Baba denilince akla gelen aile babalarıdır. Herkesin bir babası vardır. Varlığımızın nedeni olan iki saygın kişiden birisi anamız diğeri de babamızdır.

Gerçek babaların dışında bir de mafya babaları vardır. Yer altının yasadışı kirli işlerinin baş aktörleri bunlardır. Acımasızdırlar, birbirleriyle de çatışırlar, vuruşurlar. Göz kırpmadan adam öldürürler veya öldürtürler.

Bunların dışında iskele babaları vardır. Gerçi onlar cansız babalardır ama görevleri koskoca gemileri tutmak, iskeleye bağlamaktır. Yoksa yolcular gemiye kolayca girip çıkamaz. Bu yüzden büyük önem taşır.

Yalova’daki tüm aile babalarına saygılar sunuyor, çocuklarıyla sağlıklı, mutlu uzun yıllar diliyorum.

Şehrimizde mafya babası var mı yok mu bilmiyorum. Olsa da olmasa da onlarla uzaktan yakından bir ilgimiz yok, olamazda. Şehrimizin güvenliği ve huzuru açısından olmamasını dilerim.

Feribot ve deniz otobüsü iskelelerinde ki babalarımız olduğu yerde duruyor. Boyunlarını uzatmış gelecek gemilerin palamarlarını bekliyor. “Baba, baba değil iskele babası” deyimi babalıkları pek belli olmayan kişiler için aşağılayıcı olarak kullanılsa da iskeledeki değerlerini azaltmaz. Konumuz onlarda değil.

Gelelim Yalova’nın yazımıza konu olan babalarına. Onlarda cansızlar sınıfına giriyor. Hani şehir içi yollarda sıkça karşılaştığımız yere sabitlenmiş çeşit çeşit trafik dubası benzeri babalar.

En yaygın olanları plastikten yapılmış esnek, kırmız renkli 75 cm boyunda üzerlerinde üç sıra fosforlu beyaz şerit olanlar. Teknik adı Delinatör. Bunlar pek çok yerde yol kenarlarına ve yol ortalarına 1,5 m aralıklarla yere sabitlenmişler. Piyasa fiyatları bağlantı dübel ve cıvataları hariç 22 – 28 TL arasında.

Ayrıca bunların siyah renkli benzerleri de var. Yalnız onlar sert plastikten, eğilip bükülmüyor. Yola değil, kaldırım taşları üzerine sabitlenmiş. Örneğin Kubbeli Camiin bulunduğu Kıbrıs Sokak.

Siyah renkli metal döküm, boğum boğum sütun başlığı gibi babalar. Yaya kaldırımın yola yakın tarafına sıralanmışlar, 50 cm yüksekliğinde. Yaya kaldırımı olmayan yerlerde ise yolun iki yanına yaya yolu oluşturacak şekilde 1,5 m aralıkla yere sabitlenmiş. Örneğin Kültür Müdürlüğünün ve matbaacıların bulunduğu dar sokak.

 

30 cm yüksekliğinde 30 x 40 cm ölçüsünde taş babalar. Sokak kaplama karoları döşenirken betondan yapılmış bu bloklar yaya kaldırımı olmayan şehir merkezindeki çarşı içi sokaklarda kullanılmış. Örneğin Hürriyet Sokakta yolun iki yanına bunlardan 2 m açıklıkta sıralanmışlar.    

Bu tür uygulamanın yapıldığı sokaklardan birinde yürürken dikkatli olmak zorundasınız. Örneğin Huzur Sokakta İş Bankası yönünde ilerliyorsanız birden karşınıza o sıradaki lokantaların sokağa atılmış masaları çıkar. Önünüze bakmadan yola çıkayım derseniz ayağınız bu taşlara takılır, tökezleyip düşebilirsiniz.

Son babalarımız yol girişlerini kapatan “Otomatik Mantar Bariyer” denilenler. Bunlar 22 cm çapında 50 cm yüksekliğinde çelik çekme borudan yapılmışlardır. Yola karşıdan karşıya belirli aralıklarla dörder tane yerleştirilmiş. Ortada iki tanesi pnömatik olarak 3 – 5 saniye de yer altına iniyor ve yol geçişe açılıyor. Örnek Postane Köprüsü önü, Gazipaşa Caddesi girişi.

Bütün bunlar kuşkusuz iyi niyetle oldukça sorunlu olan Yalova şehir içi trafiğini  rahatlatmak için alınmış önlemler. Akışı yönlendirmek için yol ortasına konulan delinatörler faydalı olmuyor değil.

          Ancak yaya kaldırımlarda aşırı miktarda kullanılanlar çirkin bir görüntü veriyor. Amaç buralara araçların çıkıp park etmelerini önlemekse, bunun ayıbı toplumda kural dışı bu tür davranışta bulunan duyarsız sürücülere ve onlara cezai yaptırım uygulamayıp göz yuman görevlilere.

          Esnek delinatörlerin bir kısmı ezilmiş kırılmış. Renkleri bozulmuş ve kirlenmiş. Ulu Önder Atatürk’ün “Benim Kentim” dediği Yalova’ya hiç yakışmayan görüntüler.