenenler için ücretsiz, diğerleri için ücretli olmalı.
Belirli kilo üzerinde köpeklere kesinlikle sosyal köpek sınavı, toplumsal yaşama uyum sınavı, itaat ve refakat sınavı gibi sınavlardan başarılı olma zorunluluğu da getirilmeli.
Gücü istismara açık olan ırkları sahiplenecek kişiler için de sahiplerinden söz gelimi psikoteknik raporu ve ruhsatlandırma gibi ekstra uygulamalar talep edilebilir.
Bu öneriler, sahipli köpeklerin karıştığı saldırma olaylarını da engelleyecektir. Aynı zamanda ülkedeki köpek yetiştiricisinden üreticisine, eğitmeninden gezdiricisine, bakıcısına kadar sürecin tüm insan kaynaklarının kayıt ve kontrol altında, yani denetime alınacağı bir sistem de sorunları çözecektir.
Sahipli köpeklerin sokaklara bırakılması nasıl önlenir?
Bir diğer sorun ise sokaklara terk edilen köpekler… Sosyal hayattaki herhangi bir değişiklikten ötürü (iş kaybı, hastalık, taşınma vb) hayvanlarını bırakma halinde, barınma masrafları karşılığı beyanlı terk sistemi Amerika gibi birçok ülkede uygulanıyor.
Bu kişilerden alınacak aylık düzenli meblağ, barınakların kapasitesi başta olmak üzere refahının arttırılması için de kullanılabilir. Bu durum, nasılsa bakılıyor diye köpeklerin sokaklara salınmasını engelleyecektir.
Köpek–sahip bağının doğru bir şekilde kurulması durumunda mazeretsiz terk etmeler cezalandırılabilir.
Nasıl bir rehabilitasyon olmalı?
Ülkemizde ne yazık ki rehabilitasyon merkezi adı altında yapılanan barınaklarda, rehabilitasyon kelimesi sadece sağlık uygulamalarını içeriyor. Oysa sokaklara atılmış veya orda doğmuş köpeklerin ciddi travmaları olabiliyor.
Özellikle belediye barınaklarında ve gönüllü barınaklarında davranış rehabilitasyonu ile ilgili de birimler kurulmalı ve bu birimlere insan kaynağı sağlanmalı. Zira bir köpeğin insan ile birlikte yaşamaya alışması için; öncelikle travmalarından arındıracak rehabilitasyon uygulamalarına daha sonra da eğitim uygulamalarına ihtiyaç var.
Sokaklarda veya barınaklarda onlarca yetenekli köpeğin heba olduğunu görmek acı verici. Zira arama kurtarma faaliyetlerinden terapi yapabilecek köpeklere kadar birçok köpek yarı aç veya hapsedilmiş durumda.
Gönüllü barınaklar
Batı’daki birçok ülkede hayvan koruma gönüllülerince açılan barınaklar ruhsatlandırılır. Denetime tabi olur, buralarda rehabilite edilen ve eğitilen köpekler doğru ailelere sahiplendirilir. Sahiplendirme esnasında bazı masraflar talep edilse de genellikle bağışlarla ve gönüllülerle bu barınaklar ayakta durur. Sistemin oturduğu ülkelerde gönüllü barınaklarının standartları ve açılma şekilleri de net bir şekilde bellidir.
Ne yapmalı?
Bir devlet, hayvanını da doğasını da çocuğunu da gencini de yaşlısını da kadınını da erkeğini de korumakla mükellef.
Hayvan severlerin kendi aralarındaki büyük fikir ayrılığının, ego savaşlarının, “benim dediğim doğru”, “en çok ben kurtarıyorum” narsizminin ve bazeri tartışmaların, çatışmaların olması, yıllardır sorunun çözülmesine engel olmuş ve kendileri gibi düşünmeyenlerin adeta linç edilmesine neden olmuştur.
Son dönemlerde toplu itlafı savunan, oldukça aktif, yine linç kültüründen beslenen birtakım insanların olduğunu da görüyoruz