GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Tesadüfen YADER diye bir internet sitesi gözüme çarptı.

YADER’ in açılımı “ Yetişme Yurtlarından Ayrılanları Koruma Yardımlaşma ve Sosyal Dayanışma Derneği”…

Doğrusu ilk defa duydum.

Bu derneğin internet sitesinde bir şehit mektubu yayımlanmış.

Okurken gözlerim yaşardı.

Yaşananlar şöyle özetlenebilir.

Murat AKMAN, doğduğunda ailesi tarafından bir çöplüğe terk edilmiş.

Çocukluğu ÇEK( Çocuk Esirgeme Kurumu)’ te geçmiş ve orada yetişmiş.

Ailesi hakkında hiçbir bilgi bulamamış ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ nu ailesi olarak benimsemiş.

Ne var ki, 18 yaşına geldiğinde, akranları gibi Kurum’ dan ayrılmak zorunda kalmış ama bağlantısını hiç koparmamış.

ÇEK’ teki çocuklara yardımcı olabilmek için elinden geleni yapmış.

Zamanı gelince koşa koşa vatan görevi için askere gitmiş.

Askerlik görevini komando olarak yerine getirirken devletin kendisine bağladığı maaşı da kendisini büyüten ÇEK’ e, çocukların ihtiyaçları için göndermiş.

Çıktıkları operasyonlarda hayatî tehlike olması sebebiyle her operasyon öncesi son mektubu olabileceğini düşündüğü bir mektubunu birlikte büyüdüğü bir arkadaşına ulaştırmış.

Murat AKMAN’ ın birlikte büyüdüğü arkadaşı, AKMAN’ ın geri dönemediği bir operasyon sonrası kendisine ulaşan son mektubu AKMAN’ ın vasiyeti üzerine medyaya belirli bir meblağ karşılığı devretmiş. Ödenen bu parayı da ÇEK’ e bağışlamış.

İşte Jandarma Komando / Şehit Murat AKMAN’ ın SON MEKTUBU:

“Bu yazı bir komando er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.

Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum.

Şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon… Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var.

Birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.

İlerde ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor. Aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir.

Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silâh tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silâh tutmayı…

Tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım.

Ya bir mayına bastım ya da yediğim birkaç kurşun.

Bileniniz var mı ben nasıl öldüm?

Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar... Gücü kadına yetenler… Cebindeki on lirası için adam vuranlar… Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar…

Bileniniz var mı ben, kimi korumak için öldüm?

Eti az pişti diye garsona çıkışan adam, sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.

Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?

Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğini bölmek olduğunu öğrendik biz.

Peki, size neyi bölmeyi öğrettiler?

Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum.

Ben sizden razı oldum,

Allah da sizden razı olsun.”

***

Mektup bu kadar…

Merak edenler için yazayım:

Jandarma Komando/Er Murat AKMAN, 14 Haziran 2004 günü saat 23.00’te Şırnak/Beytüşşebap-Mezra’da emniyet görevi icra ederken, terör örgütü tarafından uzun namlulu silâh ve roketatarla açılan ateş sonucu şehit oldu.

Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin varlığı ve bekası için can vermekten çekinmeyen tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Nur içinde yatsınlar, mekânları cennet olsun.

Asla unutmayın, şehitler asıl unutulduklarında ölürler!

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!