Halen geçerli olan 1982 Anayasası’ nın 4’üncü Maddesi’ ne göre;

Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ( Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir) ve 3’üncü maddesi ( Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara'dır.)hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin temel taşı lâikliktir. Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir. Kanaatimce, “Anayasa’ nın ilk dört maddesi değişsin; Lâiklik ilkesi kaldırılsın” demek, düşünce ve ifade özgürlüğüne girmez!

Lâiklik, çoğumuzun yanlış bildiği gibi Fransa’ dan örnek alınmış değildir.

Lâiklik, Türklere özgü bir çağdaş yönetim biçimidir.

Lâikliğin ilk adımı olan din ve devlet işlerinin ayrımı, 1050’li yılların sonlarında, tarihteki Türk Devletleri’nden Selçuklu Devleti’nin başı Tuğrul Bey’in bulduğu ve uyguladığı çağdaş ve akılcı bir yönetim biçimidir.

Bu yönetim biçimi, 250 yıllık yaşamı süresince Selçuklu Devleti’nin yönetiminde başarıyla uygulanmıştır.

Örneğin, Tuğrul Bey,  3 Şubat 1057 günü, Hilafet ile Saltanatı ayırarak, Saltanatı (dünyevi yönetimi) kendisi üstlenip, Halife’yi maaşını devletten alan bir cami imamı düzeyine indirmiştir.

Bu bilgi, Fransız Devrimi’nden 41 yıl önce, 1748 yılında basılmış olan “Hunların, Türkler’ in Tarihsel Kökenleri…” (Mémorie Historique sur L’origine des Huns et des Turcs…) adlı kitapta da yer almaktadır.

Akademik kitabın yazarı Fransız Doğubilimci, Sinolog ve Türkolog Prof. Dr. Joseph De Guignes ( 1721- 1800)’ dur.

Kitap, yayımlandığı dönemde aydın çevreleri oldukça etkilemiş, konuya ilgi duyan aydınlar buradaki bilgilerden kendi eserlerinde de yararlanmışlardır.

Şıpka Kahramanı olarak bilinen Süleyman Hüsnü Paşa, Guignes’ in bu kitabının Türkler ile ilgili bölümünü 1876 yılında Osmanlıca’ ya çevirmiş ve “Tarih-i Âlem” (Dünya Tarihi) adıyla yayımlamıştır.

“Tarih-i Âlem” kitabı, aynı yıl (1876) askerî liselerde ders kitabı olarak okutulmaya başlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, lâiklik ilkesini Voltair’ den ya da Fransızlardan değil, Selçuklu Devleti Hükümdarı Tuğrul Bey’ den öğrenmiş; Türkler’ e has bu çağdaş uygulamayı örnek alıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin yapısında temel taşı olarak kullanmıştır.

Ben Türk’ üm;  rüyam, duam, dilim Türkçe… Ben bir Türk olarak… Atatürk’ ün “Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!” sözünü söylemekten onur duyan biri olarak, öz be öz Türk olarak, Türk atalarımın insanlığa armağan ettikleri bu çağdaş ve insan onuruna en yakışır uygulamayla gurur duyuyorum.

Elbette her Türk, atalarıyla ve onların dünyaya örnek olacak davranışlarıyla onur duyacaktır.

ATATÜRK diyor ki:

“ Türk Milleti, her gün yeniden yeniye ve çok dikkatli incelenmeye değer bir cevherdir! … Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır!”