GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Bir süre önce bu köşede “Doktorlar Neden Beyaz Gömlek Giymiyor” diye yazmış ve bir bakıma gözlem ve tespitlerimi paylaşmıştım.

Bir Doktor okurumdan konuyla ilgili bir mektup aldım, gazeteye gönderilen yazı bir şekilde elime geçti. İlgiyle tekrar tekrar okudum.

Bazen sessiz sandığınız ortamda eğer dikkat kesilirseniz pek çok çığlık duyabilirsiniz. Bazen en yakınızdakiler size oldukça uzaktır, bunu anlamak hiç zor değildir. Bazen de, uzaktaki bir nefesin sıcaklığını hissedersiniz.

Gelen mektubu, tek kelimesine dokunmadan aynen yayımlıyorum.

***

Sayın Ahmet Akyol;

Yazılarınızı düzenli olarak okuyor, takip etmeye çalışıyor, bilgi birikiminizin kitaplarla geçmişten geleceğe ışık tutmasından da son derece memnunum.  Her yazınızla da yeni bir şeyler öğrendiğimi fark ediyorum.  Dün yayımlanan “Doktorlar Neden Beyaz Önlük Giymiyor?” yazınızı da büyük bir dikkat ve ilgiyle okudum. Yalova ilinde görev yapan bir uzman hekim olarak yazmış olduklarınızın ve yaşadıklarınızın her iki taraf içinde keşkeleri olması muhtemel yazınızla ilgili aslında farkında olduğunuz ancak söylenmezse eksik kalabileceğini düşündüğüm cevap vermek haddi ile değil açıklama yapma gayreti ile dilim döndüğünce ifade etmeye çalışacağım durumu.

“Tarih öncesi çağlarda ormanda yükselen ağrı çığlığına verilen ilk yanıt”, aynı zamanda hekimlik mesleğinin de başlangıcını dile getirmektedir. O günden beri çığlığı gönderene, hatta sessiz çığlık atana “hasta”, bu çağrıya yanıt veren, ya da çağrıyı tespit eden ve şefkat elini uzatana “hekim” denilmektedir. Bin yıllardır insanlığın tarihi ile özdeş birkaç meslek vardır.

Toplumlarda bireyler gibi hasta olur ve sağaltımları gerekir. Bu toplumsal hastalıklar kanser gibi sinsi ve derinden ilerler başlangıç noktası genellikle tespit edilemez. Toplum bu durumdan rahatsız olmaya başladığında ise erken tanı ile tedavi şansını yitirmiş olduğumuz gerçeği yüzümüze çarpar belki beyaz önlük giymeyen hekimlerle. Sessiz çığlığıdır belki anlamaya çalışmadığımız yorgun, kırgın, üzgün doktorların. Beyaz önlük almaları için verilen yıllık 62 TL 72 kuruştur belki de Tıp Fakültesine adım attığımızda dürüstlüğün, ahlaklı olmanın, sırdaş olmanın, aydınlığın, asaletin, saflığın, bilgeliğin, alçak gönüllü olmanın, sorumluluğun ve din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan tüm insanlara hizmet aşkının bir sembolü aidiyet ve sorumluluğumuzun göstergesi beyazı giymememizin gerekçesi. Belki de vicdani, ahlaki, insani değerlerin bırakın kirlenmesine, lekelenmesine dahi tahammülümüz olmamasıdır…

Binyıllar içerisinde geleneksel hekim hasta ilişkisi, temel olarak yalnızca hekimlerin ödev ve sorumluluklarının tanımlandığı bir ilişki biçimi haline evrilmiş ve ilişkiler özellikle son 20 yıllık süreçte mekanik, duygusallıktan uzak tanımlamalarla kavramsallaştırılmaya, tetkik ve tahlil temelli işleyen değerlere indirgenmeye çalışılmış, sağlık hizmetinin piyasa koşullarından farklı arz ve talep işlediği gerçeği unutturulmuş, karşılıklı anlayış, saygı ve sevgi sınırları bozulmuş, hekim reçete yazan, talep ve istekleri karşılamakla görevli bir memura indirgenmiş ve durum sağaltım gücünün kullanılmasını önemli ölçüde baltalamıştır.

Yazılı kanunlar hekimlik sanatının uygulanmasında yazılı olmayan temel değerlerin önüne geçmiş, sanatkârlar yorulmuş ve artık tepki vermektense kabullenilmiş çaresizlikle her bir hasta için aslında tekil ve biricik sanat eseri olması gereken teşhis ve tedavi yöntemi kötü kopyalanmış reprodüksiyon eser kıvamında zanaat icraasına zorlanmıştır.

Bu süreçte hekim hasta ilişkisinin oluşabilmesi için gerekli vaktin ayrılmasının mümkün olmadığı zorlama bir model dayatılmıştır. Bu model maalesef ki uygun zamanı ayırmaya çalışan hekimlerce de, hem yönetim hem de kapıda bekleyenlerin çığlıklarıyla artık geri dönülmez bir şekilde kabullenilmek zorunda kalınmıştır.

 Kısa bir beklemeden sonra dayanamayıp, “İşiniz varsa sonra gelirim”  diye patlamadığınız, empati ile birbirimizi anladığımız nitelikli, kaliteli, insan onuruna yakışır sağlık hizmetini alabilmemize, her bir hekiminde toplumun birer ferdi olarak özlem duyduğunu bilmenizi isterim. Sağlıkla kalın.

***

Çok değerli okurumun bu değerlendirme ve tespitini, kimliği bende saklı kalmak kaydıyla, yayımlamam düşünceye duyduğum saygıdan dolayıdır.

Bu düşüncelerin toplum tarafından bilinmesi gerekir!

Elbette adı geçen yazımdaki düşüncelerim değişmemiştir! Ben her zaman karşımdakine saygı gösteririm ama saygı göstermenin ve empati duymanın karşılıklı olduğunda bir anlam kazandığını da aklımdan hiç çıkarmam!

Her zaman değerli okurlarımın düşüncelerini öğrenmekten ve yeri geldiğinde de paylaşmaktan büyük keyif duyuyorum.

Lütfen, tespitlerinizi, düşüncelerinizi, değerlendirmelerinizi ve önerilerinizi paylaşın!

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.